Kazım Karabekir’in en küçük kızı Timsal Karabekir ile babasının cephelerdeki anılarını ve pek bilinmeyen yönlerini konuştuk. Çanakkale Savaşı’nın bir Türk destanı olduğunu belirten Timsal Karabekir, kendi tarihimizi en az bir tarihçi kadar bilmemiz gerektiğinin altını çizdi. Aynı zamanda babası Kazım Karabekir’in sanata olan ilgisine ve müziğe olan yeteneğine de değinerek, babasının kemanıyla yabancı eserleri de çaldığını dile getirdi.
Sizi tanımak istiyoruz, Timsal Karabekir kimdir?
Kazım Karabekir’in üçüncü kızıyım. Benden 14 yaş büyük ikiz ablalarım var. Ben, babam ile dolu dolu 7 yıl yaşadım. Şu an hâlâ evin her duvarında babam ile anılarım doludur.
Babam değişik bir insandı, kendi üç evladı dışında 6 bin evlada gerçek baba olmuştur. Ve tüm evlatlarına vatan ve Allah aşkını aşılamıştır. Benim şanssızlığım babamı küçük yaşta kaybetmem, şansım ise benden önceki evlatlarına ‘Çocuklarıma Öğütler’ diye yazdığı kitaba sahip olmamdır. Hayatta olsaydı, bana o kitapta yazan öğütleri söylerdi.
Çanakkale Türk’ün Destanıdır
18 Mart Çanakkale Zaferimizin 103. yıldönümü. Babanız o savaşta da önemli bir görev alıyor. O günlerdeki hatıraları hakkında bizlere neler söylersiniz?
Müzede, Çanakkale savaşından kalan bir bomba parçası var. O şarapnel babamın çadırına düşüyor, eğer çadırda olsaydı ölmesine neden olabilirdi. Babam o şarapnel parçasını buraya getirmiş, gençlere orada neler yaşandığını göstermek istemiştir. Hatta bir gazeteciye röportaj verirken; “Bak! Üzerindeki deliklerini merak ediyorsan; aslan Mehmetçik havadayken nişan aldı.” der.
Çanakkale, Türk’ün destanıdır. Kazım Karabekir o savaşta yarbay görevindedir. Kerevizdere bölgesinde Fransızlara karşı savaşmıştır. Kereviz deresinden su yerine kan aktığını söylerdi. Çanakkale’de bir kurban bayramı gününde askerlerinin bayramlarını tebrik ederek, “Düşmanın zulmü nedeniyle Osmanlı’dan hiç kimse hac görevini yapamıyor. Bu melanet Gayretullah’a dokunacaktır. Gelecek yıl muzaffer olarak Allah’ın huzurunda görevimizi yapacağız. Bugün her evde tekbirler ile kurbanlar kesilirken, biz de Çanakkale’de verdiğimiz kurbanlara Fatihalar okuyalım.” der.
Timsal Karabekir, babası Kazım Karabekir'in Çanakkale Savaşı'ndan bazı eşyalarını tanıtıyor:
Daha sonra babam albay göreviyle Kut’ül Amare’de savaşıyor. Bu savaşta İngilizler ağır darbe alıyor. Bizim için büyük bir zaferdir. Sonra Kazım Karabekir’i yurdumuzun doğusunda görüyoruz.
“Hayatımda Hiç Bu Kadar Acı Çekmemiştim”
Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandıktan sonra Kazım Karabekir doğu cephesinden İstanbul’a geliyor? O süreç boyunca Reşit Paşa gemisinde yaşadıklarını bizimle paylaşır mısınız?
Babam, Reşit Paşa gemisiyle İstanbul’a girdiği zaman Tarabya önlerinde çok büyük bir acı çeker. Bir Türk gemisinde; İngiliz zabit Türk zabitine emir verir, “Bayrağını indir, yerine İngiliz bayrağını as.” diye. Babam şahit olduğu bu an için ‘hayatımda hiç bu kadar acı çekmemiştim’ derdi.
En Az Bir Tarihçi Kadar Bilmeliyiz
Çanakkale Zaferimizin 103. yıldönümü vesilesiyle neler söylemek istersiniz?
