Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin 2016 verilerine göre; kitap, Türkiye’nin ihtiyaç listesinde 235. sırada. Raporda, 78 milyon nüfusa sahip olan Türkiye’de; kişi başına düşen kitap sayısı 8.4 olurken, Türklerin kitap okumaya ayırdıkları süre ortalama günde 1 dakika olarak açıklandı. Rapora göre Türkiye okuma alışkanlığında da dünyada 86. sırada yer alıyor.
Bununla birlikte dikkat çeken bir diğer rapor da İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından “Kültür-Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar” başlığı ile yayımlandı. 2016’da Türkiye çapında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre toplumun yüzde 39’u hiç kitap okumuyor; yüzde 47’si de dergi okumuyor.
Eğitim sisteminden kaynaklı sorunlar ve maddi faktörler nedeniyle okuma oranının düşük olduğu söylenen bu raporlara karşı, kültür sanat hayatında yer alan isimlerse farklı görüşleri savunuyor. Halen devam eden CNR Kitap Fuarı’nda rastladığımız bazı yazarlarla bu konu üzerine konuştuk.
Cevat Özkaya: İleri Batı ülkelerinde de herkes kitapla hemhal olmaz. Kitapla bir biçimde tanışmıştır ama kitap okuma işi başka bir iştir. Belli bir kesimin işi diye sınıfsal bir ayrımdan bahsediyor değilim; en aşağıdan da en yukarıdan da okuyan olur ve bunların oranlarının artması önemlidir. Yoksa gayrisafi milli hasıladan gelir bulmak gibi bunu raporlaştırmak anlamsız. Bu veriler neyi gösterebilir ki. Zaten her okuyan da bir şey üreten insan değildir. Kaliteli okuma diye bir şey de var, bu artınca yazma da artar ve okur yazarlar çoğalır. Günde ortalama 1 dakika gibi kitap okuma verilerinin doğru sonuçlar olduğunu düşünmüyorum ya da bu yöntemlerle Türkiye okumuyor gibi yargılara varmak yanlış olur. Dergileri de her alan baştan sona okumaz; bir-iki makale bile okunuyorsa, o okunmuştur. Kitaplar da böyledir. Kaynak olarak başvuru yapılıyor, ihtiyaç doğrultusunda okunuyorsa dahi evet Türk halkı kitap okuyordur.
Kitap tirajları son yıllarda 500’e, 1000’e düştü. Bunlara yüksek diyemeyiz ama basılan kültürel kitap oranı da yükseldi, Türkiye'nin nüfusu da yükseldi. Yayıncılık geriye gidiyor demek yanlış olur. Biz yayıncılığa başladığımızda 5000- 10000 bastığımız kitaplar vardı ama biz yayıncılığa başladığımızda Türkiye’de 3000 kitap basılıyordu, şimdi 50 bin basılır hale geldi.
Selim İleri: Oldum bittim çok kitap okuyan bir ülke değiliz biz. Yani bunları yeni veriler olarak saptamak tabi belki çok yararlı ama yeni bir olgu değil bu durum, hep var. Öyle zannediyorum ki kitabı özendirici kılamadığımızdan ötürü. Bir defa eğitimimizde her dönemde daima ezbere dayanan yöntem var. Daha kitapları, eserleri sevdirici bir anlayışa yöneldiğimizde bu zor durumun da daha hafifleyeceğine inanmak istiyorum.
Geçmişte, 1975'li yıllarda Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı’yla birlikte 1000 Temel Eser’i yayımlamaya başlamıştı. 1000'e ulaşılamadıysa da dönemi açısından büyük bir adımdı. Fiyatlar son derece düşüktü diğer yayınevlerine oranla. Bu büyük yatırım o dönem halkta da karşılığını buldu diye düşünüyorum. Şimdi yine hem kitabın ciltlenmesi, baskısı kaliteli olsa hem de daha düşük fiyatlarda basılsa; yani tekrar böyle bir proje gerçekleştirilirse okuma oranının da yükseleceğine inanıyorum. O devre kadar Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur adlı romanı hemen hemen hiç bilinmeyen bir romandı. Huzur, 1000 Temel Eser içinde basıldı ve Tanpınar ölümünden sora popüler bir hale geldi. Böyle projelerin okuma oranlarını arttırması her zaman için mümkündür.
