Lise'de hocam teşvik etmişti

Biz sorduk Mehmet Solak bir güzelce söyledi, sağ olsun.

Lise'de hocam teşvik etmişti

Mehmet Solak “kim geldi ardından kelimelerden başka / kim aradı sordu kim kaldı seninle zemheride” diye sitemde bulunurken ulaştık kendisine.  Mersin Konya arası yolculuğu da sevdiğini anlamış olduk böylece. Bir günün birkaç saatini paylaşmıştık yıllar önce Konya’da. İyi bir muhabbet olmuştu aramızda. Hikâyeci Kamil Yeşil gibi Hayal İçre şairini de ta Kardelen dergisinden itibaren izlemeye alan biri için biraz daha sohbet edelim mi teklifimi geri çevirmedi… Mersinde yaşıyor, ne âlâ.. 

Mehmet Solak, HüzünaraYazmaya nasıl ve nerede başladınız? Kaç yaşında olduğunuzu anımsıyor musunuz? Sizi yazmaya veya okumaya teşvik edenler oldu mu? 

Lise yıllarında birkaç yazı karalamışlığım vardı. Okuduklarımın etkisiyle ben de bir şeyler yazmak istemiş olmalıyım. Lise ikinci sınıftayken göreve yeni başlamış edebiyat öğretmenimizin okumamızı ve yazmamızı teşvik ettiğini hatırlıyorum. Ancak bireysel bir yönlendirme yoktu. Evde pek çok kitapla birlikte yaşıyor olmak okuma merakımı etkilemiş midir, doğrusu bilmiyorum. Ama babamın kitap tutkunu olması bir avantajdı, bunu söyleyebilirim. İlkin onun kitaplarından okudum. Daha çok hikâye ve roman okuyordum. Babamın kitapları ise bilimsel kitaplardı çoğunlukla, benim seviyemin üzerindeydi yani. 

Ortaokuldayken, okul kütüphanesine üyeydim. Ayrıca il halk kütüphanesine, bir de okulumuz yakınında, adını şimdi hatırlamadığım, bir kütüphane vardı Selçuklu kümbetinde hizmet veren. Her birinden her hafta bir kez mutlaka yeni kitap alırdım. Bazı haftalar ikişer kitap aldığım olurdu. Derslerde bile gizli gizli kitap okurdum dizlerimin üstüne koyarak. Öğretmenlerim kızardı ders dinlemediğim için.

İçten gelen bir saikti sanırım bendeki okuma isteği.

 

İlk okuduğunuz kitap, şiir, hikâye veya yazı, dergi, gazete? 

İlk okuduğum kitabın ne olduğunu doğrusu hatırlamıyorum. Hafızamda yazar ve kitap isimleriyle değil ama kapak resimleriyle hâlâ kayıtlı birkaç kitap var. Onlardan biri olabilir. Daha lisedeyken sözlük yardımıyla baştan sona itinayla okuduğum ve anlamaya çalıştığım ilk şiir kitabı Safahat’tır… Sonra Necip Fazıl’ın şiirleri… 

İlk hikâyeye gelince babamın kitaplığında her birinin kapak rengi farklı dinî hikâyeler serisi vardı, beş-altı kitaplık, peygamberlerin hayatlarını anlatan. Onları dönüp dönüp okuduğumu hatırlıyorum. Ve tabii Kemalettin Tuğcu kitapları. 

Mehmet Solak, Hayal İçreİlk dergi hangisiydi acaba? Birkaç dergi girerdi evimize, daha çok dinî - kültürel içerikli. Gazete konusunda da net değil hafızam. Büyükbabamın Tercüman aldığını hatırlıyorum. Dükkânına gittiğimde onu okurdum. Güreş tefrikası mı olurdu onda, Sultan Abdülaziz’in hatta. Yanlış mı hatırlıyorum. Bilemiyorum.

 

 İlk yazdığınız yazı-şiir yayınlandığında ne hissettiniz?

Ortaokul yıllarında hikâye-roman odaklı okumalarım lise yıllarında aşama halinde düşünsel eserlere yöneldi. Kısmen de şiire. Özellikle üniversite yıllarında daha bir yoğunlaştı. Kantinde, kütüphanede bolca kitap okurdum. Üzerinde düşünerek, karşılaştırmalar yaparak, çizerek, işaretleyerek. Yazmak pek aklımdan geçmezdi nedense. Ciddi edebiyat dergilerini de sıkı sıkıya takip ettiğim halde. Hatta abone usulü, bulursam alırdım biçiminde değil. 

