Genç Hanımlara Zeynep Gazali'yi ve Mücadelesini Sorduk

Zeynep Gazali’nin yaşamöyküsünü ister ibretamiz bir şekilde okuyalım, ister roman gibi okuyalım, neresinden tutup nasıl okursak okuyalım bir kadının destansı ve aynı zamanda da şiirimsi duruşunu görürüz. Hatice Ebrar Akbulut, genç hanımlara Zeynep Gazali’nin etkisini, hayatı ve mücadelesinden neler çıkarılabileceğini, Zeynep Gazali denilince nelerin hatırlarına geldiğini sordu.

Genç Hanımlara Zeynep Gazali'yi ve Mücadelesini Sorduk

Üniversite hazırlık sınıfındayken mızmızlanmalarımdan, şikâyetlerimden olacak, ev arkadaşım Zeynep Gazali’nin “ Hatıraları”nı vermişti okumam için. O an’a kadar Zeynep Gazali ismini hiç duymamıştım; hem onu tanımakta geç kaldığım düşüncesi, hem de Zindan Hatıraları’nda anlatılan o çileli, mücadeleci hayat karşısında öylece kalakalmak duygusu gerçekten anlatılamaz. Yazının, sözün, kitabın gücüdür, etkisidir aslında bu. Yaşanılanların bizatihi yaşayan tarafından kayda geçirilircesine anlatılması daha sarsıcı oluyor ve insanda uzun soluklu etkiler bırakıyor. Zeynep Gazali’nin yaşamöyküsünü ister ibretamiz bir şekilde okuyalım, ister roman gibi okuyalım, neresinden tutup nasıl okursak okuyalım bir kadının destansı ve aynı zamanda da şiirimsi duruşunu görürüz. Ve deriz, işte kadın olmak budur! Evliliğiyle, çalışmalarıyla, eserleriyle mümessil bir kadındır Zeynep Gazali. Yalnızca, zorba hükümet karşısındaki mücadelesi değil, okumak uğruna verdiği mücadele de çok değerlidir. Aile fertlerinden okuma konusunda kendisini destekleyenler olduğu gibi karşı çıkan bir abisi de vardı. Boyun eğmeyip hem İslâmî ilimleri hem de pozitif ilimleri öğrendi. Okulda öğrendikleriyle yetinmedi, ekstra enerji harcayarak okul dışında da eğitim-öğretim faaliyetlerinde bulundu, ekstra okumalar yaptı.

Sıkıntılı, ama bir o kadar da cesaret bulduğumuz, “biz buradayız, biz varız” dediğimiz, dişimizle, tırnağımızla, canımızla sarf ettiğimiz, asla gocunmadığımız, aksine övündüğümüz, Allah’ın takdirini her şeyden üstün tutup hamd ettiğimiz bir zaman sürecinden geçiyoruz. Şerrin içinde hayır vardır diyerek, o hayrın felâkını beklediğimiz, o hayrın husule gelmesi için sabahlara kadar dua ettiğimiz bir zamanın içinde, Zeynep Gazali’nin zalim yönetime karşı mücadelesini okumak, konuşmak içimizdeki imanı, inancı, direnişi harlıyor. Zeynep Gazali, bütün sindirme, yıpratma, tahrik, işkence ve zulüm karşısında metanetini koruyarak sabrıyla devleşti, özgürleşti. Zeynep Gazali’nin etkisini, hayatı ve mücadelesinden neler çıkarılabileceğini, Zeynep Gazali denilince nelerin hatıra geldiğini arkadaşlarımıza sorduk. Böylece, soruşturmamız vesilesiyle Zeynep Gazali’yi birazcık olsun tanıma imkânı bulmuş insanlarda Zeynep Gazali’nin neler bıraktığını görmek ve okumak istedik.

