İsmail Efe: “İnsan okudukça ufku genişleyen, kendini geliştiren, kötülüklerden uzaklaşan bir ruh hâline kavuşuyor”

Tarihçi Yazar ve Kırıkkale Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Doç. Dr. İsmail Efe ile yeni çıkan kitabı "Sinop Tarihi" özelinde bütün bir eğitim serencamına dair Hanife Coş Albayrak'ın söyleşisi.

İsmail Efe: “İnsan okudukça ufku genişleyen, kendini geliştiren, kötülüklerden uzaklaşan bir ruh hâline kavuşuyor”

Bize biraz kendinizden ve özgeçmişinizden bahseder misiniz?

1972 yılında Sinop, Durağan Alpaşalı Köyü, Edilli Mahallesi’nde dünyaya geldim. İlköğrenimimi Alpaşalı Köyü İlkokulu’nda, ortaokul ve lise eğitimini Durağan Lisesi’nde tamamladım. 1995 yılında Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde başladığım lisans eğitimimi 1999 yılında tamamladım. Mezun olduğum 1999 yılında Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Ana Bilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. 2004 yılında Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisansımı tamamladım. 2008 yılında Kırıkkale Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. 2008 yılında Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Ana Bilim Dalı’nda başladığım doktora eğitimimi “Orduda Islahat ve Ordu Müfettişlikleri 1908-1920” adlı tez çalışmasıyla 2015 yılında tamamladım. 2020 yılında ise “Atatürk İlkeleri ve Cumhuriyet Tarihi Bilim Alanında” Doçent unvanını aldım. Hazırlamış olduğum “Sinop Tarihi (Türk Hakimiyetine Girişinden Cumhuriyetin İlanına 1214-1923)” kitap 2018 yılında Büyüyenay Yayınevi tarafından yayınlandı. Ayrıca, çeşitli dergilerde yayınlanan makaleler, kitaplarda bölüm, sempozyum ve kongrelerde sunduğum tebliğler bulunmaktadır. Evli ve bir çocuk babasıyım.

Boş zamanlarınızda neler ile meşgul olursunuz?

Derslerimizin çok fazla olması, araştırma ve bilimsel çalışmalara yoğunlaşmamız nedeniyle fazla boş zamanımız olmuyor. Ancak kısa da olsa bulduğumuz fırsatları değerlendirerek farklı yerleri görmek, tarihi mekânları ziyaret etmek, kitap fuarlarını gezmek, sinemaya gitmek ve kitap okumak gibi faaliyetlerle değerlendiriyoruz.

En çok hangi tür kitapları okuyorsunuz?

Çalışma ve İlgi alanımız olması hasebiyle daha ziyade tarih alanında yazılmış kitapları okuyorum. Bunlar araştırma eserleri, biyografi, derleme, tarihi romanlar veya çevri türü eserler oluyor. Bunların yanı sıra fırsat buldukça roman, hikâye, şiir gibi edebi eserler ve eğitim, psikoloji alanında yapılmış çalışmalar, çeşitli konularda yazılmış makale ve demeler oluyor.

Sizin için önemli olan birkaç yazar ve kitap ismi söyler misiniz?

Aydın Taneri, Türk Devlet Geleneği

İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Panorama

Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu

Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele

Edward J. Erickson, Dünya Savaşı Tarihi, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı (1914-1918).

Kemal Karpat, Türkiye’de Siyasal Sistemin Evrimi.

Ercüment Kuran, Türkiye’nin Batılılaşması ve Milli Meseleler.

Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik.

Erik J. Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık; Modernleşen Türkiye’nin Tarihi.

Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa, C. I-III; Tek Adam, C.I-III; Suyu Arayan Adam.

Yazmak hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Yazmak her şeyden önce okumak anlamına gelir. Birkaç satır yazabilmek için bazen onlarca kitap okumak gerekir. Okumak tahayyülü geliştirir, yeni soruların ortaya çıkmasını sağlar. Yeni sorular, yeni düşünce ve bakış açılarını tetikler. Yazmak kendimize ait olan düşünceleri başkalarıyla paylaşmak ve onları kalıcı hale getirmek demektir. Yazılanlar üzerinden başkalarına yeni sorular sordurabilecek mecralar açmak demektir. 

