Kamil Yeşil (Öykücü, dunyabizim.com emekdarı)
Edebiyat dergisinin jeneriğinde “Banka reklamı alınmaz.” diye bir ifade vardır. Nuri Pakdil, sanki bankalar kendisine reklam vermek istiyormuş gibi önceden gardını almıştı. Aslında bu, bankacılık sistemine karşı duruşun ifadesi olarak konmuştu dergiye. Tabii; “biz başka dergiler gibi kirli sermayeye dayamıyoruz sırtımızı” diyerek o zamanlar banka ve holding desteğinde çıkanlara da bir gönderme içeriyor. Günümüzde bu duyarlık yok denecek kadar azaldı. Dergi, kitap yayımlamak için sermaye kuruluşu haline gelmeye ihtiyaç var mı?
Bazı üniversitelilerin, bazı şair ve yazarların maaşlarını ortaya koyarak dergi çıkardıklarını, kitap yayımladıklarını gördükten sonra bu soruya hayır cevabını rahatlıkla verebiliyoruz. Başlangıçta sadece dergi ve kitap yayımcılığı yapacağız diye yolan çıkanlar, banka, finans kurumu, holding reklamı yapa yapa kendileri de küçük banka, küçük finans kurumu, küçük holding haline geldi. Edebiyatla, sanatla, edebiyat ve sanatın esas damarı maneviyatla ne kadar uzak bir duruş! Şöyle bir şey çıktı ortaya : Evet, edebiyatla, sanatla uğraşalım ama para da kazanalım. Yazılan, yayımlanan metinlerle kazanılacaksa evet, helal olsun. Yok, önce bazı şeylere duyarlı imiş gibi bir görüntü verdikten sonra kazanılan saygınlığın içine kirli sermayenin reklamını sokacaksanız edebiyatın edebinden uzaklaşmışsınız demektir.
Şahin Torun (Ayraç Kitap Eleştiri dergisi Genel Yayın Yönetmeni)
Edebi ve sanatsal faaliyetlerin ciddi bir var olma mücadelesiyle uğraştıkları günümüzde böyle bir soruya ayakları yere basan bir cevap vermek gerçekten de zor… Bununla beraber cevabı imkansız bir soru da değil bu soru; edebi faaliyetler için özgürlük ve bağımsızlık gerçektende olmazsa olmaz bir şart niteliğinde, yani en başında demek gerekiyor ki, bağımsız olmayan ve özgür bir alan aç(a)mayan bir edebi faaliyetin bir biçimde faaliyet olması bir yana ne kadar edebi olduğunu tartışmak gerekir en azından …
Daha sözün en başında şunu demek gerekir ki, bugün itibariyle sözgelimi Türkiye gibi sanatın ve edebiyatın talihiyle tarihinin birbirine zıt bir şekilde ilerlediği ülkemizde elbette ‘sermayenin yedeğinde’ konumlanmış yada konumlandırılmış bir edebiyat pek hoş bir şey olmasa gerek… Hoş bir şey değil, zira bu anlamda yedekte kalmış bir edebiyatın öncelikle sıhhat ve sarahatinden bahsetmek pek mümkün değil…Yani edebiyat ve sanat için söz konusu edilemeyecek tek şey ‘yedekte’ olmaktır .
İşte Ray Billigton’dan okuyoruz; klasik edebiyat teorisinden, modern yada postmodern değişimlere kadar hemen bütün edebiyat teori ve pratiklerinin gösterdiği şey de bu ‘yedekte’ olamama genel kabulüdür, tıpkı bunun gibi bir M. Bakhtin’den, yada ‘Yasa Koyucular ve Yorumcular’ dan çıkardığımız ölçüde Z. Bauman’dan, ‘Şair ve Patron’ a bakarak Halil İnalcık’tan okuyoruz bu genel kabul görmüş kaideyi..
