Çini üzerine minyatür sanatını dünyaya açtılar

Minyatür sanatçısı Hasan Çolpan, minyatür sanatı ve kendi sanatsal çalışmaları hakkında Kadri Akkaya'nın sorularını cevaplandırdı.

Çini üzerine minyatür sanatını dünyaya açtılar

Hem Türkiye'de hem de dünya çapında sanat ve ustalığı ile bilinen son nesil minyatür sanatçılarından biri Hasan Çolpan. Günseli Kato, Gülbün Mesera, Gülçin Anmaç, Azade Akar, Semih İrteş ve babası Nusret Çolpan gibi kendinden bir önceki nesil Türk tezyin sanatçılarının izinden giden bir usta. İlk ustası ve onun musavvir tarzını devam ettirdiği Nusret Çolpan ise aynı zamanda Hasan Bey'in babası. Babasından, minyatürü eski kitap sayfaları arasından çıkartarak afişlere, kitap kapaklarına ya da dergi sayfalarına, daha sonra da çini duvarlara uyarlamayı, yeni malzemelerle ve büyük ebatlarda çalışmayı öğreniyor. Bugün, bu yeni tarzdaki minyatür sanatına devam ediyor. Türk minyatür sanatının yurtdışında da bilinmesinde ve de kabul görmesinde büyük payı olan usta babasının sanatçı gölgesinde sanatını Istanbul Fatih'deki atölyesi üzerinden dünyanın her yerinde icra ediyor.

Türk halk edebiyatının âşıklık geleneğinde, ozanların dudakları birleştirmeden özgün ve manalı söz söyleme kabiliyeti ve ustalığı ne ise dünyadaki resim sanatında da Türk üslubu minyatür, yani tasvir sanatı da yaradana gizli şirk koşmadan, sanatta zora talib olmaya güzel bir örnektir. Nitekim, minyatür yaparken bir yönden kontür; iki boyutluluk, perspektifin olmayışı, gölgesiz boyama gibi çeşitli kurallara sadık kalmanın zorluğunu yaşarken, diğer yandan da çalışılan konuya ait bir çok düşünceyi beraber anlatma; farklı zaman, mevsim, ve hikayeyi biraraya getirme şansını da yakalarsınız.

Sanat icazetinde de eğer bir silsile var ise, minyatür sanatçısı Hasan Çolpan'ın altın silsilesi usta babası Nusret Çolpan ve onun da ustası Süheyl Ünver üzerinden Matrakçı Nasuh'a çıkıyor. Hocayı öğrencisi yaşatırmış, oğul da babayı. Minyatür sanatçısı Hasan Çolpan, hem oğul hem de babasının öğrencisi. Sadece babasının sanatçı mirasını değil, şimdi o tüm Türk tezyin sanatı geleneğini büyük bir sorumluluk bilinciyle, daha da ilerilere el ve gönül diliyle taşıyor. Her sanat eseri gibi minyatür de nakkaşın eserlerine iltifad ile şekillenerek o sanatçının marifetli tasvirleri şeklinde bizlere görünür oluyor.

Nakışı, tasviri geleneğe ters gelmeden eski kitap sayfa aralarından, yeniden ve çini duvar üzerine büyüterek, bezeyerekuyarlayan; ürettiği tasvir, tezhip ve nakışları sadece kalıcı hale getirmekle kalmayıp, dünyanın çeşitli yerlerindeki geniş kamuoyunca da bilinir kılan minyatür sanatçısı Hasan Çolpan ile sanat çalışmaları, sanatı ve minyatür sanatının dünyanın çok değişik coğrafyalardaki çeşitli mekânlarında sürekli ve kalıcı olarak ora halkı ile buluşturması üzerine konuştuk.

Sanatın hem teorisini hem de pratiğini babamın yanında öğrendim

Rahmetli babam Nusret Çolpan'ın Taksim metrosuna çini olarak uygulanan ilk çalışmaları sonrasında benim çini pano çizimlerim de ona benzer şekilde ilerlemekte. Bunlara örnek eserler şimdi bazı kamu kurumlarında, adliyelerde, hastahanelerde yerleştirildi ve sürekli sergileniyor. Bu tarzı ben devam ettiriyorum. Ayrıca özel istekler oluyor, bunlara cevap vererek bu sanatı devam ettiriyorum. Bunlar, genelde duvarlara çini üzerine minyatür çalışmaları oluyor; beş metre ya da on metre kareden daha büyüğe doğru isteğe göre yapılıyor. Sirkeci'de Marmaray hattı üzerinde örnek bir eserim var. Yine karşıda, Kadıköy'ün Ayrılık Çeşmesi'nde de var. Ankara'nın çeşitli metro istasyonları, Şili ve Varşova'da da çalışmalarım mevcut.

