Nalan Güven: "Kudüs, İslâm ümmetine bırakılan bir emanet. Kudüs, Müslümanların namusu.”

"İlhamım yaşamın kendisi. Hissettiklerim, gördüklerim, bizzat yaşadıklarım veya şahit olduklarım kısacası gönlüme dokunan, derdim olan her yaşanmışlık ilham kaynağım olabiliyor." Hacer Yeğin'in söyleşisi.

Nalan Güven: "Kudüs, İslâm ümmetine bırakılan bir emanet. Kudüs, Müslümanların namusu.”

Nalan Hanım, en zor olanı insanın kendisini tartmasıdır. Ancak sizin aynanızdan yansıdığı kadarıyla yazın serüveninizi kısaca anlatabilir misiniz?

Çok istenilmiş, beklenilmiş ve hazırlanılmış bir yolculuktu benim yazı serüvenim. Geç kaldım ama hiçbir zaman vazgeçmedim bu hayalimden. Çocuk yaşımdan itibaren başlayan amatörce yazı çalışmalarım, araya giren mühendislik eğitimim ve devamındaki süreçte mesleki çalışmalarım sebebi ile uzun yıllar boyunca sekteye uğramış olsa da, 2011 yılında İlk kitabım Ayten'in yayımlanması ile yazı serüvenim gerçek anlamda başlamış oldu ve o günden beri hayatımın tam merkezine oturdu yazmak ve yazarak üretmek.

Oldukça münbit bir üretim mecranız var. Eserleriniz tür olarak da çeşitlilik gösteriyor. Yazarlık evreninde türlerarasılık, metinlerarasılık oldukça rağbet edilen teçhizatlar haline geldi. Siz kendi eser üretim sürecinizde bunlardan nasıl ve hangi ilkelerle faydalanıyorsunuz?

Şiir ve roman kitaplarım var. Bunlardaki konu seçimleri ilk bakışta tür çeşitliliği gibi algılanacak olsa da tüm eserlerimin ana teması irdelendiğinde aslında tek bir kaynaktan beslendiğim ve faydalandığım söylenilebilir. Bu kaynak varoluş sebebimizin de nedeni aynı zamanda yani aşk. Bereketli ve sonsuz bir alan. Üstelik hem yazanın hem de okuyucunun daimi besin kaynağı. İlkem; bu varoluşsal sebebimizi önce insani ve sonrasında ruhani boyutta yazarken, doğru kaynaklardan edindiğim bilgileri de aynı zamanda doğru, net ve anlaşılır bir şekilde sunabilmek, yani doğruluk. Bu sebeptendir ki; Gönül Kapısında Bir Elif kitabımda, "Elif gibi dimdik ve emrolunduğu gibi dosdoğru olmak!" ana tema oldu.

Kimya Mühendisliği üzerine Türk Dili ve Edebiyatı eğitimi almış olduğunuzu görüyoruz. Disiplinlerarası çalışmalar yazarlık kariyerinize ne tür katkılar sunuyor yahut bu durumun dezavantajlarını yaşadınız mı?

Yapacağınız iş her ne olursa olsun eğitimli olmak daima avantaj getirir sahibine, böyle düşünüyorum. Bu yüzden kişi işin pratiği yanında çalıştığı konunun altyapısını da sağlam tutmalı. Mesleki kariyer için bilgi ve eğitim en önemli yapı taşları. Ben bu durumun dezavantajını yaşamadım, bilakis öncelikle kendi mesleki gelişimim açısından çok faydalandım. 

İlk neşredilmiş eseriniz Eylüller Yazdım Sana(2015)’dan Ocak 2023’te Timaş Yayınları arasından çıkan son eseriniz Emanet- Kudüs’ten Urfa’ya Bir Hakikat Yolculuğu’na kadar kişisel edebiyat tarihinizde nasıl bir değişim ve dönüşüm yaşadınız? Bunu Türk Edebiyatı’nın yakın tarihiyle ilişkilendirerek açıklayabilir misiniz?

