Avrupa'nın göbeğinde, dünyanın gözleri önünde yaşanan Bosna Savaşı'nda Sırplar, 35 bini çocuk 312 bin Boşnak’ı katletti, 2 milyon kişi evini terk etti, 18 bin kişi ise hala kayıp. Savaşın en kanlı sayfasıysa Srebrenitsa'da yaşanan katliamdı.
11 Temmuz 1995’de Srebrenitsa'da 8 binden fazla Boşnak, yalnızca Müslüman oldukları gerekçesiyle katledildi. 19 yıldır dinmeyen acı, her yıl 11 Temmuz'da bir kez daha tazeleniyor. Anneleri evlatsız, çocukları babasız bırakan bu soykırımın dinmeyen acısı Potoçari'deki Anıt Mezarlığı'nda yürekleri dağlıyor. Srebrenitsa’da yaşananlarla ilgili Sırbistan’dan ilk resmi özür ise ancak 2004 yılında geldi.
1992'de Bosna Hersek'te başlayan savaşın son günleriydi. Binlerce kişi evlerini terk etmiş, BM'nin güvenli bölge dediği yerlere sığınmıştı. O şehirlerden biri de Srebrenitsa'ydı. Silahsızlandırılan şehir, Hollandalı askerlerin koruması altındaydı. Ülkenin dört bir yanından gelen Boşnaklarla savaştan önce 24 bin olan nüfus 4'e katlanmıştı.
Katliamın gerekçesi Türklerden intikam almak
Güvenli ilan edilmesine rağmen şehre her gün bombalar yağıyordu. Bütün dünya hadiseye sessiz kaldı. Hollandalı askerler BM'nin yeterli hava desteği sağlamadığı gerekçesiyle şehri Sırplara teslim edince, Sırplar Srebrenitsa'ya girdi.
Tarih, savaşın en kanlı sayfasını 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en büyük soykırımı kayda aldığında, takvimler 11 Temmuz 1995'i gösteriyordu. Sırplar Srebrenitsa'ya girdiğinde hiç bir direnişle karşılaşmadı, zira Boşnaklar silahsızdı. Bosnalı Sırplar'ın komutanı Ratko Mladiç "Bugün Sırplar için kutlu bir gün. Türklerden intikamımızı almaya geldik." demişti. Boşnaklar Müslüman olduğu için Sırpların gözünde Türk'tü.
Binlerce Boşnak, yine yollara döküldü. Şehir merkezinden 7 kilometre uzaklıktaki Potoçari'de BM'ye bağlı Hollandalı askerlerin kullandığı üs umut kapısıydı. Kampın dışında 15 bin kişi vardı ama kampa sadece 5 bin kişi alındı. Yaklaşık 10 bin kişi o anda Sırp askerlerinin eline düştü. Kampa alınanlarsa ertesi gün Sırp askerlerine teslim edildi.
Sırp askerleri, çocuk yaşlı ayrımı yapmaksızın erkekleri topladı. Ellerini arkadan bağlayarak kurşuna dizdi. Ardından toplu mezarlara gömdü. Resmi rakamlara göre Srebrenitsa'da her 6 kişiden biri öldürüldü.
Srebrenitsa bugün Sırp cumhuriyeti sınırları içinde. Geride kalan 19 yılda Bosna Hersek'te 4 yüze yakın toplu mezar bulundu. Ancak hala kimliği belirlenemeyen, bir mezar taşı dahi olmayan Srebrenitsa kurbanları var.
Srebrenitsa acısı hâlâ taze
Bu arada Srebrenitsa soykırımının 19. yılında yine hüzün ve gözyaşı vardı. Kimlik tespitleri tamamlanan 175 soykırım kurbanının cenazesi Potoçari Anıt Mezarlığı'na getirilerek dün dualarla toprağa verildi. Anıt mezarlıktaki kurbanların sayısı 6 bin 241'e yükseldi.
Cenazeler Potoçari'ye yollarına gül suyu dökülen TIR’larla geldi. TIR’lardan indirilen tabutlar başlar üzerinde taşındı. Tabutlar küçüktü, zira içlerinde yalnızca mezarlardan çıkarılan birkaç parça kemik var.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte mezarlıkta Kur'an-ı Kerim okundu, dualar edildi. Tabutların mezarlığa girişiyle 19 yıldan bu yana yürekleri kavuran acı gözyaşlarına dönüştü. Bu yıl Potoçari'de kazılan mezarlık sayısı 175. Bu 175 cenazeden 13'ü İse çocuk. Kimliği tespit edilen kurbanların en küçüğü ise öldürüldüğünde 14 yaşında olan Senad Beganoviç.