Ama bütün bunlara rağmen, saf, estetik ve kaygı sahibi bir desteğin bir biçimde var olması gerektiğini aynı kaygı ekseninde bir bakış açısıyla dillendirmemiz gerekiyor… Ancak bu destekten söz ederken sermaye ve edebiyat ilişkisi ekseninde mesela Halil İnalcık'ın bahsetmiş olduğu Patrimonyal devlet desteğine benzer biçimde ama ondan bir farkla; sermayenin yada devletin tarif ederek biçimlendirdikleri bir edebiyata yönelik destekten ziyade, bilfiil edebiyat ve sanat tarafından şekillendirilmiş bir destek olabilir bu…
Özetle sanat ve edebiyatın, bağımsızlık biçimine saygılı, bu bağımsızlığı geliştirip büyütecek bir içeriğe sahip, sanatın ve edebiyatın desteklenmeye değer kıymetini ölçü alarak, sırf bu kıymet dolayısıyla yönlendirilmiş ya da yönlendirilecek bir destekten ancak bu biçimde söz edebiliriz sanıyorum. Bu noktada ise destek ten önce sanat ve edebiyata meyyal bir desteklemeyi dillendiren sermayenin ciddi bir tarifini yapmak gerekiyor. Bunu bir ütopya şeklinde, sözgelimi sanat ve edebiyatla tarif edilmeyi kabul etmiş bir sermaye/finans/ kapital olarak tarif edebilir miyiz ve sanat ve edebiyata yönelik bir destek derken de işte, ancak böyle bir sermayenin desteğinden bahsedebilir miyiz bilmiyorum…
Bunu dışında şeklenmiş herhangi bir destekleme biçiminin, kendi duygusal paydası bir yana muhakkak bir yedekleme ve yedeklenmeyi taşıyacağını unutmamak gerekiyor.
Ali Görkem Userin
Okuru olmayan dergiler niçin çıkar!
Sorunuzun başlığındaki “edebiyat” ile metnindeki “dergiler” kelimelerini dönüşümlü olarak kullanmanız meseleyi edebiyat dergileri bağlamında ele aldığınızı gösteriyor. O yüzden ben de edebiyat dergileri cephesinden yaklaşayım meseleye. Ama önce bir itirazım var: Edebi faaliyetler dediğimiz olayın sürmesi için dergiler şart mı? Sorunuzdan böyle bir ön kabul olduğu anlaşılıyor. Dergilere uğramayan bir eserin/yazarın doğrudan kitaplaşarak edebiyat ortamına katılması da pek tabiî bir durum bence. Bir eserin illa dergilerde parça parça yayımlanıp daha sonra kitaplaşması gibi evrimci bir süreç seyredilmesi gerekmiyor yani.
Asıl meseleye gelirsem, öncelikle dergilerin bir sermaye kuruluşunun desteğine neden ihtiyaç duyduğunu hiçbir zaman anlamadığımı belirtmeliyim. Dergilerin %90’ının yazarlarına telif vermediği ve her birinin minimum 5 TL’den satıldığı bir ülkede sermayenin desteğini niçin istediklerini, aldıklarını aklım almıyor. Okuruna bilâbedel ulaşmayan, yazarına telif vermeyen ve buna rağmen satış ve abone geliriyle tasarım-basım-dağıtım gibi lojistik masraflarını karşılamayan tüm dergiler kapanmalıdır! Uçuk bir teklif gibi görünüyorsa şu soruyu ekleyelim: Okuru, abonesi olmayan dergiler neden, kimin için çıkar ve bilmem ne bankası veya finans kurumu o dergilere maddî destek sağladığında bu dergilerin içeriği kalite kazanıp okuru mu artar?
Yayınını devam ettirmeyi hak eden dergilerin zaten bayii satışı ve abone gelirleriyle masraflarını karşıladıklarını düşünüyorum. Bunu beceremeyen dergiler ise daha masrafsız mecraları (duvar gazetesi, internet blogları ve hatta mail grupları) tercih ederek kendilerini eğlendirmeye, mutlu etmeye devam edebilirler. Reklam veya sponsorluk yoluyla bu dergi müsveddelerine destek olarak üç kuruşluk vicdanlarını temizleyen bankacılar da Ramazan’da dağıttıkları imsakiyelerin baskı adetlerini artırsın, geri ödeme faizlerini düşürsün, Arap bankalarıyla ortaklık falan kursun, ne bileyim, bir şeyler yapsınlar işte…
Yılmaz Yılmaz soruşturdu
Kırağı Dergisi 47 sayı hiç reklam almadan çıkmıştır.
Bilginize...