Halit Eren IRCICA'nın faaliyetlerini anlattı

Halit Eren, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nin (IRCICA) hangi ihtiyaca binaen kurulduğunu, kurumun faaliyetlerini, yayınlarını ve yürüttüğü önemli projeleri anlattı. Yusuf Sami Kamadan konuştu.

Halit Eren IRCICA'nın faaliyetlerini anlattı

İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA), İslam Konferansı Teşkilatı bünyesinde kültür faaliyetlerine devam eden bir kurum. Yaklaşık 10 yıldır kurumun başında bulunan Doç. Dr. Halit Eren ile, IRCICA'nın hangi ihtiyaca binaen kurulduğunu, kurumun faaliyetlerini ve yürüttüğü önemli projeleri konuştuk.

Sizleri tanıyabilir miyiz? Halit Eren kimdir?

2005 yılından beri IRCICA'nın genel direktörlüğünü yürütüyorum. 1981'den beri de IRCICA'daydım. Bu kurumda çeşitli görevlerde bulundum. Önce kütüphane dökümantasyon başkanlığı, daha sonra genel direktör yardımcılığı yaptım; 2005'in Ocak ayından itibaren de kurumun genel direktörlüğünü yürütüyorum. Aslen Batı Trakyalıyım, Gümülcineliyim. Yıllardır Balkanlar ve Batı Trakya ile ilgili çalışmalarım da var. Makalelerim var, kitaplarım var, Balkanlar, Batı Trakya ve burada yaşayan Müslümanlar ve Türklerle ilgili. Birçok sivil toplum kuruluşunun da hem kurucusu hem yönetcisiyim. Bazısında başkanlık yapıyorum. Halihazırda Balkanlar Medeniyet Merkezi isimli bir kuruluşumuz var, onun başkanlığını yürütüyorum ve Balkanlardaki öğrencilere burs veriyor ve çeşitli kültürel faaliyetler yürütüyoruz. Ayrıca Türkiye'de okuyan Balkan ülkelerinden gelen öğrencilere de imkanlarımız ölçüsünde burs veriyor ve çeşitli yollarla destek olmaya çalışıyoruz.

Uzun yıllardan beri IRCICA'da çeşitli görevlerde bulundunuz. IRCICA'nın kuruluş gayesi ve çalışma sahasından bahsedebilir misiniz?

IRCICA bir dernek, bir vakıf değil; UNESCO gibi devletler arası, hükümetler arası bir kuruluş. İslam ülkelerinin kurduğu bir kuruluş. İslam ülkeleri dış işleri bakanları 1976 yılında Türkiye'de toplandıklarında Türk hükümeti böyle bir teşkilatın kurulmasını teklif ediyor ve 78'de kurulmasına karar veriliyor. 1979 yılında Yıldız Sarayı'ndaki Seyir Köşkü'nde açılışı yapılıyor. Gayesi, İslam ülkeleri arasındaki kültür birliğini ortaya koymak. İslam ülkelerinin bilim adamlarını, tarihçilerini, sanat tarihçilerini, sanat adamlarını bir araya getirmek ve İslam tarihini, sanatını ve medeniyetini inceleyerek, bu konuda çalışmalar yaparak, dünyaya yaymak. Ayrıca, İslam dini ile ilgili yanlış algılara, Batı literatüründe yer alan İslam'ın yanlış yorumlarına karşı da çalışmalar yürütmek yine kurumumuzun hedefleri arasında.

IRCICA'nın yürütmüş olduğu programlarda bahsedebilir misiniz?