Üniversite ikiden itibaren şiir yazdım, birkaç da öykü. Yıl 1984. Yazdım, şiirle ilgili birkaç arkadaşımla paylaştım ve öylece bıraktım. Dergilere göndermek ve yayımlamak gibi bir düşüncem olmadı. Biraz ketumumdur, her şeyi kolay paylaşmam. Sonra, Çorum’da çalışırken Kâmil Yeşil geldi Çorum’a, 1992 yılıydı sanırım, belki 1993, beni eleştirdi şiirlerimi dergilere neden göndermediğim konusunda. Bir zılgıt yemem gerekiyormuş demek ki. Kardelen dergisinde yayımlandı ilk şiirim. Dergi de Kâmil’e gelmişti galiba, hatta o göndermiş şiiri. Sürpriz olmuştu benim için. Şaşırdığımı hatırlıyorum. Sonra kendim gönderdim Kardelen’e ve diğer dergilere. 

Mehmet Solak
 
Yazma tutkunuzu başından başlayarak anlatır mısınız? 
İlkin iddiayla başladı benim şiir maceram. Şiir yazan ve Konya’da çıkan bir dergide şiirlerini yayımlayan bir arkadaş, yeni yazdığı şiiri okudu arkadaş ortamında. Güz simgeli duygusal bir şiirdi. Bence tam olgunlaşmamıştı. Olmamış, dedim. Daha öncesinde kimseden böyle bir tepki almadığı için olsa gerek epey kızdı ve  ‘çok biliyorsan bir de sen yaz da görelim.’ dedi. O akşam aynı içerikte bir şiir yazdım, ertesi gün gösterdim, şaşırdı tabii. İnanamadı. Başka bir konuda yeni bir şiir yazmamı istedi. O vakitler Afganistan dâhil pek çok yerde zulüm ve savaş vardı. Dört-beş bölümlük bir şiir yazdım. Herkes şaşırdı. Doğrusu ben de şaşırdım kendime. Bir kıvılcım bekliyormuşum demek ki. Böylelikle yazma serüvenim başladı ve yazmaya devam ediyorum.  

Mehmet Solak, Arada bir yerdeŞimdi hatırladım: şiir zevkimin klâsik şiirden modern şiire evrilmesinde bahsetmem gereken biri var: Resül Çetin. Kendi de şiir yazardı, çok da güzel şiirleri vardı, o şiirlerin bir kısmı belki tamamı, bendedir hâlâ, sonra bıraktı diye biliyorum yazmayı. İrtibatımız da koptu nedense. Onun sayesinde tanıdım ve okudum modern şiiri. Kendisine minnettarım. 

Yazmak, kendimle konuşmak benim için. Yayımladığım zaman da paylaşmak. Yazıyla konuştuğum birileri mutlaka var. Bunu yaşayarak öğrendim. Okuyucularımı dostlarım olarak görüyorum. Dostlukta, nicelik değil nitelik ararım hep. Sayılarla hiç aram yoktur. Vasıflar çeker beni.

Yazmayı  ‘tutku’dan ziyade bir ‘eylem’ olarak görürüm. Çünkü eylemde bir gereklilik vardır; tutku da ise aşırı istek, hatta ihtiras.

 

Daha çok ve özellikle çocukluk döneminizi anlatır mısınız?

Mehmet Solak, Aşka yüzüm varKim olduğumu yahut olmadığımı ele verecek psikolojik çıkarsamalara kapı açacak çocukluk hatıralarım yok nedense. Hatırladıklarım her çocuğun yaşayabilecekleri; oyunlar, kavgalar… Çocukken güzel olan her şey… Nerde o eski günler, tekerlemesiyle başlayan anlatılar pek cazip gelmez bana. Hatta inandırıcı demeliyim. Elbette yaşantı değişiyor, değer yargıları değişiyor; ama çocuk algısı üç aşağı beş yukarı aynı. Biraz bu anlayışımdan biraz da hafızamın zayıflığından olsa gerek çocukluk günlerim beni bekleyen bir hazine değildir. Çocukluk, oyuncak dünyası benim için.

 

Artık yazar olmuştum dediğiniz zamana kadar olan çabanızı yazar mısınız? 

Yazar olmak çabasıyla yazmıyorum. Başlangıçtan beri böyle... Ancak ‘yazıyor olmam’ dolayısıyla bu sıfatla anılacaksam ne âlâ. Yazar olmak niyetiyle yazmadığım için, işte şimdi yazar oldum, dediğim bir zaman da olmadı. Yaptığım şey; yazarak konuşmak. İlkin kendimle sonra dostlarımla… Konuştuğum vakit düşüncemi hareketlendirmiş oluyorum. Düşünce hep haznesinde devindiğinde bir müddet sonra atıllaşır. Atalete düşmemek için konuşmak gerekir. Paylaşım, karşılaştırma, yanlışlama ve doğrulama konuşmakla mümkündür. 

 

Yazdım ve yayımladım. Bütün mesele bundan ibarettir. 
 
 Söyleşen: Nurettin Durman

YORUM EKLE