Görme engelli kardeşlerimiz için 19 yılda 824 kitap okudu

''Görme engelli kardeşlerimizin bulunduğu bir ortama girip de sadece bir 'merhaba' dediğimde 'hoş geldiniz Sabahat Hanım' diye karşılık veriyorlar. İlk zamanlarda 'nasıl tanıdıklarını' sorduğumda, 'Nasıl tanımayız efendim, yüzlerce saat evimizde sesinizle misafir oldunuz' cevabını alınca çok şaşırıyordum.'' 1998 senesinden beri Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin Görme Engelliler Bölümü'ne gönüllü olarak kitap seslendiren Sabahat Varol İnsel, bu kitap okuma faaliyeti hakkında Nidayi Sevim'in sorularını cevapladı.

Görme engelli kardeşlerimiz için 19 yılda 824 kitap okudu

Görme engelli kardeşlerimiz için bugüne kadar yaklaşık 824 kitap seslendirdi Sabahat Varol İnsel Hanımefendi. O, kendini bu hizmete adamış bir münevverimiz, müstesna bir gönül insanıdır.

Okumaktan fırsat buldukça zaman zaman yazar. Yayımlanmış iki kitabı bulunuyor. 2016 yılında “Deli Değil Veli” yazısıyla ESKADER tarafından Sanatalemi Edebiyat Yarışması’nda ödüle de layık görüldü. Lakin dediğimiz gibi o daha çok okur. Anadolu yakasında ikamet etmesine rağmen haftanın belirli günleri sabah erkenden kalkar, Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne gelir, okumasını yapar ve tekrar evine geri döner. Yıllardan beridir bu hizmetini aksatmadan sürdürüyor.

Sabahat Hanım’ın engelli kardeşlerimiz için gösterdiği çaba, hamiyetperverlik hiçbir ödülle takdir edilemez. Kendisi bu hizmetleri hiçbir karşılık beklemeden tamamen gönüllülük esasıyla yaptığı için yapıp ettiklerinin başkaları tarafından pek bilinmesini de istemez. Ancak bu hizmetlerin, iyiliklerin bilinmesi ve çoğalması da gerekmez mi?! Röportaj talebimizi bu yönüyle değerlendirmesini rica ettik. Var olsun bizi kırmayarak sorularımızı içtenlikle cevaplamayı kabul ettiler.

Efendim biraz klasik olacak ama okuyucularımızın sizi daha yakından tanıyabilmeleri için kısaca kendinizden söz edebilir misiniz?

1952 yılında Niğde’de doğdum. İlk, orta ve Lise tahsilimi Niğde’de tamamladım. 1972 yılından beri İstanbul’da ikamet etmekteyim. Evliyim, iki kızım var. Niğde halk kültürüne sahip çıkmak ve gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla, folklorik yemek tariflerini sözlü kaynaklardan toplayarak yaptığım çalışmalar, 2006 yılında Ayhan Şahenk Vakfı’nın sponsorluğunda “Unutulmaz Niğde Lezzetleri” adıyla yayınlandı. 2015 yılındaki çalışmalarım “Niğde’nin Merasim ve Âdetleri” adı altında okuyucu ile buluştu.

1998 senesinden beri Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin “Görme Engelliler Bölümü”ne gönüllü olarak kitap seslendirmekteyim.

Yüzlerce kitabı görme engelli kardeşlerimiz için seslendirdiğinizi biliyoruz. Bu hizmeti yapabilmek için önce iyi bir kitap okuyucusu olmak gerek. Sizdeki bu kitap okuma aşkı nereden geliyor? Buna kimler vesile oldu?

Okuma yazmayı henüz ilkokula başlamadan evde öğrenmiştim. Evimize her gün birden fazla gazete ve aylık edebiyat dergileri alınırdı. Babamın dizlerinin dibine otururdum, bana “Safahat” okurdu. İlkokula başladığımda şehir kütüphanesi ikinci adresim oldu. Kitap okuma alışkanlığımın bu yıllarda geliştiğini düşünüyorum.