Çanakkale, Türk’ün destanıdır. Asker “Çanakkale geçilmez” diye destan yazmıştır. Fakat birtakım tavizler neticesinde maalesef ki Çanakkale geçilmiştir.
Vatanımıza ve sınırlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Geçmişimizi çok iyi bilmemiz gerekiyor. Her Türk evladına bir babaanne olarak söylemek istediğim şudur; mesleğiniz ne olursa olsun, kendi tarihinizi en az bir tarihçi kadar bileceksiniz ki sınırlarınıza sahip çıkacaksınız.
Yetimler Babası Kazım Karabekir
“Babam anılar defteri yazdı, yetim çocuklara öğütler bıraktı. Ben de onu okuyup yetiştim.” dediniz. Babanız bu eserleri nasıl yazıyordu?
Babamın çok kitabı var. Mesela “Çocuk Davamız” kitabı o tarihte çok önemli. Şimdi köy enstitülerini ön planda tutuyoruz, Kazım Karabekir doğuda açtığı okullar ile o enstitülerin temelini oluşturuyor. Bir tek adam, binlerce yetim evladın kabiliyetlerini göz önünde bulundurarak hayatlarını şekillendiriyor. O evlatları ve bizleri, Allah korkusu ve vatan aşkıyla yetiştiriyor.
Kazım Karabekir sadece yetim Türk çocuklarına değil, Ermeni yetimlerine de babalık yapıyor. Bu başlığı biraz açabilir miyiz?
Bu konuda bazı gazetecilerimiz bilerek veya bilmeyerek hatalar yapıyorlar, “Kazım Karabekir’in Gürbüzler Ordusundaki Ermeni Çocuklar” diye. Kazım Karabekir’in çocukları arasında Ermeniler yok. Babam Ermeni çocuklarına da babalık ediyor ama asimile olmasınlar, dillerini, dinlerini bilerek yetişsinler diye Trabzon’da Amerikalıların açtığı bir yetimhaneye gönderiyor. Daha sonra Ermeni çocuklar babama bir resim gönderiyorlar; “Yetimler babası Kazım Karabekir, Trabzon Ermeni yetimleri tarafından” diye. Bu da bu yalana başlı başına bir cevaptır.
Allah’ın Emrettiği Tarzda Yaşardı
Şu an müze olan bu evde yaşadınız mı?
Yazları bu evde, kışları da Ankara’da yaşardık. Babamın gözaltı yaşadığı dönemde bu evde yaşadık. Hatta babam beni okul çağıma gelmeme rağmen ilk sene okula göndermedi. Eve bir öğretmen gelirdi, harfleri bana öğretirdi. Daha sonra babam bu bahçede bana bir anaokulu açtı, anaokulu diyorum ama aslında bir babaokuluydu.
Babanızı erken yaşta kaybetmişsiniz. Unutamadığınız bir anınız var mı onunla?
Olmaz mı... Her anım unutulmaz. Bir bayram gününü hatırlıyorum. Dediler ki kapıya bir ziyaretçi geldi, gelen ziyaretçi bir askermiş. Ve babama şöyle seslendi; “Açım paşam, çıplağım!” Babam o gün giydiği sırtındaki yeşil kazağı çıkarıp askere verdi. Paylaşmayı bilen, Allah’ın olmasını emrettiği tarzda yaşayan, çok özel bir insandı. O şartlarda o kadar çok çocuğa baba olmuş ki benim onunla yaşadığım her gün bayram günü gibiydi. Özellikle bu evde geçirdiğim yaz bayramlarını asla unutmuyorum. Çünkü bu bayramlarda, Aydın’dan annemin akrabaları, buradan da babamın akrabaları gelirdi. Sofralar dolup taşardı, her çocuğa hediye alınırdı. Benim de aklım bebekten tabancaya kayardı.
Askerler genelde çok disiplinli ve sert olurlar. Peki, Kazım Karabekir evde nasıl birisiydi?
Çok şefkatliydi, hiç sertliğini görmedik. Her hareketiyle kendisi bizlere örnek oldu. Bir çocuğa sahip çıkılacak, bir insanın ihtiyacı giderilecek demedi, bizlere bunları yaşayarak öğretti.
Çocuk Yetiştirmede 5S Kuralı
Kazım Karabekir ailesi için en çok neyi öğütlerdi?