“Allahım! Kendinle meşgul et ki, başkalarıyla uğraşmayayım”

Fatma Toksoy: Haçlıların Müslüman bir ülkenin içine bizdenmiş gibi yetiştirip yerleştirdikleri adamlarıyla o ülkede yaşanan doğru İslâmiyet’i bozup, kendi yönlendirdikleri ve kurallarını kendilerine göre tahrif ettikleri bir dini hayatı yaşamalarını sağlamaya yönelik faaliyetlerde bulundukları 1900’lü yıllarda, zamanın Asiyesi olmuştur Zeyneb el-Gazzâli… Mısır’da Osmanlıyı çeşitli entrikalarla yıkan İngilizlerin işgali ve sonrasında İngilizlerin kuklası olan idarecilerin ardı ardına yönetime gelmesiyle hızla İslâm dünyasının her yerinde başlatılan Avrupaileşme eğilimine girerek kız çocuklarını Batıya eğitime gönderip, Batılılaşmanın öncüsü model kadınlar yetiştirmek için kadın kuruluşları tesis edilmişti. Zeynep el-Gazzâli, bu kuruluşlardan biri olan, Müslüman kadınların tesettürlü olmalarından rahatsızlık duyan ve Batının örnek alınması gerektiğini savunan Hüda Şaravi’nin başkanlık ettiği Kadınlar Birliği’nin en genç üyesiydi. Ancak gelişen olaylardan sonra hatasını anlayıp buradan ayrıldı ve 20 yaşında Müslüman Kadınlar Birliği’ni kurup aynı zamanda dergisini yayımladı. Dergici olmam hasebiyle en başta onun yayınladığı “Müslüman Hanımlar Dergisi” dikkatimi çekti. Sonra “Nazarat Fi Kitabillah: Kur’an Hakkındaki Düşünceler" isimli eseriyle günümüzün ilk hanım müfessiri olması ve bir hanımın Kur’an’a bakışı, onu yorumlaması ve yorumlarken de kendini müfessir olarak nitelendirmemesi imrenilecek bir davranıştır benim nezdimde. Ve Allah yolunda, Müslüman Kardeşler’in başkanı olan Hasan el Benna’ya biat ederken söylediği şu cümle takdire şayandır: “İslam’ın zaferi için çalışmak üzere sana biat ediyorum. Allah şahidimiz olsun. Bu yolda sarf edeceğim en ucuz şey kanım olacaktır.”

Ve bu yolda sarf edeceği en ucuz şey dediği kanı-canı olmuş gerçekten. Senelerini, zindanlarda işkencenin her aşama ve çeşidine teker teker maruz kalarak geçirip acımasızca vurulan kırbaçlardan, işkence için eğitilmiş olan köpeklerin vücudunu parçalamasından, sulu zindanlardan, falakadan, darağaçlarında baş aşağı asılmaktan, ateşten, ayakta saatlerce bekletilmekten, psikolojik hakaretlerden, susuzluk ve açlıktan, akla gelebilecek bütün işkencelerin her birinden defalarca geçtiği halde Hakk yoldan dönmemiştir. Devrin devlet başkanı Abdünnasır’ın tehditlerine boyun eğmemiştir. Kurduğu birliğin kapatılmasının ardından kendisine birliğinin açılması için Müslüman Hanımlar Dergisi’nin sosyalizmi yayması, bunun karşılığında yüklü bir maaş, Sosyal İşler Bakanı olma gibi tekliflerde bulunmuşlar; o ise bunları elinin tersiyle iterek “Müslümanlar makam ve şöhrete aldanmazlar. Dinsiz ve İslam’a düşman kuruluşları da kabul etmezler. Bizim yerimizi İslâm belirlemiştir…” demiştir.