Kitap seslendirme ihtiyacını neden hissettiniz ve bu süreç nasıl başladı? 

Kitap seslendirme ihtiyacını neden hissettim? Sorunuza iki cevap vereceğim. Birincisi, “sosyal sorumluluk olarak ne yapabilirim” fikri ile yola çıktığımda “mademki okumayı seviyorum, bundan sonra gözlerimi görme engelli kardeşlerimle paylaşayım” kararını uygulamak. İkincisi de, vakit tamam olup ilâhî emir üzere ahiret âlemine irtihal ettiğimizde bize “ömrünüzü nasıl geçirdiniz?” diye sual edildiğinde, cevap verirken mahcup olmamak için.

“Nasıl başladınız” sorunuza gelirsek: 1998 senesinde televizyonda Beyazıt Devlet Kütüphanesi müdür yardımcısı Süheyla Şentürk Hanımefendi’nin, “Görme Engelliler için gönüllü okuyucuya ihtiyaç var” daveti üzerine haberdar oldum ve hemen ertesi gün Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne gittim. Ses ve diksiyon denemesinden sonra altmış dakikalık bir kaseti doldurduğumda daha fazla okumak isteğimi belirttim. (O tarihlerde henüz bilgisayara geçilmediği için ses kayıtları kasetlere yapılıyordu.) Hatta okunacak kitapları güvenip de evime verirlerse evimde daha çok seslendirme yapacağımı söylediğimde kabul edildi. Artık Erenköy’den Beyazıt’a üç vasıta ile gidip üç vasıta ile dönerken harcayacağım zamanı daha çok okuyarak değerlendirecektim. Böylece ilk seslendirdiğim; Genel İşletme, Şeyhülislâm Es’ad Efendi ve İshak Efendi Divanı, Aile Hukuku ve Halkla İlişkiler ders kitapları oldu. İşte o gün “gönüllü olmaya” gönül vermiş ve talip olmuştum.    

Yıllardan beridir kitap seslendiriyorsunuz. Her işte olduğu gibi bu hizmetin yerine getirilmesi sırasında bazı olumsuzluklarla, zorluklarla karşılaşıyorsunuzdur. Şayet varsa bunlardan söz edebilir misiniz?

Görme engelli kardeşlerim için kitap seslendirmeye başladığımda kırk altı yaşımdaydım. Bugün Allah’ın izniyle altmış beş yaşıma geldim. On dokuz seneden beri seslendirme yapıyorum. Çok fazla olumsuzluk ve zorlukla karşılaşmadım. Zamanımı iyi ve disiplinli kullandığım için günümün belli saatlerinde bu görevimi yerine getirebiliyorum. “Ayda beş kitap seslendirme” hedefimi belirledim, bunu başarabiliyorum. Eğer kitap kalın değilse bu sayı yediye kadar çıkabiliyor. Zaman içinde daha doğru ve daha iyi hizmet verebilmek için iki buçuk sene Osmanlıca, iki sene Arapça ve bir sene Diksiyon ve İletişim kurslarına devam ettim. Osmanlı Türkçesi’ndeki bütün vezinleri öğrenmeye gayret ettim. Vezin öğrenince dilimizde kabul görmüş Osmanlıca kelimelerin mânâsını, lûgata bakmadan müştakını bularak anlamaya başladım. Anlamını bildiğiniz kelimeleri doğru okuyunca duyguyu da vurguyu da doğru veriyorsunuz. Metinlerde geçen İngilizce ve Almanca kelime ve terimlerin okunuşunda sorunum olmuyor fakat Fransızca’ya vâkıf olmadığımdan Fransız komşum Madam Josee’den yardım alıyorum.

Pek çok insan kitap seslendirmek ister. Ancak bunun yol ve yordamını bilmediği için bu isteğini yerine getiremez. Yeni kitap seslendirme adaylarına/ gönüllülerine başlangıçta neler tavsiye edersiniz?