Bizim bir çok programımız var. Kongrelerimiz var, uzun süreli projelerimiz var, sanat faaliyetlerimiz var. Kongrelerimiz; tarih kongrelerimiz var, el sanatları ve sanat kongreleri... Ayrıca tabii, İslam medeniyeti kongrelerimiz var. Bunlar on coğrafi bölgede yapılan kongrelerimiz. Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Orta Asya'da, İdil-Ural bölgesinde, Güney Asya, Güneydoğu Asya, Doğu Afrika, Batı Afrika, Güney Afrika ve Akdeniz havzası... Bütün bu saydığım coğrafi bölgelerde İslam medeniyeti kongreleri yaptık. Kiminde ikişer, üçer, dörder hatta beşer defa yaptık. Ve bunları periyodik olarak yapıyoruz. Ve bu tebliğleri dünyadaki bütün bilim adamlarına yayıyoruz, duyuruyoruz.

Tarih kongrelerine gelince: Tarih kongrelerimizi de çeşitli başlıklar altında gerçekleştirdik. Osmanlı döneminde Kuzey Afrika, Yemen, Sudan, Biladi'ş Şam, Mısır, Körfez'i konu alan kongreler gerçekleştirdik. Bunların da tebliğlerini basıyoruz.

Ayrıca, uzun süreli projelerimiz var. Mesela “Kudüs 2015”. Ben 2005 yılında merkezin başına geldiğimde, yeni bir proje başlatarak Kudüs 2015 dedik. Hedefimiz 10 yıl içinde Kudüs'ün sur içindeki tarihi dokusunu incelemek, tarihi yapılarını araştırmak, onların relövelerini, çizimlerini yapmak amacıyla ve bunlarla ilgili ihtiyaç olduğunda restorasyon öncesi çalışmalarına hazırlık teşkil etsin diye böyle bir proje başlattık ve her sene uzmanları Kudüs'e gönderiyoruz, seminerler yapıyoruz, Kudüs Üniversitesi ve İstanbul'daki akademik kuruluşlardan, değişik üniversitelerden, hatta Avrupa'dan bazı üniversitelerden, mesela İtalya'dan Bari Üniversitesi ve Saraybosna Üniversitesi'nden de bizim bu projemize katılanlar var. Onları oraya gönderiyoruz. İstanbul'da da seminerler yapıyoruz. Bu seminerleri de rapor halinde yayınlıyoruz. Bunun hedefi de Kudüs'ü korumak. Sur içindeki Kudüs'ü tahrip olmaktan korumak.

Tabi biz siyasi bir kuruluş olmadığımız için ancak kültürel olarak faaliyetler yapıyoruz. Oradaki tarihi dokuyu nasıl koruruz. Onunla ilgili kamuoyu oluşturmak ve bilim dünyasının ve akademisyenlerin ilgisini o yöne çevirmek için çalışmalar yapıyoruz. İslam ülkeleri turizm bakanları her yıl yeni bir turizm şehri seçmeye başladılar; önümüzdeki yıl ilk defa Kudüs'le başlanılıyor inşallah. Kudüs İslam ülkeleri turizm yılı münasebetiyle turizm şehri olacak ve biz de bu 10 yıldır süren projemizi orada turizm şehrinin ilan edildiği günlerde tamamlayacağız. Böyle bir uzun vadeli projemiz var.

Ayrıca yarışmalarımız var bizim. Fotoğraf yarışmaları düzenliyoruz. Mimaride en iyi restore edilmiş esere ödül verdik geçtiğimiz senelerde. Bir de tabii, en önemlisi hat sanatıyla ilgili yarışmalarımız.

12- 15 Eylül 2014 tarihlerinde bir hat sanatı buluşması gerçekleştirdiniz. Bu buluşma hakkında da bilgi verebilir misiniz?

Gerçekleştirdiğimiz Uluslararası IRCICA Hat Sanatı Buluşması, 30 yıldır yapmakta olduğumuz hat müsabakasında derece alan bütün hattatları İstanbul'da toplayarak yaptığımız bir faaliyetti. Ve İslam dünyasındaki hattat cemiyetlerinin de temsilcilerini davet ettik. 200'ün üzerinde davetlimiz vardı. Türkiye'deki hattatların da iştirakiyle 300'ün üzerinde hattat bu toplantımıza katıldı. Burada ödül almış, ilk üçe girmiş olan hattatlardan yeni birer levha istedik ve Dolmabahçe'deki Sanat Galerisi'nde bu levhaları sergiledik. Faaliyetimizin açılışını Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu adına kültür bakanımız gerçekleştirdiler. Açılıştan sonra paneller yaptık. Hem Türkiye'den hem yurtdışından hat sanatı ile ilgili çalışmaları olan üstadlar konuştular, tebliğler sundular ve bu gelen katılımcılar da bu konuşmalardan istifade ettiler.