Zeynep Gazalî’nin hayatında beni en çok etkileyen şey onun çektiği işkenceler ve buna olan metaneti ve Allah’a sığınması…“Zindan Hatıraları” adlı kitabından bir tanesini alıntılayarak vereyim ki o dehşeti sizler de hissedin benim gibi: “Hücrenin koyu karanlığı yuttu beni. Tanık olduğum tuhaflık ve vahşet karşısında ‘Bismillah, es-selâmü aleyküm’ deyip girdim. Hücre kapısı kilitlendi ve eziyet vermek için yüksek voltajlı lambalar yakıldı. Ansızın 24 nolu hücrenin köpeklerle dolu olduğunu gördüm. Sayısını hatırlayamayacağım bir sürü köpek… Korkumdan gözlerimi yumdum, ellerimi göğsüme bastırdım. Dışarıda hücre kapısına asma kilit ve zincir takıldığını gösteren sesler geliyordu.  Köpekler beni görür görmez üzerime üşüştü. Her tarafımdan asılmaya, bedenimi kemirmeye başladılar. Başıma, ellerime, göğsüme, sırtıma her biri bir yandan saldırıyordu. Isırdıkları yerlerimin yaralarını, acısını duyabiliyordum. Yalnızca korkunun şiddetinden gözlerimi bir an açtım, gördüğüm manzaranın ürkütücülüğünden hemen kapattım, ellerimi koltuk altlarıma gizledim. ‘Bismillah, ya Allah’ diye başlayarak, Allah’ın tüm güzel isimlerini bir bir okumaya başladım. Bitirince bir kez daha tekrarladım. Köpekler bedenimin her yanını aralıksız tırmalıyor, dişliyor, üzerime yükleniyorlardı. Azı dişlerini kafamın derisinde, kolumda, sırtımda, bacaklarımda hissediyordum. Bu korkunç ortam karşısında Rabbime yakarmaya, seslenmeye başladım: ‘Allahım! Kendinle meşgul et ki, başkalarıyla uğraşmayayım. Ey tek olan! Ehad ve Samed olan Rabbim! Sen beni meşgul et ki, yalnız seninle olayım. Beni bu korkunç ortamdan kurtar. Senden başkasıyla meşgul olmaktan alıp, beni kendinle meşgul et, vereceğin huzur ve güvenle kuşat beni! Senin yolunda, senin sevginle, senin hoşnutluğunla, senin muhabbetinle şehadeti bana nasip et. Ey Allah’ım! Mü’minlerle birlikte benim de ayaklarımı sabit tut. Bizlere güven ve sabır ver!’ Tüm bunları kalbimden okuyordum. Köpekler sürekli vücudumu ısırıyor, kemiriyorlardı. Saatler geçti, kapı açıldı ve hücreden çıkarttılar beni. Öyle sanıyorum ki üzerimdeki beyaz elbiselerim tümden kana batmıştı. Köpeklerin vücudumu ve elbiselerimi delik deşik ettiğini düşünüyordum. Bir de ne göreyim, elbiselerime sanki kimse dokunmamış, bedenime de tek bir diş batmamıştı. Şaştım kaldım. ‘Allahım! Her şeyden münezzehsin. Benimle birliktesin, senin keremine layık mıyım ki? Rabbim! Hamd yalnız sanadır.’ Bunların tümünü içimden söyledim. Çünkü şeytan herif kolumdan tutmuş, durmadan soru yağmuruna tutuyordu: ‘Köpekler seni nasıl parça parça etmemişler? Üstünü başını nasıl parçalamamışlar?’ Bir eliyle kolumdan tutuyor, diğer eliyle kamçı sallayarak izliyordu bizi.”