Bu konuyu Kütüphane’ye kitap seslendirmek için gelen üniversite öğrencilerine de söylüyorum. Bir kere “okumayı” sevecekler. Güzel Türkçemize hâkim olacaklar. Kendilerini disipline ederek okumaya zaman ayıracaklar. Devam etmek için “iyilik yapmanın ve gönüllü olmanın şuurunu” idrak edecekler.  

İyi bir kitap okuyucusu ve iyiliksever olabilirsiniz. Ancak seslendirme işi farklı bir şeydir. Ses, ton, nefes, vurgular önemlidir. Mesela bendenizin böyle bir girişimi olmuştu. Kütüphanede deneme kaydı yaptık. Fakat daha ilk başta sesimi, okuyuş tarzımı kendim beğenmedim ve seslendirmeden vazgeçtim. Bu minvalde neler söylemek istersiniz?

Doğru okuma yapabilmemiz için Türkçe’yi doğru kullanmamız gerekiyor. Bunun yanında doğru diksiyon ve tonlamalarla görme engelli kardeşlerimize “virgül, ünlem, soru işareti vs.” noktalama işaretlerini sesimizle hissettirmemiz gerekiyor. Zaten görmeyen kardeşlerimiz “mekanik bir okuma istemiyoruz, vurgulu ve duygulu sesler istiyoruz” diyorlar.

Sizin seslendirme yapmaktan vazgeçmenize gelirsek, siz zaten sürekli çalışıp araştırarak medeniyetimize ve kültür tarihimize sahip çıkıyor ve çok kıymetli eserler veriyorsunuz. Bu konuda tebrik ve takdirlerimi kabul buyurunuz Nidayi Hocam.  

Engelli kardeşlerimizden size geri dönüşler oluyor mu? Şayet varsa bu konudaki duygu ve düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Görme engelli kardeşlerimizden bendenizi mahcup eden ve ziyadesiyle memnun eden geri dönüşler alıyorum. Onların bulunduğu bir ortama girdiğimde sadece bir “merhaba” dediğimde “hoş geldiniz Sabahat Hanım” diye karşılık veriyorlar. İlk zamanlarda “nasıl tanıdıklarını” sorduğumda, “nasıl tanımayız efendim, yüzlerce saat evimizde sesinizle misafir oldunuz” cevabını alınca çok şaşırıyordum. Sesimden tanımalarına artık alıştım. Artık çoğunluğu üniversite tahsili, hatta yüksek lisans ve doktora yapıyor ve üst düzey görevlerde yer alıyorlar. Memleketimin farklı coğrafyalarında yaşayan görme engelli kardeşlerim telefonla arıyor, “Ankara’dan arıyorum, görme engelliyim. Gazi Üniversitesini bitirdim. Diplomamı aldığımı haber vermek için sizi arıyorum. Dört yılın bütün kitapları sizin sesinizdendi” diyorlar. Aynı minvalde Konya’dan, Gaziantep’ten ve diğer şehirlerimizden arıyorlar. İstanbul’da yaşayanlar da evime ya da kütüphaneye gelerek diplomalarını gösteriyorlar. Bu takdirler de bizi daha çok gayrete getiriyor.

GETEM, İBB, ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi gibi kurumlarda seslendirme hizmetleri yapılıyor. Çok önemsediğim bu konu ülkemizde yeterli düzeyde midir? 

Seslendirme hizmetlerinin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Görme engelli kardeşlerimiz sesli kitapların yanında filmlerin de sesli betimleme yapılmasını talep ediyorlar. Bu durumda daha çok gönüllüye ihtiyaç var. Her kurumda okunan sesli kitaplar aynı havuzda toplanmalı ve daha çok görme engelli kardeşimize ulaşmalı. Yine de son yıllarda güzel çalışmalar yapılıyor. Bazı kurumların aracılığı ile sesli kitapları 7 /24 saat dinleyebiliyorlar.

Engelli kardeşlerimizin yararlanması için bu hizmetlerin duyurusu yeterince yapılıyor mu?