İkinci gün de hat üstadlarıyla buluşmalar yaptık. İlk defa böyle bir şey yapıldı. Çünkü yeni yetişen hattatlar bu hat üstadlarını, Hasan Çelebi, Davut Bektaş, Mehmet Özçay gibi Türkiye'deki hattatları merak ediyorlar ve onlarla sohbeti arzuluyorlar. Biz de öyle bir plan yaptık; hem yurtdışından gelen kıdemli, üstad derecesindeki hattatlar hem de Türkiye'den olanlarla birlikte sohbetler düzenledik. O da bütün gün devam etti.

Tabi ilk gün ayrıca 42 hattata icazetleri verildi. Biz bu hat faaliyetlerini yürütürken icazet çalışması da, yani hat kursları da yürütüyoruz. Diğer Türkiye dışından gelen genç hattatların ve talebelerin hat konusunda ihtiyaçları olan eğitimi alabilmeleri için burada kurslar tertipliyoruz. Ekim ayından itibaren yine tertiplenecek. Bugüne kadar 130 kadar hattat IRCICA üzerinden icazetini aldı. Bu son faaliyetimizde de 42 hattata icazetleri hocaları tarafından takdim edildi. Buluşmanın 2. günü akşamında hattat bestekarların eserlerinden bir de konser verildi. O da çok cazip oldu. Hatta zirveye ulaşmış bir hattat aynı zamanda bakıyorsunuz, musikide de çok zirveye ulaşmış ve çok güzel eserler bestelemişler. Onları dinledik katılımcılarla birlikte. Ve son günü de bir Boğaz turu yaptık ve Sabancı Müzesi'ndeki hat koleksiyonunu ziyaret ettik. Ayrıca Topkapı Sarayı'ndaki Mukaddes Emanetleri ve hat koleksiyonlarını da ziyaret ettik ve böylece bu programı tamamladık.

Bunun faydası şu, yurtdışından 200'ün üzerinde hattat ilk defa bir araya geliyor. İlk defa birbirleriyle yüz yüze, ru be ru tanışmış oluyorlar. Bunların bir kısmının internet üzerinden bağlantısı var ama böyle yüzyüze gelip hat mevzularını, meşkin nasıl yapıldığını, nasıl yetiştiklerini, kimin eserinin nasıl daha iyi olduğunu, bütün bu üstadların eserlerini, müzakere, münakaşa ve bunlarla ilgili sohbet yapma imkanı buldular. Tabi bu fırsatı vesile ittihaz ederek, ikinci günü akşamı Dünya Hattatlar Birliği'nin kurulmasına karar verdik.

Dünya Hattatlar Birliği'ni kurduk ve bu Hattatlar Birliği'ne yalnızca icazetli olan hattatlar üye olabilecek, ayrıca hat cemiyetleri oluşturulacak. İşte bunun da temelini attık. Hepsi Türkiyemizden, İstanbul'dan çok memnun ayrıldılar. Tabii her zaman sıkça söylenir, "Kur'an-ı Kerim Mekke'de nazil oldu, Mısır'da nazil oldu, İstanbul'da yazıldı.." Biz de bu sözü kanıtlayan, ispat eden çalışmalar yaptık. Eski üstadların, bu mushafları yazan Hafız Osmanlar'ın, Yesarizadeler'in, Karahisariler'in yaşadığı yerleri de görmüş oldular. Onların eserlerini de müşahede ettiler.

Önümüzdeki günlerde IRCICA'nın düzenleyeceği ne gibi faaliyetler var?