O çağımızın Asiye’siydi…

Hasret Rızaoğlu: Zillet umarım her zaman bizden uzak olur. Zeynep Gazali ismi bana izzetli olmayı hatırlatır. ‘Yansam da yakınmam’ dercesine dinine, değerlerine muhabbetli ve bu muhabbetten gücünü almış mücahide bir hanımın, yaşamımızda yerini alacağını umut ediyorum. Bu müstesna hanım, Asiye’nin adımlarıyla sadece kendi ülkesinde değil, gittiği her yerde zamanının firavunlaşan sistemine, deforme bir müslümanlıkla batıl(ı)laşanlara karşı Hakk’ı haykırmayı kendine dert bilmiştir. Böyle bir hanımdan bahsetmek bu yarım yamalak davasız yaşamımla doğrusu beni utandırıyor. Onun bedeninde derin yaralar açan kırbaçlar, işkence aletleri, darağaçları, aciz amellerimle bir olup yüzüme tokat gibi iniyor dersem yalan olmaz. Bizler açılmamış goncaların Rabbinin huzurunda gül olma hasretini okuyoruz Zeynep Gazali’nin hayatından. Günümüzde Müslüman kadın kendini “yolumu şaşırdığımda, zillet ve bedbahtlığa duçar olduğumda örneğim olarak kimin hayatına sığınabilmeliyim” diye sorgulamalı…

Bu mümine hanım bana Allah’ın bize vermiş olduğu mühleti hafife almamamız gerektiğini de hatırlatıyor. Yaradılış gayesini bilen birine hedefini belirlemek zor olmasa gerek. Zeynep Gazali gibi Hakk yolunun âşığı olan hanımların muhakkak hedefleri vardı. Bizler müslüman hanımlar olarak o kadar ince çizgilerde yaşıyoruz ki, o kadar hedefsiz kaldık ki… Günden güne yüreklerden yüreklere çöllerin büyüyor olması kalbimizde endişe yaratabilmeli. Kalbimizde iyiliğe yer verdiğimizden daha fazlasını zalimle savaşmamız için savaş meydanına ayırmalıyız. Şu anda birçok Müslüman hanım Zeynep Gazali’ye kıyanların senaryolarının kıyısında soluklanmıyor mu? Dünden bugüne Kerbela’da Hz. Zeynep’ten alınan ‘zalime asla boyun eğmeyin’ emanetine sahip çıkanlar, Mısır’da Zeynep Gazali, Irak’ta Amine Bintül Huda olup mümine hanımların gönül sözlüğüne Müslüman kadının amacının kelimelerini tek tek yerleştirmiştir. Bu rabbani şahsiyetler medeniyetin doğudan doğup batı eliyle Müslüman hanımlara satılmasını, reklamının yapılmasını asla kabul etmediler. Zeynep Gazali’nin en çok arzuladığı şey Müslümanlar arası vahdet ve Kudüs’ün özgürlüğüydü. Zaman dirilme zamanıdır… Zaman çok çalışarak İslam uğrunda savunmaya geçme zamanıdır. Ancak bu şekilde vahdetin kalesini inşa edebilir ve ancak bu şekilde ilk kıblemize aminlerimizi ulaştırabiliriz.

Zeynep Gazali, üstlendiği kutsal davasına mücahitler ve mücahideler kazandırmak için kelamlarını bizlere miras bırakıp gitti. “Sendelemeyin, Allah yolunda ikilem yaşamayın, dünya hayatı için ahiretini satmayın, görünürde Allah’a inanıp gizlide kendinize put edindiklerinize tapmayın” dercesine sağlam bir hanımdan öğreneceğimiz aslında çok fazla şey var. Bu değerli hanım fani dünyadan göçüp gitse de halen kalbimizde diridir hatırası. Rabbim mekânını cennet etsin.

Aksiyonun bir kadında yansımasının en güzel örneklerinden biri

Tuba Doğramacı: Zeynep Gazali, İslâmî direnişin etkin isimlerinden biridir. Onda bir mü'minde bulunması gereken en önemli iki özellik mevcuttu; iman ve cesaret... İ'lâyı kelimetullahı yayma hususunda sancağı elinden bırakmayıp zulüm ve işkenceler karşısında asla taviz vermedi. Cesaretiyle savaş meydanında Nesibe, batılın karşısında hakîkati savunuculuğuyla Firavuna karşı duran Asiye idi o... İslâm davasının yılmaz mücâhidesi Zeynep Gazali, tarihin sayfalarında müstesna bir iz bıraktı. Onun zulme boyun eğmeyen duruşu ve mukavemetli imanı davasının ne denli kutsal ve dahi hak olduğunun en büyük ispatıdır.

