İstanbul Tasarım Merkezi, Kadırga Özbekler Tekkesi’nde faaliyet gösteren, Ensar Vakfı’nın 2008 yılında kurmuş olduğu bir tasarım eğitim kurumu. Tasarımla ilgili farklı disiplinleri yeni bir bakış açısıyla yorumlamanın yanı sıra klasik sanatlara da destek veriyor, tasarımla ilgili bütün sahalarda atölyeler, eğitim programları, seminerler düzenliyor. Şimdi yeni bir merkez ve yeni bir atölye için kollarını sıvamış: İstanbul Sinema Merkezi.
İstanbul Tasarım Merkezi’ndeki “Sinema Sosyoloji Kritikleri” programında tanıştığım Onur Erdal ile, yöneticisi olduğu “İstanbul Tasarım Merkezi Teorik ve Uygulamalı Kısa Film Atölyesi”, İstanbul Sinema Merkezi ve genel olarak sinemayı konuştuk.
İstanbul Sinema Merkezi’nin kuruluşundan ve hedeflerinden söz eder misiniz?
Karşı söylem üretmekten uzak kalmaya çalışacağım. Var olanı kabul ediyorum, ama konumumu, ifadelerimi var olanla karşılıklı değerlendirmekten sakınmak gayretindeyim. Bunu en baştan belirtmek isterim.
Sorunuza dönersek… İstanbul Tasarım Merkezi’nde Sinan Sertel’in ve benim verdiğimiz videoya yönelik bazı derslere gösterilen teveccühe binaen, ayrıca sektörün de ihtiyaçlarını değerlendirerek Ensar Vakfı’nın ve Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nin ortaklığıyla İSTKA’ya bir proje verdik: Kısa film atölyesi. Uzun değerlendirmelerden geçtikten sonra nihayet güzel haber geldi ve İSTKA projemizin finansörü oldu.
Bunun sadece bir senelik bir iş olmasını içimize sindiremiyorduk. İddiası ismiyle müsemma bir işe giriştik. Sinemaya merkez olarak İstanbul’u seçtik. Adayımız değil İstanbul. Bizim başka alternatif olduğuna dair fikrimiz yok.
Biraz havalı bir giriş olsun diye söyledim sanıyorsunuz herhalde. Evet, havalı giriş olsun. Azıcık ciddiyet hepimize iyi gelir sanıyorum, hemen toparlıyorum.
Hedefimize gelince; yeni bir dil ortaya koymak ama elbette daha önce sinemamızın dili mevzuuna sarih, tutarlı birkaç unsurla katkıda bulunmak lazım. Bizim sinemamızı beğenmiyoruz. Bunu da her defasında “sinemamızın dili yok” ile başlayan cümleyi bir şikâyet cümlesine çevirerek defteri kapatıyoruz. Sinema merkezinin ilk işi, sinemamıza bir dil kazandırmak, bunu çerez mevzusu yapmak yerine taşın altına elimizi koymak olacaktır. Benim ufkumda “Saatlerin Ayarlandığı” sinema salonlarının gişe saatlerini, filmlerin sürelerini İSM’ye göre ayarlayacakları bir rasathane var. Bunu bugün biz sadece başlatalım, bizim boyumuza yeter. Devamını getirecek kültür ve medeniyet derinliğine zaten sahibiz.
İstanbul Sinema Merkezi’yle “bu topraklara ait özgün sinema dili” aramaktan söz ediyorsunuz. Mecid Mecidi Türkiye’deki son dönem filmleri için, “Teknik olarak çok gelişmişler. Muhteva olarak ise Batılı bakış açısı hâkim. Türkiye’nin sahip olduğu kültür eserlere yansımamış. İzlemiş olduğum filmlerde Batılı yaşam tarzının hâkimiyeti çok bariz belli oluyor. Biz kendi kültürümüz üzerine çalışıp üretemezsek Batı etkisi hâkim olacaktır.” diyor bir röportajında. Sizin bu özgün dilin nasıl bulunacağına yönelik fikriniz nedir? Ya da arayışa nereden başlamalıyız? Mecidi’ye yakın bir yerde mi duruyorsunuz?
Mecidi saygı duyduğum bir yönetmen. Sebebi de herhalde burada ifade ettiklerini işlerine yansıtma gayretidir. En başta söylediğim gibi biz kendi dilimizin peşine düşeceğiz. Ancak bunun için Batı karşısında bir duruş-yer-tutum çok küçük ve anlamsız bir adım olur. Mecidi okumasına girmek de istemiyorum; ama Mecidi’nin de kastettiği yine bu minval üzere bir söylem. Yani, evet, burada söylediklerine aynen, ama ‘şimdilik’ ve ‘sadece burada söylediklerine aynen’ şerhlerini koyarak, katılıyorum. Diğer taraftan tam da şu anda bu sorunun kendisi Mecidi’nin izah etmeye çalıştığı hatayı tekrarladığımızı ve bunun sebeplerinin memleket insanına nasıl olup da sirayet ettiğini araştırmamız gerektiğini söylüyor bana!