Bizim uzun süreli projelerimiz var. Başta bahsettiğim kongrelerimiz devam ediyor. Muhtelif bölgelerimizde yapacağımız kongrelerimiz var. Bu ay Romanya'da bir kongre planlıyoruz. Bükreş Üniversitesi ve Cluj Üniversitesi ile birlikte Karadeniz etrafındaki Müslüman toplumların tarihi ve kültürü konulu bir toplantı düzenleyeceğiz. Yani Karadeniz'in özellikle güneyinde Gürcistan'dan tutunuz, Rusya Federasyonu, Kırım, Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, o coğrafyadaki Müslüman toplulukların tarihi ve kültürü ile ilgili bir kongre yapacağız. En yakın kongre faaliyetimiz bu.

Bunun dışında “Çin - İslam Dünyası İlişkileri” pojemiz var. İki sen önce biz Pekin'de Çin ve İslam dünyası ilişkileri hakkında bir kongre yapmıştık. Yani bu karşılıklı kültürel etkileşim nasıl olmuş geçmişte? Yani İslam kültürü Çin'i nasıl etkilemiş, Çin'den neler almış? Onunla ilgili bir kongre yapmıştık. Bu defa da ikincisini burada, İstanbul'da yapmayı planlıyoruz. Onunla ilgili çalışmalarımız var.

Bu sene bunların yanısıra 10. hat yarışmasını da önümüzdeki aylarda ilan edeceğiz. Hat Buluşması münaesebetiyle hat jürisinde bulunan üyelerimizi buraya davet etmiştik. Bu arada onun toplantısını da gerçekleştirdik ve önümüzdeki 10. hat yarışmasının Hafız Osman adına yapılmasına karar verildi. Onu da önümüzdeki aylarda ilan edeceğiz.

Hocam IRCICA'nın ciddi bir yayın faaliyeti de var. Bugüne kadar çok ciddi eserler yayınladınız. Önümüzdeki günlerde neşredeceğiniz yeni eserler var mı?

Albümlerimiz önemli bir yer tutuyor yayın faaliyetlerimizde. Son gördüğünüz Haremeyn Albümü, hem Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'nin tarihi fotoğrafları, hem Sultan II. Abdülhamid koleksiyonundan hem de Medine müdafii Fahreddin Paşa'nın özel koleksiyonundan seçilmiş fotoğraflar... Albümün dışında, Kudüs'ü yayınladık, Bursa Albümünü yayınladık, Manisa Albümünü yayınladık, Erzurum Albümü'nü yayınladık. Ayrıca tabii Japonya Albümü yayınladık. Ardından Yemen'deki Osmanlı Eserleri'ni yayınladık. Daha sonra da Afganistan-Türkiye dostluk yılı münasebetiyle Afganistan fotoğraflarını yayınladık. Son olarak da aynı diziden Polonya ile ilgili fotoğrafları yayınladık. Şimdi de Edirne üzerinde çalışıyoruz ve fotoğraf albümleri dizimizi devam ettireceğiz.

Ayrıca Kur-an-ı Kerim çalışmalarımız vardı. İlk asır mushaflarını yayınlamıştık. Topkapı Sarayı'ndaki Hazreti Osman'a nisbet edilen mushafla başladık. Ardından Kahire'de yine Hazreti Osman'a nisbet edilen, daha sonra Yemen'deki Hazreti Ali'ye nisbet edilen mushafları yayınladık; bunların tabi incelenmiş nüshalarını, bu konuda uzman olan Sayın Dr. Tayyar Altıkulaç'ın incelediği nüshaları da yayınladık. Şimdi de Kahire'de İslam Eserleri Müzesi'nde Hazreti Osman'a nisbet edilen bir mushaf var. Onun incelemesi de tamamlandı. O da matbaada. Ardından Paris'te bir kısım sahifeler vardı. Onların incelenmesi de tamamlandı. Onları da bu sene sonuna kadar yayınlamayı düşünüyoruz.