Gerek hizmet duyurularının yeterince yapılamayışından, gerekse bazı ailelerin kültür ve eğitim düzeyinin düşük oluşundan, ya da çevrelerinin ulaşıma engeli oluşundan sesli kitapların varlığından haberi bile olmayan çok sayıda görme engellimiz maalesef var. Daha ziyade taşrada…

Sosyal sorumluluğun bir gereği olarak yazar-çizerlerin, kültür-sanat insanların bu konulara önem vermeleri gerekir. Onlara buradan tavsiye edeceğiniz şeyler mutlaka vardır. Neler söylemek istersiniz?

Görme engelli kardeşlerimiz kendi çabalarıyla pek çok engeli aşsalar da, günlük hayattaki fiziksel kullanımların onlara uygun hale getirilmesini, (yollarda sarı renkli kabartma kılavuz çizgilerine araç park edilmemesi, sesli trafik ışıklarının çoğaltılması, dükkânların önündeki kaldırımların işgal edilmemesi vs.) herkesle aynı anda her kitaba, her filme erişebilmeyi istiyorlar. Çok da haklılar. Bu konunun ilgili mercilerce dikkate alınmasını, köşe yazarlarının bu konuyu daha çok hatırlatmasını, kültür, sanat ve bilim insanlarımızla akademisyenlerimizin bu konuda söyleşi, panel gibi etkinlikler düzenleyerek farkındalık oluşturmalarını, milletvekillerimizin bu kardeşlerimizin hayatını kolaylaştıracak kararlara imza atmalarını ve de en önemlisi “gönüllü okuyucu” olabilmeyi teşvik etmelerini can-ı gönülden istiyorum.

Gönüllü olmak, hayatımızın bir diliminde kendimizden vazgeçmektir. Gönüllü olmak, insanlığa bir güzellik sunmaktır. Gönüllü olmak bir başkasının derdini paylaşmaktır. Gönüllü olmak, başkaları için “iyi bir şeyler” yapmaktır. Gönüllü olmak, gönüllere dokunmaktır. Gönüllü olmak, karanlıkta ışık, endişede güven olmaktır. Gönüllülük, toplumdaki kin ve nefreti yok edebilen güçtür.  

Son söz olarak diyorum ki, “okuma gönüllüsü olmak” gönlümüze emanet edildi. Bir kitap okuduk, hayatımız değişti, kitaplar seslendirdik, hayatlar değiştirdik. Allah izin verdiği sürece gözümüzü görme engelli kardeşlerimizle paylaşmaya tâlibiz…

Bendenize bu fırsatı veren Nidayi Hoca’ma ve on dokuz seneden beri okuma saatlerimde sessiz kalarak sabır gösteren ve beni destekleyen sevgili eşime en kalbî teşekkürlerimle.

Efendim, kıymetli vaktinizi bize ayırıp sorularımıza içtenlikle cevap verdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Rabbim, sa’yinizi ve sayınızı artırsın inşallah…

 

Röportaj: Nidayi Sevim

YORUM EKLE
YORUMLAR
Gönüllü
Gönüllü - 6 yıl Önce

Çok faydali bir röportaj olmuş tesekkur ederiz. Lakin bu hizmete gönüllü olan kişilerin başvurabilecekleri bir internet adresi vs. Vermenizi de bekliyordum. Özellikle istanbul disinda olanlar nerelere basvurabilir, okuduklarimiz yerinde kalmamali uygulamaya gecmeli diye dusunuyorum.

Büşra
Büşra - 6 yıl Önce

Sabahat Hanım'a seslendirdiği kitaplardan, Nidayi Sevim Bey'e de böyle önemli bir konuya değindiği için teşekkür ederim. İslam İlmihali, Tebessüm ve Tefekkür, Özgürlüğe Kaçışım gibi kitapları Sabahat Hanım'ın sesinden dinlemek gerçekten güzeldi.Gönüllü olmak isteyenler Getem, İbb Körler Kütüphanesi, Konusankitaplik.com, Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı, Beyazıt Devlet Kütüphanesi gibi yerlere başvurabilir.