Hümeyra Zeynep Uygun: 27 Temmuz 2013’te kütüphaneme dâhil olan “Zindan Hatıraları” ile tanıdım Zeynep Gazali’yi. Her satırda beni kendisine hayran bıraktı ve hayrete düşürdü. Kadının etkili olamadığı, küçümsendiği bir toplumda göstermiş olduğu direnç ile günümüz kadınlarına örnek olan Gazali’nin yaşadığı zorluk ve mücadeleleri okuyunca Allah’ın iman edenlere ne kadar yakın olduğunu ve yardımcı olduğunu bir kez daha gördüm. Rabbim, onun hayatını örnek almayı ve hakkıyla bir Zeynep olmayı bizlere nasip etsin…

Melike Yılmaz Şanlı: Zeynep Gazali denince aklıma onun mücadelesi geliyor. İslâm davasını bütün işlerinin üstünde tutan ve bu uğurda her şeyini hibe eden güçlü bir kadın… Zindandan Hatıralar kitabını okuyana kadar, Mısır’da kadınların İslam uğruna mücadelesinden habersizdim. Bu kitapla zulmün, şehadetin ve mücadelenin kadın-erkek ayrımı yapmadığını gördüm. Gazali, onurlu duruşuyla bizlere örnek olmuştur. Onun gibi mücadeleci kadınlarımızın sayısı artsın, Rabbim zulüm altındaki bütün Müslümanların yardımcısı olsun.

Nesibe Caner:  Zeynep Gazali'yi tanımam "Asrın Nesîbe'si" adında bir video ile olmuştu. Adımın Nesîbe olması, bende bu videoyu bir an evvel izleme merakı uyandırmıştı. Aslında ilk olarak aklıma "Hz. Nesîbe annemiz olabilir" diye geldi. İzledikçe bunun daha önceden hiç ismini dahi duymadığım Zeynep Gazali olduğunu öğrendim. Akabinde "Zindan Hatıraları" adlı kitabını okudum. Başından sonuna kadar yaşadıklarından çok etkilendim. Bir kadının nelere gücünün yetebileceğini gördüm. Beni en çok şaşırtan ise onun 2005'te yani yaşadığımız çağda vefat etmiş olmasıydı. Bizler, bu şekilde örnek şahsiyetlerin -genelde- bizlerden yıllar önce yaşayıp bir takım mücadeleler vermiş, sonra da bu dünyadan göçüp gitmiş olduklarını düşünüyoruz. Ne yazık ki aramızda olabileceklerine ihtimal veremiyoruz. Bu, belki de onlarda olan cesareti bizlerin gösteremediğinden kaynaklı. Ki O'nun hayatını dinlerken-okurken "acaba aynı şeyleri ben yaşasam ne yapardım?" gibi soruları kendime defaatle sorup kendimden yanıt alamadığım olmuştur. Oysa yaşadığı onca şeye, gördüğü işkencelere karşı asla dik duruşunu kaybetmemiş, davasından vazgeçmemiş. Aksiyonun bir kadında yansımasının en güzel örneklerinden biri. Zeynep Gazali bende azmin, mücadelenin, kararlılık ve fedakârlığın timsali olmuştur. Allah bizlere ondaki o duruşu, azmi, mücadele ahlakını nasip etsin.