Yalan konuşmayacaksınız, ne kimsenin hakkına el uzatacaksınız ne de sizin hakkınıza el uzatana izin vereceksiniz, derdi. Babam bunların üzerinde çok dururdu. Bizim ailede yalan, veba gibi bir şeydi. Mesela; Kayseri Lisesi’nin hatıra defterinde Kazım Karabekir’in çocuk yetiştirmede ‘5S’ kuralı yazar: “Selametli olmak, Sağlam olmak, Sadık olmak, Sabırlı olmak, Samimi olmak.”
Babam, sabır hepsinin anahtarıdır, derdi. Ama sadık olmak... Dinimizde de öyle, ağzından çıkan söze sadık olacaksın. Babam, “ağzından çıkan vaat karşındakinin kulağına gittiğinde Allah’a ulaşır. Dolayısıyla Allah’a verilmiş sözü yapmamış olursun” derdi. Dolayısıyla vaatlerde çok dikkatli olmamız lazım, yalan konuşmamamız lazım. Çünkü yalan bütün kötülüklerin temelidir.
Günlük Tutma Alışkanlığı
Bizler bugüne kadar Kazım Karabekir’i hep asker yönüyle biliyoruz. Fakat ben Kazım Karabekir’in sanat ile olan ilişkisini de konuşmak istiyorum. Neler söylemek istersiniz?
Babam küçük yaşlarda keman çalmaya merak salıyor. Hatta özel bir hoca bile bulunuyor. Unutmamak gerekir ki Osmanlı, son dönem evlatlarını çok iyi yetiştirmiştir. Mesela o dönem komutanlarına bakın, çok iyi lisan bilen insanlardır. Babam 6-7 tane dil biliyordu. Bir Rusça kitabı alıp çok rahat şekilde okuyabiliyordu. Çocukken babasının görevi nedeniyle Mekke’ye gidiyorlar, dedemiz orada kolera salgınından vefat ediyor. Mekke’den de buraya dönüyorlar. Babam o yüzden çok küçük yaşta Arapçayı öğreniyor. Sonra buraya geliyorlar, asker olarak çok donanımlı ve iyi yetiştiriliyor. Dil, sanat ve harp sanatı konusunda iyi bir eğitim almıştır. Babam zaten bir istihbaratçıydı. Kütüphanesinde 2 binden fazla kitap var. Bilhassa okuduğu kitapların kenarlarına muhakkak notlar alarak, fikirlerini yazardı. Okuduğu kitaplar ise her konudandı.
Tarihi yapan adam tarih yazmıştır. Günlük tutmayı çok önemserdi. Bizlere de hep günlük tutmamızı söylerdi. Babam, günlük tutmak bir şeyin unutulmasını önler, hem de kötü bir şey yapmamamız için nefsimizi terbiye eder, derdi. Ne kadar önemli değil mi? Babam sürekli günlük tutarak İstiklal harbimizde neler yaşandığını gün gün yazmıştır. Bugün bu belgelere dayalı olarak Kazım Karabekir’in eserleri günümüze ışık tutar.
"Kemanıyla Alaturka Çalardı"
Peki, Kazım Karabekir’in en sevdiği kitap hangisiydi? Sevdiği yazarlar var mıydı?
Öyle belli başlı bir kitap yoktu. Namık Kemal ve Mithat Paşa’nın fotoğrafları duvarımızda asılıydı. Babam edebiyata düşkündü. Müzik için ise “Evlatlarınıza kaliteli müzik dinletin, el beynin bildiğini alkışlar” derdi. Müziği çok önemserdi, kendisi de kemanıyla alaturka çalardı. Aynı zamanda iyi yabancı eserleri de çalardı. En karanlık ve üzücü günlerimizde bile müzik bizi aydınlatmıştır.
Ömrünü vatan mücadelesinde geçiren bir babanın kızı olmak nasıl bir duygu?
Çok mesuliyetli bir duygu. Allah onlara yaşattıklarını bize yaşatmasın. Biz de aldığımız her nefeste vatana nasıl faydalı oluruz bilincinde olmalıyız.
Röportaj: Ezgi Aşık
Fotoğraflar: Ömer Faruk Yatı