İlk yayımlanan eserim "Ayten" romanımdır. "Ayten" 2011 yılında okuru ile buluştu. Sonrasında sırasıyla, "Aşk Ölümdür", "Sevdanın Adı Bulut", "Erkek Severse", "Eylüller Yazdım Sana" kitaplarım çıktı. 2020 den itibaren Timaş Yayınları'ndan "Gönül Kapısında Bir Elif", "Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs" ve son olarak da "Emanet- Kudüs’ten Urfa’ya Bir Hakikat Yolculuğu" kitabım yayımlandı.

Dönemsel romanlar yazmayı seviyorum. Geçmişten günümüze doğru uzanan yazı serüvenimde hem yakın geçmiş hem de günümüz tarihini işleyerek ve aynı zamanda bireysel ve toplumsal konuları da kurguya dahil ederek işliyorum. Türk Edebiyatı'nın her döneminde birçok yazarın uyguladığı ve takip ettiği bir yol bu aslında. Çünkü ister istemez yaşadığınız çağdan veya bu çağı etkileyen ve hatta şekillendiren yakın tarihin size sunduklarından malzeme çıkartıyorsunuz. Dolayısıyla yazarı derinden etkileyen olaylardan söyleyecek, anlatacak çok sözü oluyor. 

Bazı şehirler vardır ki üzerine ciltlerce kitap neşredilse “yine de birşey yapabildim” diyemeyiz hatıralarına. Sizin de son on iki eserinizde Kudüs’ün önemli bir özgül ağırlığı olduğunu görüyoruz.  Nezdinizdeki Kudüs’ün yerini tarif edebilir misiniz?

Ben romanı yazmadan evvel Kudüs hakkında yazılmış birçok eser okudum ve akabinde Kudüs seyahati gerçekleştirdim ve o zaman daha iyi anladım ki, sizin de dediğiniz gibi, Kudüs için ciltlerce kitap yazılsa yine bitmez, yine eksik kalır bir şeyler. Çünkü Kudüs sadece yazmakla/okumakla aktarılacak/öğrenilecek bir yer değil. Kudüs manevi bir değer. Kudüs, İslam ümmetine bırakılan bir emanet. Hatta Gecenin Örtemediği Şehir Kudüs kitabımda yazdığım gibi; Kudüs Müslümanların namusu. Çok iyi tanımamız, bilmemiz ve neden bu değerde olduğunu iyi anlamamız gereken bu kutsal toprakları okumamız, gidip görmemiz ve yerinde yaşamamız lazım.

Roman türünde eser vermek önemli bir konsantrasyon süreciyle dönemsel olarak fiziki ve sosyal çevreden soyutlanmayı gerektiriyor. Siz bu iç disiplini kurarken nasıl bir yöntem takip ediyorsunuz? Motivasyon ve ilham kaynaklarınız nelerdir?

Her romana başlarken yazma eyleminden önce okuma, araştırma ve hatta yazacağım mekânlarla ilgili gezilerim veya şehir dışı seyahatlerim oluyor. Yazma süreci ise tam bir kapanma ve soyutlanma hali. Bu konuda en büyük destekçilerim ailem. Mesela son kitabım "Emanet" i, bütün bir yazı hiç odamdan çıkmadan yazarak geçirdim. Ailem bu dönemlerimde anlayışla durumumu karşılıyorlar. Bu da bana güç veriyor. Ayrıca belirtmem gerekir; okurlarımdan gelen mesajlar ve mailler de her dönemde benim en büyük motivasyon kaynaklarım.

İlham ise yaşamın kendisi. Hissettiklerim, gördüklerim, bizzat yaşadıklarım veya şahit olduklarım kısacası gönlüme dokunan, derdim olan her yaşanmışlık ilham kaynağım olabiliyor.

