Dünyabizim’de birkaç senedir Ramazan ayına özel her gün Ramazan-ı Şerif yazıları ve alıntıları paylaştık. 2014’te birçok şair, yazar, ilim adamı Dünya Bizim için Ramazan-ı Şerif'e özel yazılar yazdılar: //www.dunyabizim.com/7541/dunya-bizim-icin-yazdi/tags 2015’te ise alıntılar yaptık: //www.dunyabizim.com/8501/ramazana-dair/tags
Bu sene de ilim, kültür ve edebiyat dünyasında isimlerle kısa kısa Ramazan-ı Şerif söyleşileri yapalım dedik. Bu söyleşilerde bugünkü konuğumuz yazar Mehmet Nuri Yardım…
Ramazanınız genel itibariyle nasıl geçer? Öncesinde Ramazan'a dönük bir planlama yapar mısınız? Böylesine mübarek vakitleri nasıl değerlendirirsiniz?
Elbette Ramazan özel bir ay. Hususi ritüelleri, mahsus ibadetleri ve hayat tarzı var. Ama kanaatimce “Her geceyi Kadir, herkesi Hızır bil” fehvasınca diğer onbir ayı da Ramazan neşvesinde, Ramazan bereketinde yaşamak gerekiyor. Ramazan’ın oruç, iftar, teravih ve sahur gibi gereklilikleri var. Bunlar günlük hayat içinde tanzim edilmeli. İş akışımızı değiştirmeden, bu görevlerin hakkı verilmeli. Ama inanır mısınız Ramazan’da sanki zaman bollaşıyor, bereketleniyor. 24 saatimiz sanki 48 saate çıkıyor. Belki yemeğe, uykuya daha az zaman ayırdığımız için vakitler çoğalıyor diyebiliriz. Fakat ben Ramazanları pek çok seviyorum. Zira bir muhasebe, bir murakabe ayıdır. Âdeta diğer onbir ayda yaptıklarımızı inceden inceye sorguluyoruz. İnşallah bu imtihandan hepimiz alnımızın akıyla çıkarız.
Ramazan'da okumalarınız da değişir mi? Neler okursunuz daha çok? Başucu eserim dediğiniz kitap ya da kitaplar var mı Ramazan özelinde?
Okuma değişmez. Kitap yine temel kaynağım, kılavuzum, başucumdaki asıl nesne. Ama hâliyle okuma tercihlerinde biraz daha manevî eserlere yöneliyoruz ister istemez. Sadece Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif kitapları, ilmihalleri, İslâm âlimlerinin kaynak eserlerini kastetmiyorum. Çağdaş yazarların ve şairlerin metinleri de, farklı endamlarıyla gözümüzde canlanıyor. Meselâ Âkif’in Safahat’ını belki daha alıcı, daha dikkatli bir gözle okuyoruz. Yahya Kemal’in çocukluk yıllarının geçtiği Üsküp’teki mistik havayı merak ediyoruz. Sezai Karakoç’un Samanyolunda Ziyafet isimli şaheserini kimbilir kaçıncı kez hatmediyoruz. Bunlar güzel okumalardır ve gereklidir de. Belki Ramazanda yönelmemiz gereken temaları da bize hatırlatıyor. Daha kalıcı olan konular, daha köklü mevzular ve asıl uğraşmamız gereken biricik meseleler…
Ramazan şu 3 şey ilişkinizi nasıl etkiliyor: Para, aile / dostlar, yemek?
Paraya verilmesi gereken değer hiçbir zaman değişmemeli. Elbette hayatın idamesi için gerekli. Ama asla başat unsur olmamalı. Olunca zaten artık kitaba da kültüre de medeniyete de, hatta inanca da gereken değeri vermiyorsunuz demektir. Bu bakımdan para her zamanki yerinde olmalıdır ve gücünde kalmalıdır. Yani benimle dostlarımın, benimle akrabalarımın, benimle komşularımın arasına asla girmemelidir, giremez de zaten.
Gelelim ‘aile’ ve ‘dostlar’a… Aile ile galiba Ramazanda biraz daha çok hemhal oluyor, bu kutsal kurumu gönlümüzün içinde yeşertiyoruz. İster istemez daha sık buluşuyorsunuz aile fertlerinde. Meselâ Ramazan ayının dışındaki zamanlarda belki de daha az yemeklerde buluşuyorsunuz ailenizle. Ama mübarek ayda şartlar sizi zorluyor. İftarı beraber açıyor, sahura birlikte kalkıyorsunuz. Bunun da ayrı bir coşkusu, farklı bir tadı ve lezzeti vardır. Bu bakımdan aile birliğini, beraberliğini pekiştirdiğine inanıyorum Ramazan’ın.
Dostlara gelirsek. İnsan dostsuz olabilir mi? Hepimiz dostlarımızla varız, onlarla hayatı tanır, anlarız. Dolayısıyla dost kavramı benim için çok önemlidir. Ama o kişi hakiki dost ola! Kara günde de ak günde de yanınızda dura! İhtiyacınız olduğunda arkanızda buluna. Şükürler olsun ki benim böyle gönül dostlarım var. Allah onlardan razı olsun, onlara sağlık, afiyet dilerim. Hepsi de hayırlı, sevimli insanlardır. Velhasıl Ramazan iyi ki var ve iyi ki her sene gelip bizi ziyaret ediyor. Biz de onunla hasret gidiyoruz. Bu vesile ile birçok hâtırayı ve güzelliği birlikte yaşıyoruz.
Gelelim yemeğe. Bakın iyi yemeği severim ve yerim. Ama yemek yapmayı hiç bilmem. Fazla seçici de olmam. Benim farklı bir kanaatim var. Çok hassas değilim bu konuda. Şöyle düşünüyorum doğrusu. Cenab-ı Allah bütün nimetleri bizim için yaratmış. Dolayısıyla et yemeği kadar sebze yemeği de önemlidir. Meyveler de bize gerekli, tahıl yemekleri de. Evde veya işyerinde yapılan yemeklerden yerim ama ölçüyü kaçırmamaya çalışırım. Bilhassa Ramazanlarda bazen ölçünün kaçtığına inanıyorum. Bu da doğru bir şey değil. İftarlarda bilhassa israf olmamalıdır. Hakikaten yoksul insanlar var, yemek bulamayanlar var. Onlar bu yeryüzünde yaşarken bizim çok fazla keyif çatmamız, yemeklere aşırı düşkünlüğümüz doğru değil. Doğrusu bunu İslâmî de bulmam. Şöyle düşünelim. Hazret-i Peygamber bugün hayatta olsaydı bu kadar israfa izin verir miydi, hayır. Dolayısıyla lüks otellerde açılan veya hususi yapılan bazı iftarlara dikkat etmek lâzım. Allah her konuda olduğu gibi yemek hususunda da bizi ölçülü olmaktan uzak etmesin. Amin.
Konuşan: Mehmet Erken