Senad Beganoviç'in yanı sıra öldürüldüklerinde 18 yaşından küçük olan 14 Boşnak ve yaşları 60'in üstünde olan 13 kurban da anıt mezarlara defnedildi. Böylece Potoçari Anıt Mezarlığı'ndaki soykırım kurbanlarının sayısı 6 bin 241'e yükseldi.
Srebrenitsa soykırımı sırasında 8 bin 372 Boşnka otobüs ve kamyonlara bindirildi. Ormanlık alanlarda, fabrikalarda, depolarda hunharca katledildi. Katledilenlerin cenazeleri toplu mezarlara gömüldü. 19 yıldır kimliği tespit edilemediği için bir mezar taşı olmayan tam bin 325 Srebrenitsa kurbanı daha var.
Kurbanların yakınlarının tek dileği, yakınlarından, sevdiklerinden geriye kalanları toplu mezarlardan çıkarıp kendilerine ait mezarlara defnedebilmek ve bu kabirlerin başında onlar için dua edebilmek.
11 Temmuz 1995 tarihinde Srebrenitsa soykırımında eşlerini, evlatlarını, baba ve kardeşlerini kaybeden Boşnak anneleri, soykırım kurbanları için düzenlenen cenaze töreninde bir araya geldiler. Soykırım kurbanları içn düzenlenen cenaze törenine katılan Srebrenitsa annelerinin 19 yıldır aynı acıyla yürekleri kavruluyor.
Oğlunu soykırımda kaybeden bir anne acısını şu ifadelerle dile getirdi. "Ben oğlumu doğururken bütün organları tam olarak, kafasıyla, kollarıyla, bacaklarıyla doğurdum ama organlarını bulamadık. Bugün burada yüz yaşında bir dedenin de cenazesi var, küçücük çocukların da. Yaşlı, bebek dinlemediler, kardeş dinlemediler. Kimilerinin ailesi mezar taşlarını göremedi, anneler bu acı ile yıllarca yandı.
Katliamın yıldönümü Ramazan ayına denk geldi. Bizim gençlerimiz, çocuklarımız, eşlerimiz o gün bu bölgede aç, susuz, yorgun halde yola çıkmışlardı. Biz bugün oruç tutsak da akşam iftar yapacağız. Ama bizim erkeklerimiz öldüklerinde günlerdir açtı. Soykırım, Birleşmiş Milletler bayrağı altında gerçekleşti. Burada ölenler yalnızca Srebrenitsa'dan değildi, Dirina havzasından ve 9 bölgeden buraya güvenli bölge diye sığınmış insanları öldürdüler. Bu mezar taşlarında da göreceksiniz 2 binden çok insan burada şehit oldu, katliama uğradı."
Oğullarının cenazesini bulamayan anneler için de her yıl Allah'a yalvardıklarını söyleyen bir diğer Boşnak anne, şu ifadeleri kullandı: “Allah annelere sabır, soykırımı işleyenlere ise cezalarını versin. Yeryüzünde Srebrenitsa hiçbir zaman tekrarlanmasın. Müslümanlar Bosna'daki Srebrenitsa soykırımını unutmasın. Özellikle de Türk halkı hiç unutmasın. Çünkü bizim çocuklarımız öldürülürken, tecavüze uğrarken Sırplar 'Türklerden öç alıyoruz' diye bağırıyordu. Biz sizin yetimleriniziz, bizleri bırakmayın."
Soykırımda yakın akrabalarından 23 kişiyi kaybeden başka bir anne ise şu şekilde konuştu: "Ben ailemden 23 kişiyi kaybettim. En yakın akrabalarımdan 23 erkek öldürüldü. Bu Sırpların insafsızlığının göstergesi. Bugün üniversite kapısında bir genç kız olacaktı. Ne acıdır ki o kız çocuğu bugün mezarda. Buraya gelip bu manzarayı görmeli herkes, bu manzara her şeyin ispatı."
Sevdiklerini kaybedenlerin acısı hiç dinmedi. Anılar ise dün yaşanmışçasına hafızalarda. Soykırımdan kurtulabilen nadir erkeklerden biri o günü şu şekilde anlattı: "O gün burdaki katliamdan kurtulmak için çıkış yolu aradık. Bunun için yola koyulduk. Askerler olarak şu tepedeki menzillerdeydik. Srebrenitsa'nın düşeceğine inanmıyorduk. Böyle bir şey beklemiyorduk, ansızın oldu. Geceydi ve yürümeye başladık. Ateş açmaya başladılar, ardından bizi takip ettiler. Birçok arkadaşımız yolda hayatını kaybetti.