Bunun dışında yeni, önemli iki proje başlattık. Bunlardan biri İslam tarihi ve medeniyeti. Geçmişte IRCICA olarak Osmanlı Devleti ve Medeniyeti isimli Osmanlı'yı tanıtan iki ciltlik bir eseri 3 dilde yayınlamıştık. Daha sonra değişik dillerde de yayınladı. Orada çeşitli bilim adamları konuları kendi alanlarıyla ilgili bölümleri yazdılar. İki ciltlik bir kitap halinde yayınlanmıştı. Türkçe, Arapça, İngilizce'den sonra Rusça'ya, Boşnakça'ya, Arnavutça'ya, şimdi Tahran'da Farsça'ya çeviriliyor, Urduca'ya çevriliyor, bunlar da yayınlanacak. Bunun yanında yeni bir proje başlattık. İslam Tarihi ve Medeniyeti. Muhtemelen 7-8 cilt olacak. 10 cildi de bulabilir. Konuları tespit ettik. Yazımına başladık. Türkiye ve diğer İslam dünyasındaki bilim adamları çalışmalarını sürdürüyor. Başlangıçtan günümüze kadarki İslam tarihini içerecek bir çalışma olacak. İnşallah bu projeyi de başarıyla tamamlarız. Ayrıca tabii, Kudüs'le ilgili arşiv belgeleri üzerinde de çalışıyoruz. Kudüs'le ilgili bütün arşiv belgelerini, Osmanlı arşivinde bulunan belgeleri tarıyoruz. Ayrıca Kudüs'le ilgili bir projemiz daha var; Kudüs ayrı bir öncelik taşıyor bizim için. Kudüs'teki şer'iyye sicillerini de yayınladık. Bugüne kadar 4 tanesini neşrettik. Onların da yayınına devam edeceğiz. Bir diğer serimiz de vakıflar. Balkanlar'daki vakıflarla ilgili bir serimiz var. Bulgaristan'daki vakfiyeleri yayınladık. Bu üç cilt halinde yayınlandı. Şimdi Yunanistan'daki vakfiyelerin tamamını translitere ediyoruz, özetlerini çıkarıyoruz, fihristlerini yapacağız, onları yayınlayacağız. Ardından da Makedonya'ya geçeceğiz. Böylece bu diziyi de tamamlayacağız. Buna benzer muhtelif yayın projelerimiz var.

IRCICA'nın sahip olduğu geniş bir kütüphane var. Bundan da biraz bahsedebilir misiniz?

IRCICA kurulduğu günden bu yana bir araştırma merkezi. Araştırma merkezi olan bir yerde kütüphanenin olması kaçınılmaz. Önce kendi araştırmalarımız için derlemeye başladığımız, kurduğumuz kütüphanemiz zaman geçtikçe büyüdü. Bu kütüphanenin büyüdüğünü gören bazı bilim adamları kendi koleksiyonlarını bize bağışladılar. Bir kısmını da biz satın aldık. Dolayısıyla bugün kütüphanemiz 80 bin cilde ulaştı. Yalnız kitaplar. Kitapların dışında tabi kitap dışı malzemeler de var. Bu 80 bin cilt kitabımız 138 değişik dilde. Pek tabi bunların büyük bir kısmı Türkçe, Arapça, İngilizce, Fransızca gibi belli başlı dillerde. Ama 138 dilde kitabımız var.