Erhan Afyoncu: 80’li yıllardan sonra Türkiye’de üniversite sayısı artınca, istediğimiz kalitede olmasa bile üniversite mezunu insan sayısı artınca Türkiye İtalya’yı geçti basılan kitap sayısında, Almanya’nın yarısına ulaştı. Bu son derece önemli. 3500 kitap basılıyordu 80’li yıllarda; şu an 40 binden fazla çeşit var.
Tiraj olarak Avrupa’daki gibi değil belki ama genel olarak şuna bakmamız lazım; geliri koyun bir tarafa, eğitim ve kültür de paralel gidiyor. Bunu yok sayarak kendimizi Japonya’yla, Singapur’la kıyaslayamayız. O gelir ve kültür seviyesine, o eğitim seviyesine ulaşınca daha da ileri gideceğimize inanıyoruz.
Cemal Şakar: Türkiye’de okuma oranlarının olumlu yönde artarak devam ettiğini düşünüyorum. Benim gençliğimde 7 kişiye bir kitap düşüyordu; şimdiyse 1 kişiye 7 kitap düşüyor. Bu çok iyi bir gelişme ancak genel bir yargı var, “Türkiye kitap okumuyor” gibi; ben bunun doğru bir kanı olduğunu düşünmüyorum. İstatistikler bizi yanıltıyor.
Kimin ne okumasını istiyoruz, bence bunun daha niteliksel araştırılması gerekiyor. Son yıllardaki kitap basım rakamlarına bakarsanız orada da müthiş patlama var; yılda 3000’ün üzerinde öykü kitabı çıkıyor.
Hasan Aycın: Benim kanaatim giderek okuma oranı yükseliyor ve nitelikli okuma oranı yükseliyor. Kitap bulamadığımız dönemlerden bugüne geldik. Bugün kitap fuarlarının sayısını sayamıyoruz.
İsmail Kara: Türkiye’nin bir okuma problemi olduğu tartışma götürmez. Öğrenci potansiyeliyle kitap ve gazete satışları arasındaki ilişkiye bakınca bu problemi açıkça görebiliriz. Belki bunun sebepleri üzerine eğilmek lazım. Bence en önemli etken Türkiye'deki eğitim sistemi. Tabii başka sebepler de var. Türkiye'deki kültürel bölünmüşlük ve bunun kitaplara, yayın dünyasına yansıyan yönleri hiç şüphesiz okuma problemini arttırıyor. Bir diğer faktörse, geleneksel aile yaşantımızda bir kısmı şifahi bir kısmıysa birinin okuyup, başkalarının dinlediği bir okuma düzeni vardı. Cumhuriyet dönemiyle birlikte bu giderek ortadan kalktı; bunun yerine aile içinde de bir şey konmadı. Bugün zaten sosyal medya araçlarının yaygınlaşması aile içinde bir toplu okuma alışkanlığına olanak vermiyor.
Bir de Türkiye'deki pek çok evde kütüphane yok. Evde, okulda ya da filmlerde kütüphane görmüyor bireyler. Bunları topladığımızda kitap okuma oranlarındaki düşük manzara anlaşılabilir.
Münir Üstün: Türkiye’de yayıncılık ciro bazında 3 milyar doları geçti şu anda. Dünyada 11. sırada. Sektörü zorluyoruz. 2008’de 800 milyon dolardı bu sektörün hacmi, şu an 3.5 milyar dolara doğru gidiyor.
Geçen yıl yeni başlıkta 55 bin kitap basılmış. Eğer bu kitaplar okunmuyorsa yakıyor değiliz herhalde ki ülkenin büyük bir kısmında doğalgaz var. Geçen sene kişi başına düşen 8.5 kitaptı; 4'ü eğitim kitabı olsa 4.5 tanesi kültür kitabı.
Sonuç olarak şurası açıktır: Türkiye’de kitap okunuyor.
Röportaj: Ayşe Sonuşen