Şöyle ki; Mecidi nasıl ki Batı etkisinden bahsediyor ki bunda haklı, çünkü filmlerimiz teknik donanım-yapı-kurgu-sunum açısından olduğu kadar ele aldığı muhteva itibarı ile de Batı referanslı. Diğer taraftan da ben Mecidi’nin söylediğini onaylamak hadsizliğine düşmem ama onun durduğu yeri de kendi yerim olarak görmüyorum. Bana ilettiğiniz bu sorunun kendisi bir mevzuyu tasdik etmek için Mecidi’yi referans göstermeniz lüzumunu size hissettirmiş. İşte ben asıl bunu aşmanın lazım olduğunu düşünüyorum. Kendi sözünü söylemek için lazım olan kendi dilindir. Bu dilin hiç bir referansla tasdikine hacet görmüyorum. Aynı tavrı İstanbul Sinema Merkezi’nin duyurusunda da göstermeye çalışıyoruz. Yaptığımız ilk icraat bildiğiniz üzere bir kısa film atölyesi ve ücretsiz.
Ben daha çok televizyona iş yapmış, özellikle de haber usulüne uygun işlere fazlasıyla bulaşmış bir video çalışanıyım. Yani bir şeyin haber niteliği taşıması konusunda gerekli unsurları kavramak benim için çok da zor değil. Şimdi söyleyeceklerimi de buna göre değerlendirin isterim. Bizim atölyenin “ücretsiz” kısmı tek başına haber olmayı hak ediyor. Ama bazı eski televizyoncu dostlarıma konuyu duyurmaları için haber verdiğimde ilk sordukları “Ünlü birileri de var mı? Haber olması için lazım..!” Bence değil. Bence haber olması için dahi ünlü birilerine ihtiyaç yok. Biz bir atölye yapıyoruz. Buraya pek çok isim davet ettik. Gelecek olan, sektörde ismi duyulmuş, işinde de iyi 20-25 kadar isim var. Ama işimizin bu isimlerle takdir edilmesini, onların referansıyla duyulup, büyümesinin lüzumlu olduğunu düşünmüyorum. Gerekirse duyulmaz. Biz çalar biz söyleriz. Anlamayana davul, zurna..!
“Yeni şeyler söylemek için sinema” düsturuyla yola çıkıyorsunuz. Sizce bu özgünlük yeni bir şey söylemekle mi, yeni bir tarzda söylemekle mi yakalanabilir?
Söyleyecek çok söz, söyleyecek çok tarz var. Diller kadar değil, dilleri konuşanlar kadar tarz olabilir. Ama söz, dilin sözüdür. O dile ait bir sözdür. Bizim sözümüz çok. Ama biz, henüz bu sözlerin kıymetine vakıf değiliz. Eksikliğimiz dilimizi (burada anladığınız üzere sadece sinema dilinden değil, tam olarak kültürü kastediyorum) layıkı ile kullanacak kadar bilemememizde. Bunun belli belirsiz sebepleri var. Ama konumuz o değil malum.
İstanbul Sinema Merkezi’nde atölye Şubat 2013’te başlayacak inşallah. Teorik ve pratik yönleri olan toplam on aylık bir eğitim, bahsettiğiniz gibi ücretsiz. Ne tür bir eğitim metodu izlenecek? Hangi dersler var?
Profesyonelce hazırlanmış bir videonun içinde olması gereken her ne varsa bunlara dair dersler hem teorik hem de uygulamalı olarak en iyi ekipmanlarla gösterilecek. Sadece gösterilmeyecek, uygulanacak da!
Ama meselenin başı, bu işi yapmaya niyetli arkadaşların bu işi neden yapmak istediklerini en anlamaz sanılan kimseye dahi anlatabilecek kadar iyi bilmelerini sağlamak. Sonra da onları içerik oluşturmada kıtlık yaşanan bu dönemde henüz el değmemiş hazineleri barındıran coğrafyamızın hazineleriyle tanıştırmak.
Buna bizim gücümüz yetmeyecek ama mağaranın girişi bile sayısız hazine sandıklarıyla dolu. Sonra bu malzemeyi nasıl yoğuracağımızı yönetmeninden-oyuncusundan, ışıkçısına-kurgucusuna-makyözüne kadar sektörden insanlardan dinleyip, birlikte tecrübe edeceğiz.
Başvuru 15 Ocak’ta bitiyor sanırım? Başvuru koşulları nelerdir? Hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Yetenek demeden önce istek ve irade... Daha sonra ilgi alaka... Pek tabi ki yetenek derdim ama bunu, yapacağımız bir yazılı sınav ve bir mülakatla anlayamayız. Yetenek yine de bu iş için diğer pek çok işte de olduğu gibi çok sonra lazım olan bir nitelik. En önemli kriterimiz ise, bu konuda çok ayrımcıyız, başka film atölyelerine gitmek için maddi imkânı olmamak.
Malumunuz “Hayal Perdesi” sinema dergisinde “Neden Film Seyrediyoruz” diye bir bölüm var. Ben de bu soruyu size yöneltmek isterim.
Ben anlamak için seyrediyorum. Anlamak istiyorum çünkü anlatmak da istiyorum. Hem işim gereği, hem bir insan olarak nasıl anlatıldığından neyin anlatıldığına kadar her şeyle yakın ilgileniyorum. Çünkü yakından ilgilenilmesini istediğim anlatacak çok şey var. Nasıl anlatılacağını bilmek lazım. Diğer taraftan anlatmak isteyenin derdi vardır. Üstüne, anlatmışsa derdine ortak arıyordur. Hem vallahi hem billahi; ben de derdi olanın derdine ortak olmak için izliyorum. Boş zaman diye bir şeye inanmadığım için, dilerim ömrüm, insanların boş zamanlarında izlemek isteyecekleri işlerle geçip giderek sonlanmasın. İyi seyirler.
İstanbul Sinema Merkezi ile ilgili detaylı bilgi için: //www.istanbulsinemamerkezi.org/
Suleyha Şişman sordu