Ayrıca bir de elektronik bir kütüphane kuruyoruz. Sayısal kütüphane. Biz kendimiz eski matbu eserleri inceliyor, tarıyor ve analizini yapıyoruz. Mesela bütün salnameleri taradık. Hepsini bu sayısal kütüphaneye yükledik. Adına da Farabi Dijital Kütüphanesi dedik. Salnameleri yükledik. Takvim-i Vekayi'i yükledik. Osmanlıca periyodikleri yüklüyoruz ve ilk matbu eserleri 16, 17 ve 18. yüzyılda batıda ve doğuda yapılmış matbu eserleri buraya yüklüyoruz. Ve bu yükleme işlemleri devam ediyor. Bu da önemli bir proje olacak. Tabii bunun dışında kütüphanemizdeki kitap dışı malzemeleri nazar-ı itibara alırsak bizim kütüphane içinde 200 binin üzerinde giriş var. Bunların bir kısmı hat levhaları, arşiv malzemeleri. Bunlar da kütüphanemizde muhafaza ediliyor. Bunlara da erişilebilir. Kütüphanemizin en zengin koleksiyonlarından biri de fotoğraf arşivi. Bu arşiv Yıldız albümleriyle başladı. Yıldız albümleri çekirdeğini oluşturuyor 38 bin fotoğrafın. Ondan sonra gelen yeni koleksiyonlarla bugün fotoğraf arşivimiz 70 binin üzerinde.

Arşiv orjinalleri IRCICA bünyesinde saklı değil mi hocam?

Yıldız albümlerinin orjinalleri İstanbul Üniversitesi'nin kütüphanesinin arşivlerinde albümler halinde duruyorlar. Biz 80'li yıllarda üniversiteyle yaptığımız protokolle bunların tasnifini yaptık. Hepsinin birden filmini aldık. Hem üniversiteye bir nüsha hem de kendimize bir nüsha aldık. Biz bunların yayınlama hakkını da aldık. Ama bu Yıldız albümünün sahibi İstanbul Üniversitesi'dir. Fahreddin Paşa'nın koleksiyonlarının orjinalleri bizde. Fahreddin Paşa'nın oğulları rahmetli Orhan Paşa ile Selim Paşa vardı, iki general bunlar, Allah rahmet eylesin, babalarının fotoğraf arşivini bize bağışladılar. Benzer arşivler daha değişik yerden geldi. Biz şimdi çok kısa zamanda onları da bu sayısal-dijital kütüphaneye yüklemeyi planlıyoruz. Önümüzdeki aylarda bunları da açmayı planlıyoruz.

Ayrıca burada ilk defa duyurmak istiyorum. Biz bunun resmi açılışını da yapacağız. Yeni bir proje başlattık. Dünyada tek diyebilirim. Osmanlıca OCR. Yani Osmanlıca metinleri scan ederek, onları word ortamına aktarmak, orada kelime taraması yapabilecek bir imkan sağlayacak. Bu proje de sona yaklaşmış durumda. Yüzde 90-95 başarı elde ettik. Bunu da önümüzdeki aylarda tamamlamayı ve okuyuculara, bu konuda istifade etmek isteyenlere açıklamayı planlıyoruz.

Hocam yeri gelmişken Yıldız arşivlerini de sormak istiyorum. Bunlardan biraz bahsedebilir misiniz? II. Abdülhamid neden böyle bir şey yapmak ihtiyacı hissetmiş olabilir? Bu fotoğraflar ne iş görüyor?

Şimdi II. Abdülhamid çok büyük bir devlet adamıydı. Bugün İslam coğrafyasının neresine giderseniz gidiniz II. Abdülhamid Han'ın eserlerini göreceksiniz. Şehirlerin büyük bir kısmında neredeyse saat kuleleri var. Hepsi II. Abdülhamid Han döneminde yapılmıştır. Ortadoğu'dan Şam'dan Balkanlar'a nereye giderseniz gidin saat kuleleri bulacaksınız. Rüşdiyeler, İdadiyeler, mektepler göreceksiniz. Vilayet konakları, hükümet konakları göreceksiniz. Hastahaneler bulacaksınız, askeri binalar bulacaksınız, kışlalar bulacaksınız, misafirhaneler bulacaksınız. Ta Mekke-i Mükerreme'ye kadar, hatta orada bunlara rastlayacaksınız. Hepsi Sultan II. Abdülhamid Han döneminde yapılmıştır. Biz ayrıca bunlarla ilgili de bir çalışma başlattık. Mimari bölümümüz Sultan II. Abdülhamid Han döneminde yapılmış eserlerin de derlemesini yapıyor. Şİmdi onlar üzerinde de bir çalışma yapacağız.

