Müstear zengini bir edip olacağım!

Vural Kaya Ahmet Murat'ın Kış Bilgisi şiir kitabı üzerine şairiyle konuştu.

Müstear zengini bir edip olacağım!

 

Kış Bilgisi ikinci şiir kitabınız. Kış Bilgisi'nin sizin için anlamı nedir?

Kış Bilgisi, benim ilk kitabım olan Kaf ve Rengi'den sonra yazdığım şiirlerin bir kısmını kapsayan bir kitap. İlk kitap gibi bu kitapta da onsekiz şiir bulunuyor. Şimdi adını hatırlamadığım önemli bir İngiliz'in –yoksa önemli bir İrlandalı mıydı,İrlandalılar önemlidir biliyorsun- Onsekiz Şiir adlı bir kitabı olduğunu öğrenmeseydim belki de iki kitaptan birine Onsekiz Şiir adını verirdim. İlk kitabım, bir çok ilk kitap gibiydi: Biraz, deneylerin peşinde bir kendi sesini bulma çabası, biraz, ustalara saygı duruşunun hissedildiği bir ürkeklik ve buna benzer başka şeyler. Bu kitabı ise baştan sona okuyunca, andığım özelliklerden tam olarak arınmamış olsa da, daha bir derli toplu kitap görüyorum karşımda. Okumak istediğim şiirleri yazmaya daha çok yaklaştım; bu da az şey değil.

Kaf ve Rengi'nden Kış Bilgisi'ne kadar bazı yayımlanmış şiirlerinizi bu kitapta göremiyoruz, sebebi nedir?

Evet, belki kitaba girmiş şiir sayısınca, kitaba girmemiş şiirim var. Bir başka şey de, kitaptaki beş şiiri ilk defa bu kitapta yayınladım. Yani durum biraz karışık; bir yanda dergilerde yayınlanmış kitapta yer almamış şiirler; öte yanda dergilerde yayınlanmamış ama kitapta yer alan şiirler. Ben bu kitapta bir bütünlük gözetmeye çalıştım; kitabın, yanyana geldiklerinde birbirleriyle çok ilişkisiz şiirlerden oluşması yerine, aynı şaire ait oldukları anlaşılan ya da en azından böyle hissedilen şiirlerin toplamı olmasına çalıştım. Bundan sonraki kitaplarımda yapacağım da budur sanırım. Ben kafamda bir kitap imgesi belirdikten sonra, o kitap için yazmaya başlıyorum. Bu arada bir başka kitap imgesi de oluşuyor mesela, ve onun için de ayrıca yazmaya başlıyorum. Bunun bir anlamı da, bir kitap imgesi dolayımında zihnimde kurulan yeni bir şiir yoludur. Bir yandan da, Pessoa kadar olmasa da, çeşitli kimliklerle ortalıkta geziyorum. Giderek müstear zengini bir edip olmayı hedefliyorum. Soruya dönersek, kitaba girmemiş bazı şiirlerim ait oldukları kitabın tamamlanmasını bekliyorlar.

Siz bağırıp ünlemiyorsunuz fakat çoğu zaman sesiniz yüksek perdeden işitilmekte, size gösterilen bir ilgi var, bunun açıklaması nedir?

Bağırıp ünlemediğim doğru, bu mizacımla ilgili bir şey. Bağırıyor olmak da bence çok kötü bir şey olmadığı için mizaçla ilişkilendirdim o durumu. Stadyumlarda da, mitinglerde de slogan atmakta hep zorlandım. Ama atanları takdir de ettim; orada kalabalık oluşsun diye bir araya gelmişiz, bağırmak lazım, ama işte ben bağırmadan yıllarca maç izledim, mitinglere katıldım. Sesimin yüksek perdeden duyulduğundan emin değilim, ama bu benim çok da ilgimi çekmez, çok sallamam yani bu durumu. Benim şiirle ilgili en önemsediğim şey, şair olduğuma kani olmamdır. Şiir yazmasam bile şair olduğuma dair bir kanaati içten içe taşıyorsam, bu beni tatmin eder. Beni okumalarını ve anlamalarını istediğim insanlar var, onların şiirimle ilgili söylediklerini dinlerim, ders almaya çalışırım. Bununla birlikte yine de bildiğimi okumam gerektiğine inanırım. Sadece ben değil, bütün şairlerin de ancak bildiklerini okuyarak ve inandıkları şiiri yazmakta inat ederek kalıcı olabileceklerini düşünürüm. Ayrıca, hiç kimsenin bir başkasına ait şiiri tam olarak, eksiksiz-fazlasız, derinliğine nüfuz ederek kavrayabileceğine de inanmıyorum. Şiir, bu anlamda paylaşılabilir bir şey değil bana göre.