Yazmak sizin için ne ifade ediyor?

Yazmak, iletişim demek. Bazen konuşarak anlatamadığımız duygu ve düşüncelerimizi yazarak ifade etmeye çalışırız. Bu da insanlarla doğru iletişim kurmamızı sağlar. Aslında kısacası yazmak, insan demek. Yazmak, anlaşılmak demek. Yazmak, ölmemek demek; kalıcılık demek. O yüzden atalarımız söz uçar, yazı kalır demişlerdir.

Neden yazmak istediniz?

İnsan belli bir birikim seviyesine ulaştığı zaman biriktirdiklerini kalıcı hale getirmek istiyor. Onları başkalarıyla paylaşarak faydalı olmak istiyor. Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyen Hz. Ali’nin ifade ettiği gibi öğretmenin ne kadar kıymetli olduğunun farkında olarak, öğrenme arzusunda olanların öğrenmelerine yardımcı olacak materyaller bırakma arzusudur yazmak. Yazmak aynı zamanda bir vefadır. Kendisine emek veren ailesine, öğretmenlerine, üzerinde yaşadığı, havasını soluduğu, suyunu içtiği topraklara karşı borcunu ödeme çabasıdır. 

Yeni çıkan Sinop Tarihi ile vermek istediğiniz mesaj nedir?

Bir Sinoplu olarak ilk yerleşim tarihi M.Ö. 5.500’lü yıllara kadar giden Sinop’un tarihine dair çok az sayıda çalışma yapılmış olduğunu gördüm. Mevcut çalışmalarda, arşiv kaynakları ve ana kaynakların kullanımı çok sınırlıydı. Ayrıca, mevcut çalışmaların Sinop tarihinin belirli dönemleri ile sınırlı kaldığını, ilk çağlardan günümüze kadar Sinop tarihini anlatan temel başvuru niteliğine haiz bir çalışmanın yapılmadığını, bunun büyük bir eksiklik olduğunu düşündüm. Bu eksikliğin giderilmesi noktasında payımıza önemli bir sorumluluk düştüğü düşüncesiyle çalışmaya başladım. Üç yıl süren bir çalışmada Sinop’un Türk hâkimiyetine girdiği tarihten Cumhuriyet’in ilanına kadar geçen tarihi sürecini ele aldık. Arşiv belgeleri ve ulaşılabilen bütün kaynakları inceleyerek, Sinop tarihini araştıracak veya merak edip okuyacak olanlar için bir başvuru eseri hazırladık. 2018 yılında Büyüyenay Yayınevi tarafından basılan Sinop Tarihi kitabımızla Sinop’umuzu tanıtmak, hem araştırmacılar için bir ışık tutmuş olmak hem de meraklılarına bir kaynak sunmak ve bir nebzede olsa doğduğumuz topraklara karşı sorumluluğumuzu yerine getirmek düşüncesi etkili oldu. Sinop’un tarihi hakkında önemli bir boşluğu dolduracağına inandığımız bu çalışma ile gurur duyduğumuz Sinop’umuza küçükte olsa bir katkı yapabildiysek ne mutlu bize.

Kitabınızı yazarken neler hissettiniz?

Tarihi M.Ö. 5.500 yıllara kadar giden, coğrafi konumu ve sahip olduğu doğal limanı nedeniyle Karadeniz Bölgesi’nde ticaretle ilgilenen toplulukların yerleştiği bir merkez olan Sinop’un çok eski bir tarihinin olduğunu ancak bunun yeterince gün yüzüne çıkartılamadığını gördüm. Selçuklular döneminde 1075 tarihinde Türk hâkimiyetine giren ve ilk Türkleşen Anadolu şehirlerinden biri olduğunu, beylikler döneminde başkentlik yapan Sinop’un ilim ve bilim merkezi haline geldiğini, Türk kültür ve medeniyetine ait önemli eserlere sahip olduğunu müşahede ettim. 1461 yılında Osmanlı Devleti idaresine giren Sinop, Rus baskını ile büyük bir tahribata uğramış ve uzun süre tekrar eski canlı günlerine kavuşamamıştır. Sinop’un başkentlik yaptığı o müreffeh, parlak ve ilim merkezi olduğu günlerden sürekli uzaklaştığını, geriye gittiğini görmek üzücü oldu. Üzücü olan bir başka nokta ise Sinop’un sahip olduğu tarihi zenginliğin yeterince ortaya konulup anlatılamadığı, bir bakıma sahipsiz kalmışlığını görmek oldu.