Son eseriniz “Emanet- Kudüs’ten Urfa’ya Bir Hakikat Yolculuğu”nda gerçeklikle kurgu içiçe geçmiş aralarındaki belli belirsiz sınır neredeyse kaybolmuş. Kurgunun hakikatin bir perdelik provası olduğunu düşünürsek bu kitapta özel tecrübenizden faydalandığınız yerler oldu mu?

Çok fazla var hatta diyebilirim ki diğer romanlarım için de bu böyle. Gerçekle kurguyu birlikte harmanlayarak yazmayı seviyorum. Doğrusu hayat da bana bu konuda çok cömert davranıyor, çok malzeme veriyor. Belki de günlük yaşamda hayatın içinde birçok yerde ve kişiyle birlikte hayatı sorguladığım veya deneyimlediğim için.

Eser vermek aynı zamanda sürekli olarak kültürel bir beslenmeyi de zaruri kılıyor. Dil varlığın evidir ve dahi testinin içinde ne varsa dışarı sızan o olacaktır. Siz testinizi nasıl dolduruyorsunuz, okumalarınızda takip ettiğiniz bir usül var mıdır?

Önceleri yani gençlik dönemlerimde tabiri caizse ne bulursam okuyordum. Sonra daha seçici olmaya ve bilgi/ilim alabileceğim kaynaklar okumaya başladım. Özellikle tasavvuf okumalarım ve bu konuda zenginleşme çabalarım doğal olarak kalemime de yansıdı. Son dönemde yayımlanan eserlerde bunu net olarak görüyoruz zaten. Çünkü beslendikleriniz bir süre sonra dışarıya doğru dönmeye ve doğal olarak sizden yayılmaya başlıyor. Okumalarımda dikkat ettiğim en önemli şey kaynağın ana kaynak olması ve doğruluğu. Özellikle çeviri kitaplarda buna çok dikkat ediyorum. Hatta okuduğum konu ile ilgili birçok eseri birlikte okumayı, aralarında bağlantılar kurmayı, araştırmayı seviyorum.

Eser üretimi yanında kendi yazarlık atölyenizde “Yazı Yaratımı” dersleri veriyorsunuz. Sanıyorum bu, sadaka-i cariye hükmünde ilmin zekatı niteliği taşıyan bir ameliyeniz oluyor. Gençlerin okur yazarlığa olan ilgisini nasıl buluyorsunuz? Gözlemlerinizi paylaşır mısınız?

İnşallah, dediğiniz gibi kabul buyruluyordur Allah katında. Öğrendiğimi/bildiğimi aktarmak çok hoşuma gidiyor. Romanlarımı da bu gözle inceleyecek olursanız, yapmak istediğim şey tam da bu. Amacım; okur sadece hayali bir romanın içinde dolaşıp hoş vakitler geçirmesin, kitabın kapağını kapattığında birçok şeyi öğrenebilsin veya merak edip araştırsın, sorgulasın.

Gençlerimizden bu konuda çok ümitliyim, geçen yıllara oranla daha çok okuyan ve yazmaya gönül veren gençlerimiz var. İnşallah sayıları günden güne de katlanarak artar.

Son olarak, sizin anlam evreninizde kilometre taşı diyebileceğiniz, hayatınıza kritik temasları olmuş kitaplar yahut yazarlar var mıdır? Bilmek isteriz.

Çok fazla var ancak Kur'an-ı Kerîm başta olmak üzere benim gelişmemde faydası olan ve her daim hayatımdaki yerlerini muhafaza eden kitaplardan ilk birkaç ismi sıralayabilirim hemen:

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, Mesnevî-i Şerîf

İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu'l Beyân

İmâm Nevevî, Riyâzü's Sâlihîn

Şems-i Tebrizî, Makâlât

Çok teşekkür ederim.

Güzel söyleşiniz için ben teşekkür ediyorum. Saygılarımla.

Söyleşi: Hacer Yeğin

YORUM EKLE

banner36