“Üç kıtalık bir şiir olacak hesapta” …

“İkinci kıtaya başladım yedi kelimelik ilk dize/ Saydın yedi işte artık sevgilim değilsin”. 

Nedir sizce bu 'sınama'nın ilâcı yada 'sınanma'nın?

Dedim ya her şiir önce ve mutlak anlamda şairi için yazılmıştır; şiirin koşulsuz-mutlak anlamda, kesin olarak bir paylaşılabilme durumu yoktur. Okur, şairle arasındaki mesafeyi aşamaz. O mesafe hep oradadır. Şair de dil ve şiir ile koyduğu mesafeyi aşıp, yalın-çıplak-mutlak bir biçimde okura ulaşamaz. Okur, kendi şiirinin benzerini, simetrisini, gölgesini bulduğu oranda şiiri kavrayışında bir gelişme gösterir. Yani okur, kelimeleri saymaktan öte, eğer şair buna değerse, onunla buluşmanın imkanını aramalıdır.

Kaf ve Rengi  ardından da Kış Bilgisi... Her ikisinde de kendi sesine erken uzanmış bir şair, tam tekmil uygun adım bir şiir. Bu yargılar için ne diyebilirsiniz? Artık Ahmet Murat şiiri budur, diyebilir miyiz?

Kendi sesimi erkenden bulduğum doğru mu acaba? Bundan emin değilim. Ayrıca, ben şiirde arayışları seven bir şair olmak isterim. Arayışları, deneyişleri.. Ama  giderek şiirimin bence daha belirgin hatları olan bir şiire doğru evrildiği doğru. Şiirde bana ait bazı numaralar, bazı yaklaşımlar, tutumlar var. Benim olan bir şiir, iyi bir şiir okurunca tanınıyorsa, bu önemli bir mesafe katetmişim anlamına mı geliyor? Bu da çok doğru değil bence. Aslında şiirde kişilik meselesini çok abartmamak lazım.

Çevirilerinizden bahis açalım biraz.. Cibran'dan ve Tevfik El Hakim'den çeviriler yaptınız. Çağdaş Doğu ürünlerine yüzü dönük olmak, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Batının lâkayt büyücülüğü ve Doğunun epey zamandır asık suratı... Bu konuda ne dersiniz?

Doğrusu Cibran'ı, çevirinceye kadar tanımıyordum, okumamıştım. O çeviriyi gerçekleştirmem yayıncıdan gelen bir teklifle oldu. Cibran beni çeviriden sonra da pek ilgilendirmedi. Yani Blake varken, Blake olmaya çalışan Cibran'la ilgilenmeye ihtiyaç duymadım. Ama Cibran'ın  Çağdaş Arap Edebiyatı üzerinde kurucu bir etkisi var; Arapçayı, modern edebiyatın bazı ölçüleriyle ve ilgileriyle tanıştırdı. Her ne kadar yazdıklarında Binbir Gece Masallarının ve Arapçadaki Makame türünün etkilerini görmek mümkünse de.. Bazı açılardan 10.yüzyıl Bağdat toplumundaki Edîb tipini andırıyor; işte, uslupçu bir amatör sosyal bilimci- filozof tavrı; bir yaşam filozofu tipinin dinmeyen iştihasının gölgesinde kurulan bir edebi evren vs. Tevfik el-Hakim ise daha çok ilgimi çekiyor. Türkçeye Nabi Avcı tarafından Trendeki Derviş ( Asıl adı:Ya talia'ş-şecera) adıyla çevrilen, geçen yıllarda da sahnelenen bir oyunuyla tanıdık onu. Onlarca dile çevrilmiş onlarca kitabı var. Edebiyatla samimi olarak ilgilenmiş, yerelliği modernliğin evrenselliği üzerinden yeniden yazmayı başarmış, Batıyla ilişkisi bizim aydın zümreye örnek teşil edecek, namuslu, organik bir aydın o. Benim çevirdiğim kitabında da gerçekten işe yarar metinler var. Murat Menteş'in editörlüğündeki Mavi yayıncılık için çeviriyordum kitabı, Menteş oradan ayrılınca kitap da başka yayınevine kaydı. Bu çevirileri yapmış biri olarak Arap edebiyatı konusunda daha donanımlı olmak zorunda olduğumu düşünüyorum, bu konuya ciddi olarak eğilmek amaçlarımdan biri.

Söyleşi için teşekkür ederim

Benden de teşekkürler.

Vural Kaya konuştu!

 

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
aziz mahmut öncel
aziz mahmut öncel - 14 yıl Önce

vural abiye teşekkür ediyorum. konuşulması öne çıkarılması gereken bir isim ahmet murat. bir kere bazı şairler gibi kendini öne çıkaran değil şiirini öne çıkaran bir şair. onun bu duruşu gayet önemli. zaten yer aldığı dergiler de nasıl bir kabul gördüğünün ispatı.

banner36