Atatürk’ün 18 Mayıs 1919’da Sinop’a uğramasından sonra, Sinop’ta milli teşkilatlanmanın hızlandığını, Sinop ve ilçelerinde İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini protesto mitingleri düzenlendiğini, bozguncu girişimlere fırsat verilmediğini görmek mutluluk verici oldu. Milli Mücadele yıllarında, ordu için gerekli olan silah, cephane ve malzemelerin temininde Sinop limanlarının önemli hizmetler ifa ettiğini, cephede asker ihtiyacı olduğunda Sinopluların ilk guruplarda cepheye koştuğunu, yaptıkları yardımlarla verilen mücadeleye mali olarak da desteklediklerini görmek gurur vericiydi.

Kitapta neleri anlatmak vurgulamak istediniz?

Kitapta kısaca Sinop’un sahip olduğu coğrafi konumu, Sinop adının menşeine dair farklı görüşleri irdeledikten sonra Türk hakimiyetine girmeden önceki tarihine değindik. Selçuklularla Türk hakimiyetine giren Sinop’un Beylikler (Pervaneoğulları ve Candaroğulları) dönemlerinde sosyal, kültürel, ticari hayatla birlikte eğitim ve ilim alanında yapılan çalışmaları ele aldık. Siyasi ve askeri mücadeleler de çalışmamızın içerisinde yer aldı. 1461 yılında Osmanlı idaresine giren Sinop’un 1853 yılında Rus donanması baskınına kadar geçen sürede yaşanan kültürel, iktisadi ve ilimi süreci anlattık. Osmanlı idaresi döneminde köy ve mahalle teşekkülleri, nüfus yapısı, yerleşen Türk boy ve cemaatlerini ortaya koyduk. Ulaşım, tarım hayvancılık, sağlık hizmetleri gibi alanlarda durumun ne olduğunu, mülki idari teşkilatının değişim ve gelişimini tespite çalıştık.

Birinci Dünya Savaşı ve Mondros Mütarekesi döneminde Sinop’ta durumun ne olduğunu nelerin yaşandığına yer verdik. Mütareke ile birlikte İtilaf Devletleri donanmalarının Sinop’a yönelik arama, abluka ve bombardımanları, Yunanlılarca desteklenen Pontusçuluk faaliyetleri ve bunlara karşı yürütülen mücadeleyi anlattık. Sinop’ta asayişin tesisi için verilen mücadeleyi, İngiliz ve Fransızların Sinop’taki faaliyetleri ve onlara karşı verilen mücadeleyi değerlendirdik. Mustafa Kemal Paşa ve Kazım Karabekir paşaların Sinop’a gelmeleri, milli teşkilatlanmanın yapılması, işgaller karşında ortaya konulan tepki ve protestolara yer verdik. Sinop’ta Sivas Kongresi ve Mebussan Meclisi ile TBMM için yapılan seçimleri, seçimlerde yaşananları anlattık. Milli Mücadele yıllarında Sinop’ta görev yapan mutasarrıfları ve icraatlarını ele aldık. Sinop limanlarının Milli Mücadele’nin ikmalinde oynadıkları rolleri, Sinoplular’ın Milli Mücadeleye verdikleri desteği, kazanılan zaferlerden duydukları sevinç ve mutlulukları eserimizde değerlendirdik. Özetle, Sinop’un Türk hakimiyetine girdiği tarihten Cumhuriyet’in ilan edildiği tarihe kadar geçen dönemde yaşadığı sosyal, kültürel, iktisadi, ilmi, siyasi ve toplumsal serüveni kitabımızda ortaya koymaya çalıştık. Beklentimiz Sinop’un sahip olduğu tarihi zenginliklerinin hak ettiği değeri görmesi, Sinoplu hemşerilerimizin de sahip oldukları değerin farkına vararak gurur duymaları, Sinop’a daha fazla sahip çıkmalarıdır.  

