Sözün oruca niyetlenmiş haline şiir denir. Bir tür imsaktir şiir.
Sözün fazlasını, gereksiz olanını içinde tutar.
Söylenmemiş bir yalan, edilmemiş bir küfür, atılmamış bir iftira gibidir.
Dışarı çıktığı zaman hem niyeti hem ahengi hem de orucu bozar.
Şiir imsak ise düzyazı iftardır.
Ağzımızın bağı çözülür.
Herkesin ağzının payı vardır, kısmeti kadarınca herkes ağzının payını alır.
Ağzın helale açılan tarafı olduğu gibi harama açılan kapısı da vardır.
Yani demem o ki düzyazı da o kadar serazat bir alan değildir. Ağzına geleni söylemez.
Bir kısmını içeride tutar. İçeride tutulan kısım niyete dahil değildir.
Ağzına geleni söylemek ne ise iftar sofrasında domuz eti yemek de odur.
Şiir sözün geri çekilişiyle yoluna devam eder.
Hilm, sabır ve af gibi bir geri çekiliştir sözün geri çekilişi.
Haddini bilme ve diline hakim olma gibi bir erdemle sözün geri çekilip yerini sessizliğe bırakması durumuna gelince, bu da insanın dili ile sınanması sınıfına dahildir.
Bütün bunların ötesinde şiir yazmak, insanın kendine gelmesini ve kendinde olmasını sağlayan sözün ucunu kendinde tutma gayretidir.
Kelamın dışa sarkmasını ve anlamın sözden kayıp gitmesini engeller.
Şiir, kirli çamaşırlarımızı rüzgârıyla temizleyip arındırırken, dedikodu ve gıybet temiz çamaşırlarımızı kirletir, kirli çamaşırlarımızı gözler önüne serip pazara çıkarır.
Şiir, dağınık kelimeleri toparlarken, dedikodu ve gıybet toparlanmış sözcükleri sağa sola dağıtıp fırlatır.
Ramazan kalbimize en yakın ay, sürekli kalbimizi işaret eder.
Alışkanlıklarımızı bilince dönüştürür.
Yeme içmeye programlanmışçasına bir günlük hayat döngüsü yaşayan insana istediği zaman yiyip içmeden de durabileceğini hatırlatır.
Bu özelliğiyle Ramazan ayı “hatırlatıcı”dır.
Bir şeyi hatırlamanın yolu o şeyi unutturanı ortadan kaldırıp bertaraf etmekle mümkündür.
Oruçlu iken yapılması yasak olan şeyler unuttuğumuz ya da unutmak üzere olduğumuz şeylere yer açmak içindir.
Şiir de oruç da bir tür tutum değişikliğidir.
Alışıldık beslenme usullerine uygun olmayan tarzda beslenmemizi ister. Beslenmeden de beslenebileceğimizi öğretir.
Önce özletir, bekletir, sonra kavuşturur.
Kavuşunca da özlediğiniz şeyin o olup olmadığından kuşkuya düşersiniz.
Zira hasretle adını sayıkladığınız şey birazcık su ve kepektir.
Şiir derinlikli bir şuuru sağlaması hasebiyle insanın varlık sebebini aklında tutmasını sağlar.
Her daim uyanık olup ahdi bozmamak gerekir; şiir bunun hatırlatıcısıdır. Olur olmaz zamanlarda bulaşır, çimdikler, sataşır ve ikaz eder.
Düzyazı önümüze kocaman bir unutma bahçesi serer.
Ne ararsan vardır bu bahçede.
Tam çitleri aşıp bahçedeki meyvelere dalarken şiir bize o bahçenin bizim olmadığını, dolayısıyla bu saatlerde o bahçede olmamamız gerektiğini söyler.
Bu mesajı işitirsek bir ömür boyu kefaret ödememize gerek kalmaz.
Oruç da aynısını söyler, “Beni aklınızda iyi tutun; benim dışımda aklınıza gelen şeyleri kovun gitsin” der.
Orucun istemediklerini onun odasına buyur edersek oruç da bize kendi ömrünün iki misli kefaret ödetir.
Şiir ve oruç: İkisinin de gecesi teravih, ikisinin de sonu bayramdır.
Hüseyin Akın yazdı