Anadolu’da ve dünyanın çeşitli noktalarında Ramazan ayı nasıl geçiyor. Bizzat oralarda yaşayan isimlere soralım dedik. Ve Elazığ’da mukim şair Selim Erdoğan ile konuştuk. Kendisine teşekkür ederiz.
Elazığ’da kültürel etkinlikleriyle göz dolduran belediyeler, vakıf ve dernekler var mı? Varsa hangileri? Genel olarak neler yapıyorlar?
Maalesef kurumsal girişimler sadece yoksullara bu ay vesilesi ile nasıl ulaşılabilir sorusuna cevap aramakla meşguller… Gerçi bu da bir şey ama bunun yanında Ramazan kültürümüzü devam ettirmekle ilgili tek bir çalışma yok gibi…
Elazığ Ramazan’a nasıl hazırlandı? Belediyeler ya da vakıf/derneklerin özel Ramazan programları var mı? Ne tür kültürel etkinlikler yapılıyor?
Belki sadece Elazığ’da, belki de tüm ülkede eski Ramazan ikliminden neredeyse eser kalmadı. Belediyelerin etkinlikleri o kadar pespaye, o kadar itici ki anlatmak çok güç…
Yoksullara ulaşma açısından bir sorun görmüyorum. Söylemeye çalıştığım ve de kocaman bir sorun olarak gördüğüm şey kültürel yoksulluğu inatla sürdürmek.
Şehrinizde bu aya has âdetleriniz var mı hâlen yaşatılan? Varsa neler?
Âdet yüzyıllardan devşirilen bir şeyler olsa gerek… Böyle bir geleneğimiz kalmadı. Yoksullarla birlikte yemek yemektense bir kuruma bağışta bulunmak son dönemin buluşu. Kurnazca bir şey bu, çünkü vicdanı rahatlatıyor aslında… Ama hâlâ sürdürülen bir şey var, o da eşle dostla birlikte iftar açmak… Neyse, bunu sürdürebiliyoruz şimdilik…
Elazığ’da Ramazanlar eskiden nasıl geçirilirmiş? Büyüklerinizden duyduğunuz ya da bizzat sizin yaşadığınız hoş anılar varsa bunun birini bizimle paylaşır mısınız?
Benim bile yaşamaya fırsat bulduğum bir dönemi hatırlıyorum; tek katlı evlerin sırt sırta verdiği sokağımızda üç beş ev kapının önüne iftar sofrası açardı… Tanıdık tanımadık, gelen geçen herkes buyur edilir, el birliği ile yapılan yemekler yenir, erkekler ve çocuklar camiye gider teravih için, kadınlarca sokağın çeşmesinde bulaşıklar yıkanır ve çay faslına geçilirdi.
İnanılmaz güzellikte ve heyecan verici hikâyelerin, dinî sohbetlerin ardından çocukların oyunları seyredilirdi.
Sahurda ise kapıya gelen davulcu karşılanır, halaylarla bir müddet konuk edilir, sonra sahurluk verilerek gitmesine izin verilirdi. Kimse günün bitmesini istemezdi.
Çocukları Ramazan’a, oruca ısındırmak için neler yaparsınız?
Şimdiki çocuklara konuşarak bir şey aktarılamayacağını fark ettim. Onlarla Ramazan’ın bütün güzelliklerini birlikte yaşamanın daha doğru bir iletişim tekniği olduğunu anladım. Bunu yapıyorum. Ramazan’a has bir aile birlikteliğimiz oluyor. Zamanımın önemli bir kısmını ailemle geçiriyorum. Eski Ramazanları anlatabilecek bir yaşa sahip olduğumdan tecrübelerimi aktarıyorum onlara. Öyle özeniyorlar ki bana ve yaşadıklarıma. Bu çok hoşuma gidiyor.
Şehrinizde Ramazan gecelerinin en özel yaşandığı yerler (cami, meydan, vs.) nereler?
Sadece camilerde sahici bir havayı teneffüs edebiliyorum. Meydanlar mı, aman Allah’ım?
Şehrinizde yaşanan Ramazan iklimine dair neler söylemek istersiniz?
Değişimin tarihi çeyrek yüzyıl bile olsa eski/yeni Ramazanlar için yapacağımız karşılaştırma neredeyse bir akademik çalışma gerektirecek çapta… Modern hayat öyle hızlıca serpildi ve gelişti ki… Maalesef yitirdiklerimizin farkında bile değiliz.
Harun Doyran konuştu