Tarihe olan ilginizin menşei nedir?

Daha ilkokul döneminde öğretmenimizin anlattığı tarih derslerinde ortaya çıkan bir merak ve ilginin tarihe doğru yönelmemde etkili olduğunu düşünüyorum. Daha o günlerde babama genel kapsamlı bir tarih ansiklopedisi aldırmış ve kısa sürede okumuştum. Okuduklarım tarihe dair merakımı daha da artırdı ve yeni kitaplar, yeni meraklar olarak devam etti. Zamanla tarihi şahsiyetler ilgimi çekmeye başladı, onların hayatlarını araştırmaya okumaya başladım. Türk tarihinin ihtişamlı dönemlerine duyulan özlem, dünya üzerinde yaşanan güç mücadeleleri ve mücadelede hep mazlumların ezilmesinin ruhumda yarattığı ıstıraplar etkili oldu sanırım. Bütün bu olumsuzlukları gördükçe Türk devletlerinin mazlumlara karşı sergiledikleri adalet, hoş görü ve anlayış tarihe özellikle de Türk tarihine olan ilgimi daha da artırdı. Böyle bir duygu içinde olunca da üniversite giriş sürecinde bütün tercihlerimin tarih olması kaçınılmazdı ve öyle de oldu.       

Son olarak okuyucularımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Hayatta mutlu olmak, yaptığınız işten keyif almak istiyorsanız sevdiğiniz işi yapınız. Bir tarihçi olarak şunu da söylemek isterim; okuyun bol bol okuyun. İnsan okudukça ufku genişleyen, kendini geliştiren, kötülüklerden uzaklaşan bir ruh haline kavuşuyor. Herhangi bir konuda araştırma yaparken konuyu farklı bakış açılarıyla ele alan farklı yazarlardan okuyun ki analiz yapabilme ve kendi görüşünüzü oluşturabilme şansınız olsun. Tarihi konularda doğru bilgiye sahip olmak istiyorsanız, bilimsel niteliklere sahip olan, tarih ilminin esaslarını dikkate alarak çalışan yazarları tercih ediniz. 

Söyleşi: Hanife Coş Albayrak

Kaynakça:

EFE İsmail; Sinop Tarihi (Türk Hâkimiyetine Girişinden Cumhuriyetin İlanına 1214-1923), Büyüyenay Yayınları, İstanbul 2018. (TYB tarafından 2018 yılında ödül verildi)

EFE İsmail, “Mütareke ve Milli Mücadele Yıllarında Sinop’ta Güvenlik ve Lojistik Faaliyetleri”, Karadeniz Araştırmaları, S. 60, Ankara Kış 2018, ss.54-70.

EFE İsmail, “Mütareke ve Milli Mücadele Yıllarında İngilizlerin Sinop’taki Siyasi Ve Askeri Faaliyetleri”, I. Uluslararası İpekyolu Akademik Çalışmalar Sempozyumu, Bildiri Tam Metin Kitabı, Nevşehir 2017, ss.357-366.

EFE İsmail, “Harp Mecmuası Örneğinde Tarih Kaynağı Olarak Süreli Yayınlar”, Tarih Yazımı Üzerine (Yöntemler-Yaklaşımlar-İlkeler-Yorumlar), Editör: İsmail Özçelik, Berikan Yayınevi, Ankara 2017, ss.409-432

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mustafa Efe
Mustafa Efe - 2 yıl Önce

Güzel verimli bir söyleşi için teşekkürler.

Halim ODABAŞ
Halim ODABAŞ - 2 yıl Önce

Bilgilendirme için çok teşekkür ederim. Ismail hocam bende Durağan Köseli Köyündenim tarih mezunuyum kamuda görevliyim yöremizle alakalı aşırı meraklıyım umarım tanışma fırsatımız olur.. Hocam sizinle iletişime geçmeyi çok isterim lütfen yardımcı olur musunuz? Selamlar.