İlhami Çiçek'in duygu ve düşünce dünyasının şekillenmesinde Edebiyat çevresinin büyük etkisi var. Düşünce biçimi, tavırları, onu tanıyanların anlattıklarına göre tümden bu ortamın özelliklerini taşır. İlhami Çiçek'i Nuri Pakdil ve Edebiyat çevresinden ayrı olarak ele almak haksızlık olmaz mı?
Edebiyat, bir kimlik ve varoluş mefkûresinin merkez üssüydü. Hâliyle Edebiyat’ta yazan şair ve yazarların birincil hassasiyeti işte bu kimlik ve yerlilik meselesi olmuştur. Edebiyat’ta yayımlanan ürünlere baktığımız zaman bu incelikli noktanın izlerini rahatlıkla görebiliriz. İlhami Çiçek’i ve yazdıklarını da elbette Nuri Pakdil ve Edebiyat etkisi bağlamında değerlendirmek mümkün. Ne var ki, şahsen bir şairin salt yazdığı bir dergiyle anlaşılmasının, tanınmasının o şaire yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisi olduğu düşüncesindeyim. Şairi, şairin yazdıklarını ıskalayan bir kavrayış zafiyeti görüyorum bu tavırda. Evet, İlhami Çiçek ürünlerini Edebiyat’ta yayımlamıştır, bu tercih Çiçek’in edebî ve fikrî duruşunu gösterir. Öte yandan salt bir sanatçı olarak İlhami Çiçek gerçeği vardır ortada ve ne hikmetse bu gerçeğin izini sürmek yerine Edebiyat dergisi özelinde, onun gölgesi altında bir şair portresi sunuluyor bize. Bu, hep yarım kalmış ve yarım kalmaya da mahkûm bir çözümlemenin eşiğine getirip bırakıyor bizleri. Bir şairin yazdığı dergi önemlidir, buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Ne ki, bir şair yazdığı dergiden çok yazdığı şiirle vardır. Şairi, şairin muhayyilesini görmek istiyorsak dergiye değil şiire bakmamız gerekmez mi?
İlhami Çiçek'in şiiri içerik olarak Divan ve Halk edebiyatlarından beslenir. Şiirinde inancın kavgasını verir ve inançsızlığı reddeder. İlhami Çiçek şiirinin içeriği hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
Satranç Dersleri, gelmekte olan büyük, oylumlu, derinlikli bir şiirin habercisi olarak okunabilir ilk elde. İnançsızlığa reddiye, inancın kavgasını verme evet bunlar başat unsurlar olarak alınabilir ama Çiçek şiirinin ayırıcı vasfı burası değil bence. Belki de ara enstrümanlar olarak anabiliriz bu temaları. Oyun metaforu, Çiçek şiirini çözümlemede en önemli kelimedir bana kalırsa. Daha ilk bölümde şunları söyler: “göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği / bir oyundur satranç” ‘Bezgin bakmak’ yaradılıştaki bilgelik ve dua halinden yoksun kalmakla ilintilidir daha çok. Çünkü satranç aslında müminin bu dünyadaki imtihanının ta kendisidir. Bu yüzden bir oyun ve eğlenceden ibaret olan bu dünya oyunundan alnımızın akıyla geçmek için “iyi oynamak”la mükellefiz. Eğer bu oyunu iyi oynarsak (çünkü oyundan çıkmak ölmekle aynı anlamı gelir) bütün oyunlar bozulacak ve ancak o zaman ‘çepçevre şeytan kilitleri” kırılıp paramparça edilebilecektir. Satranç Dersleri’nin başarısı bu temel izlekte insanın yeryüzündeki evrensel serüvenine yönelttiği kuşatıcı ve sorgulayıcı bakış açısıdır. İçinde intiharların, kuşkuların, mutsuzlukların, yere kapaklanmış atların, barikatların dolaştığı karamsar ama yine her şeye rağmen ümitvâr bir şiirdir bu. Umut her zaman vardır çünkü eninde sonunda sessiz olan her şeyde sabrı ve direnişi tartan bir şair duruşu sergiler Çiçek.
Şiirlerinde trajik unsurun ağır bastığı görülüyor. İlhami Çiçek'te trajedinin temelinde olan şey nedir?
Çiçek’te trajedinin temeli bizzat oyunun yani hayatın kendisidir. Trajik gerçekliğin karşısında insanî hassalarını yitirmemek adına “hüzün” kelimesine sımsıkı yapışır Çiçek. Çünkü ona göre “yalnız hüznü vardır kalbi olanın” Bir kalbi olan, bir kalbi olduğunu hâlâ hissedebilen insanoğlu için bir çıkış noktası mutlaka vardır. Çiçek trajik bir geçitte sıkışıp kalan insanlığın kurtuluşu için gönüllü olarak kendini (atını belki de) uçuruma doğru sürükleme gözü pekliğini gösterebilmiş bir kahramandır bana kalırsa. Çünkü onun tanıklığı salt bir şairin tanıklığından çıkıp topyekûn bütün bir insanlığın tanıklığına dönüşür. Hayatın trajedisi karşısında kaçıp gitmeyi değil kalıp savaşmayı göze almasının sebebi budur belki de.
Satranç Dersleri'nde bireye ait ''tarifsiz duygulanışlar'' yoktur. Aşkları, mutlulukları, içlenmeleri bile toplumsal ve tarihsel bir duyarlılığa bağlı gibidir. Siz neler söylemek isterseniz?
Toplumsal ve tarihsel bir duyarlık evet haklısınız. Tam da yukarda zikrettiğim bütün bir insanlığın tanıklığı çerçevesinde bakabiliriz bu duyarlığa da. Hayatın trajedisiyle yaralanmış insana sabrı ve adil bir infazın adı olan “ebabil”leri hatırlatan kalbî bir ses. İlhami Çiçek o “ses”ini hiç düşürmedi ve o “ses”ini bize emanet olarak bırakıp gitti. Onun bıraktığı bu emanete çok iyi bakalım vesselam.
Ali Yaşkın sordu
Sevgili Ahmet Edip beye teşekkür ediyorum bir gerçeği dillendirdiği için. Ağabeyim İlhami Çiçek Edebiyat dergisinden önce de şairdi. Derginin veya Nuri Pakdil'in emek vererek ortaya çıkardığı bir şairmiş gibi algılanmasına yol açan anlayışın doğru olmadığını, yetiştiği çevreyi ve ortamı, verdiği emeği, mücadeleyi gölgelediğini ifade etmek zorunluluk haline gelmiştir.