Hastanenin yolunu geçmek istedik ama bu kez mayınlara yakalandık. Birçok kişi de mayınlı bölgede hayatını kaybetti. Çok büyük bir kargaşa, panik vardı. Kimse ne tarafa yöneleceğini bilmiyordu. O kargaşada kardeşimi kaybettim. O an aklıma geldikçe konuşamıyorum."
Srebrenitsa’da katledilenlerden geriye kalan eşyalar bugün eski bir fabrikada muhafaza ediliyor. Aslında o fabrikaya güvenli olduğu gerekçesiyle sığınmıştı Boşnaklar. Birleşmiş Milletlerin Güvenli Bölge dediği bu fabrika onları koruyamadı. Şimdi o fabrika soykırım kurbanlarının eşyalarıyla dinmeyen bir acının da adresi.
Gözlük, tarak, mendil, Srebrenitsa soykırımı kurbanlarından geriye kalanlar. Bu eşyaların çoğu yıllar sonra toplu mezarlarda bulundu. Ve şimdi, onların katliamdan kurtulabilmek umuduyla korku içinde sığındıkları fabrikada sergileniyor.
Sırplar Srebrenitsa’ya girdiğinde yaklaşık 10 bin kişi bu eski fabrikaya kaçtı. Fabrika, Birleşmiş Milletler çatısı altında görev yapan Hollandalı askerlerin üssüydü. Boşnaklar buranın güvenli olacağını düşünmüştü.
11 Temmuz 1995 günü Sırplardan kaçmaya çalışan Boşnaklar için bu eski fabrika bir umut kapısıydı. Ancak ertesi gün Sırp askerlerine teslim edildiklerinde burası onlar için her şeyin bittiği yer oldu. Bugünse burada katliama kurban gidenlerden geriye kalanlar sergileniyor.
Bu kapıdan çıktıktan sonra bir daha hakkında haber alınamayan İbrahim Dede’nin mendili Şemso Zildziç'in tarağı, Muhamed'in nişan yüzüğü kaldı geriye. İsmet'in cebindense oğlunun bilyeleri döküldü. Hollandalı askerlerin vaktiyle üs olarak kullandığı fabrika onlarca hazin hikayeyle dolu. Soykırımın tanığı bu binada acı hala ilk günkü kadar taze.
Bosna Savaşı’nın ortasında kalanlardan biri de Emina Karo’ydu. Karo, "Annemin tarafından çok akrabamızı kaybettik ve maalesef onlar vahşi işkenceyle öldürüldüler. Daha kötü bir şey hala bulunamadılar. Onların toplu mezarlarını da bulamadık. Duyduğumuza göre ateşe yaktılar. Dolayısıyla hiç bir zaman mezarına kavuşamayacağız."
İstanbul'da anma konferansı
Srebrenista Soykırımı'nın 19. yıldönümünde; Bosna Sancak Akademik Kültür ve Tarih Vakfı, İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde bir konferans düzenledi.
BSA Kültür ve Tarih Vakfı öğretim üyesi Doç. Dr. Elmas Orak yaptığı konuşmada, “Bir yandan etnik temizlik yapılırken öte yandan Boşnaklardan hiç bir iz kalmaması için tüm kültürel ve tarihsel varlıklar yok edilmeye başladı. Tarihi binalar camiler ve özelikle de kütüphaneler yakıldı yıkıldı. Mezar taşlarına bile saldırıldı bu tam yok ediş hareketiydi bu alenen etnik temizlik hareketiydi."
Çok sayıda akademisyenin katıldığı programda; Bosna Savaşı’nın yaşandığı yıllarda dışişleri bakanı olan Hikmet Çetin de vardı. Çetin, konuşmasında "Bosna'nın çeşitli bölgelerinden Sırp vahşetinden kaçan Boşnak ve Hırvatlar o bölgeye geldiler, Srebrenitsa’ya geldiler yani burası güvenli bölgedir eşlerimiz çocuklarımız gençlerimiz savaşıyor biz ve çocuklarımız güvenli bölgede kalalım diye oraya geldiler. Kime güvenerek geldiler, dünyaya güvenerek, BM’ye güvenerek geldiler" ifadelerini kullandı.
Hikmet Çetin konuşmasında dönemin hükümetinin Bosna Savaşına yaklaşımına da değindi. Çetin , "1992'de Sayın Özal’la yaptığımız görüşme sonrasında Özal, NATO'nun Bosna Hersek'teki savaşa müdahale etmesi çağrısında bulundu ve Türklerin her harekâta katılmaya hazır olduğunu vurguladı."
Kuzey Haber Ajansı