Fotoğraflarına gelince, II. Abdülhamid Han yine ileri görüşlü bir padişah olarak o dönemde bütün dünyada Osmanlı coğrafyası ve haricindeki fotoğrafları toplamış. 3 bin albüm, 38 bin fotoğraf var. Bunlar arasında şahıs fotoğrafları var, şehir fotoğrafları var, şehirlerdeki yapılar, sosyal hayattan fotoğraflar var. Çok çeşitli fotoğraflar var. Yok yok bu fotoğraflarda. Bunlar da işte, bize geçen asra, II. Abdülhamid Han dönemi yani 19. asrın ikinci yarısı ile 20 asrın ilk on yılına ışık tutuyor.

Hocam sanıyorum bu koleksiyondan Mısır ile ilgili olanları yayınlandı. Bir projenizin daha olduğunu duyduk, Tunus fotoğrafları da yayınlanacakmış. Bu çalışmalarda hangi aşamadasınız?

Biraz önce de bahsettim. Bunlar kolay işler değil. Fotoğrafları seçiyorsunuz, bunlarla ilgili araştırmalar yapıyorsunuz, fotoğrafın tanımını yapıyorsunuz. Bu çalışmalar peyderpey devam edecek. Bunları devam ettiriyoruz.

Son olarak şahsınızın özel çalışmaları hakkında bir soru sormak istiyorum. Yayınlamış olduğunuz eserleriniz var. Şu an üzerinde çalıştığınız bir kitap var mı?

Eğitim tarihi üzerinde çalışıyorum. Batı Trakya'daki, Balkanlar'daki eğitim tarihi, Osmanlı'daki eğitim ve medreseler ile ilgili çalışmalarım var. Onların üzerinde duruyorum fırsat buldukça. IRCICA'daki idari görevim dışında boş vakit buldukça, hafta sonları bu konu üzerine çalışıyorum.

IRCICA uluslararası bir organizasyon demiştiniz. Kurumun merkezinin İstanbul olmasının sebebi için ne diyebilirsiniz?

Ben şöyle izah ediyorum bunu. Osmanlı devletinin sona ermesi neticesinde İslam birliği dağıldı. Hilafetin kaldırılması ile birlikte İslam birliği dağıldı. İslam birliği buradan dağıldı. Bu mekandan, Yıldız Sarayı'ndan. Burası gidince İslam dünyasının birliği de gitti. Yıllar sonra İslam İşbirliği Teşkilatı vesilesiyle İslam ülkeleri biraraya geliyorlar. Bir birlik kuruyorlar. Sonra bu birliğin bir kültür merkezi olsun diyorlar. Bu kültür merkezinin İstanbul'da açılması teklif ediliyor. Onlar da bunu memnuniyetle kabul ediliyor. Bundan daha tabii bir şey olabilir mi? İslam dünyasının en zengin kültür merkezlerinden biri İstanbul. Kavşak noktası. Doğu ile batının birleştiği yer. Son İslam devletinin ve hilafetin merkezi. Kültür merkezinin de İstanbul'da kurulması (Ben bunu yalnız basiretli bir teklifin ötesinde bir de hikmet boyutuyla görüyorum) tabii bir şey. Ve biz de bu çalışmaları buradan yürütüyoruz. Ve herkesin, bütün İslam ülkelerindeki ilim adamlarının, hatta Batıdaki bilim adamlarının da rahat rahat gelebileceği bir yer. Bizim kütüphanemize her gün yurtdışından araştırmacılar geliyorlar. Başka bir ülkede bu rahat böyle bir hizmeti bulabilirler miydi? Bilemiyorum.

Hocam çok teşekkür ediyoruz. Çalışmalarınızda kolaylıklar diliyoruz.

Ben teşekkür ediyorum. İyi yayınlar diliyorum.

 

Yusuf Sami Kamadan konuştu

YORUM EKLE