Hiçbir zaman Hakk’tan ayrılmayan asil bir kadın

Sariye Ulu:  Zeynep Gazali denince hiç şüphe yok ki herkes gibi benim de zihnimde beliren tek şey mücahide bir şahsiyet olmasıdır. Zeynep Gazali sadece mücahide bir kimse olmakla sınırlı değil; aynı zamanda kendi döneminin ve çağımızın kadınlarına örnek olan mümine ve âlime bir hanımefendidir. Zeynep Gazali İngiliz işgali altındaki Mısır'da Abdunnasır'ın zorba yönetiminde akla hayale sığmayacak derecede şiddetli işkencelere maruz kalmış; ama yaşadığı işkencelere ve acılara rağmen bütün gayreti ile davasının mücadelesini vermiştir. Ve onun bu mücadelesi Hak olan davasını meşru kılmıştır. Zeynep Gazali için ne söylesem eksik ve az kalır. Onun mücadelesi hayatın her alanına yönelikti, İslâm’a, sanata, siyasete…

Müşfika Altıntaş: Zeyneb Gazali! Hiçbir tehdit ve hakarete boyun eğmeden, korkusuzca Hakk’ı haykırabilen bir hanımefendi. Zeynep Gazali’yi ‘Zindan Hatıraları’ kitabı ile tanıdım. İbret verici bir hayat hikâyesi. Hiçbir zaman Hakk’tan ayrılmayan asil bir kadın. Zeyneb Gazali ve daha nicelerinin hayatı bizlerin ve gelecek nesillerin hayatına ışık tutmaktadır.

Zeyneb Gazali denilince aklıma gelen ilk şey “davası uğruna canını bile görmezden gelebilen nadir şahsiyetlerden biri” olmasıdır. Her türlü sıkıntının ona Rabbinden gelen bir nimet olduğunu bilip şükredebilen güzel bir kadın şahsiyet. Zeyneb Gazali! Hayatında umudu daima diri tutanların temsili. Umut edebilmek ne güzel bir nimet. Hangi şartta olursan ol “asla umudunu kaybetme” dedirten bir hayat onunki.

Hâsılı güzel insanlar gelip geçmiş dünyadan. Bizlere güzel miraslar bırakmışlar. Zeynep Gazali’nin bizlere bıraktığı bu güzel mirası iyi anlayıp nasiplenenlerden olabilmektir temennim.

Amine Esra Gündüz: Ömrünü sahabe hanımlar gibi hanımlar yetiştirmek için harcamış bir dava insanıdır Zeynep Gazali. Zindan Hatıraları eseri ile ilk tanıştığımda üniversiteye yeni başlamıştım. Eğitim fakültesine devam ederken şu sözleri yolumu aydınlatıyor, gayemi bir kez daha hatırlatıyordu bana: "Allah'ın izniyle Kuran'ın ve sünnetin hedeflerini kavrayan ve yolun uzunluğunu idrak edenler, İslam toplumu dirilinceye, insanlık Kuran'la sünnetin sancağı altında gölgeleyinceye kadar haktan, hayırdan ve O'na davet etmekten sapmayacaktır. Hak yolda ve sebatla yarışıyoruz. Karşılaştığımız bütün şeylerin karşılığını Allah'tan bekliyoruz." Salih, saliha nesiller yetiştirmek adına babasının Nesibe bin Kab'a benzettiği davetçi Gazali'nin bu çabasını şiar edinmeliyiz.

Bihter Şeyma Haksal: Zeyneb el-Gazali 20. ve 21. asırda yaşamış âlime ve mücahide bir müslüman şahsiyettir. Ashabın kadınlarına en yakın yaşayan, sahabe yürekli olup ümmetin derdiyle dertlenen ve ömrünün son demine kadar mücadele etmiştir. Onun bu kutlu yürüyüşü müslüman çevreye örnek teşkil etmiştir. Bugün hâlâ bulunduğumuz gün içinde Zeyneb el Gazali meşalesini taşıyan mücahideler yetişmekte… Allah Teâlâ rahmetiyle muamele buyursun. Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a komşu olmayı ve cennette birlikte olmayı niyaz ederim.

Röportaj: Hatice Ebrar Akbulut

YORUM EKLE