Bu sanat ile tanışmam çocukluk yıllarımda babam vesilesiyle oldu. Kendisi daha çalışma ofisine geçmeden önce evde çalışıyordu. Haliyle onun sanat ve eserleriyle hemhâl oluşuna tanık oldum. Zorlamadan, teşvikleri ve özendirmeleri oldu ki, ne zaman başladığımı bile hatırlamıyorum. Sonraları yaptığım şeyler ona birşeyler söylemiş olmalı ki, beni kendime daha da güvenim gelsin diye taa ilkokul yıllarında resim yarışmalarına katılmaya teşvik etti. Onunla çalışmam, daha doğrusu ona yardımcı olmam lise yıllarında da devam etti. Yaptığım resimler çok beğenilirdi. Üniversiteyi babamın yanında, ofiste ona yardım ederek açıktan bitirdim; bir yandan da onun yanında asistanı misali beraber çalışmada bulunarak icazet aldım diyebilirim. Sanatın hem teorisini hem de pratiğini onun yanında öğrenmiş oldum. 1999 ve 2000'li yıllardan beri o ve ben hep beraber olduk. 2001 yılında Köln kardeşşehir etkinliklerinde eskizler çizdi. Köln şehrinin kuşbakışı bir tasvirini afiş olarak yaptı. O güzel eser şimdi büyük bir duvar panosu olmayı bekliyor. Çini üzerine çalışılacak çizimlerini renklendirdim. Taslak ve karalamalarını temize çekiyor, tamamlıyordum. Bilgisayar ile uyarlamasını yapıyordum. İlk dönemler renklendirmeleri el ile yapıyordum. Hazır tasarımı temiz hale getirdim. Sonra bilgisayar ile yaptık.”

Chirac ve Putin'e ulaşan minyatürler

Hasan Çolpan köken olarak Bandırmalı. Matrakçı Nasuh'dan ilham ile babası göbek adı olarak ona Nasuhi ismini vermiş. Üç kardeşin en büyüğü. Sanata temayülleri ailecek olmalı ki, erkek kardeşi tasarım ve reklamcılık, kız kardeşi de tezhip ile uğraşıyor. Babasıyla beraber çalıştığı dönemde taa Kanada, Avustralya, Dubai, Tayvan ve diğer yerlere iş yapmış ve şimdi de dünyanın çeşitli coğrafyalarından iş ve eser teklifleri alıyor. Ustası ve babasının ani vefatı dolayısıyle mecburen Avustralya'da Melbourne'deki eserin açılış resepsiyonuna eşi ve oğlu ile gidipböylece hem ustası hem de babasının yerine bu faaliyetlere katılarak varis olmuş. Yeni ve modern minyatürü Fransa'da Chirac'a devlet erkânı eliyle hediyevererek, Rusya'ya ise babası bizzat elden Kremlin minyatürünü Putin'e takdim ederek ulaştırmış. Dünyaca ünlü Santa Barbara Müzesinde babasının çini üzerine “Nuh Tufanı” adlı minyatür eseri sürekli olarak sergileniyor.

Babam da ben de minyatürü klasik ve taklid şekliyle değil, yeni haliyle ama yine de eski usul, yani gölgeyi sokmadan ve perspektifine sadık kalarak çalıştık. Eski minyatür çok disiplinlidir. Babam ve ben biraz serbest fırça ve renkleri de çok çeşitli kullanarak çalışırız. Bir çok anlamda babamın izindeyim. O da Süheyl Ünver hocanın izindeydi. Minyatüre özgün tasarım ve yenilikler katma gayreti içindeyim.” diyor Hasan Çolpan.

Eserlerine verdiği isimlerden bazıları ise şöyle: Tekirdağ, Kocaeli-Körfez, Karagözevi, Yunus Emre, Üsküdar-Kızkulesi, Dalgalar, Selçukludan Günümüze Havacılığımızın Gelişimi, Kuzey Irak'ın Tarihi, Polonya-Istanbul, Sofra, Sanayinin Gelişimi, Gün Batımı-Gün Doğumu...

Hasan bey, eser üretim sürecini kısaca şöyle özetliyor: “Çalışacağım konunun detayına göre bir hafta ile bir ay arası sürüyor tüm süreç. Konu belirleniyor. Araştırıyorum. Zihinde planlama sonrası basit karalamalar yapıyorum. Sonrasında bu karalamalar taslağa dönüşüyor ve nihayetinde tasvir, yani resmin kendisi ortaya çıkıyor. Fırça ile çalışmak daha hoş ama bilgisayar ile boyama iki haftada biterken fırçalama ile boyamada iki ay gibi bir süre gerekiyor. Siparişleri verenlerin çoğu acele istediklerinden daha çok bilgisayar boyama oluyor.”

İstanbul ve Türkiye'deki sanat ortamını nasıl buluyorsunuz?

Son yıllarda bazıları daha ön planda olacak şekilde geleneksel sanatlarımızın tamamı önceye göre daha fazla ilgi görmeye, yeniden keşfedilmeye başladı. Cumhuriyet öncesindeki asıl ustalarla organik bağ kesintiye uğrasa da, yeni sanatçılarımızın gördüğü takdir, geleneksel sanatlarımızın ilerleyişini iyi yönde etkilemekte.

Gözlem ve tecrübelerinize göre bu sanatın yapısal olarak Türkiye'deki kültür ve sanat kamuoyundaki son durumu nasıl?

Sanat maddi güç olmadan ilerlemiyor. Başka bir deyişle taleb olacak ki, arz da olsun. Büyük ve sanat değeri yüksek iş istekleri olmuyor değil. Ben daha çok İznik ve Konya'dan büyüklü küçüklü çeşitli çini atölyeleri ile beraber çalışıyorum, onlar eserimi panoya dönüştürüyor. Zaman alan ve uygulaması uzun süren böyle büyük istek eserler yanında evlilik davetiyesi yaptırtmak isteyen bile çıkıyor.

Yani, pazar kurallarını da bir usta olarak bilmek...

Evet. Faydası var. İşletme bitirmiş olmamın faydası oluyor. Ofis ve çalışma atölyem rahmetli babam Nusret Çolpan'dan kalma. Nur içinde ve rahmetle yatsın: Kabri Topkapı'da Turgut Özal'ın kabri yakınında bulunuyor.

Kültür duyarlılığı olanlar bizi televizyon programlarına veya kültür etkinliklerine davet ediyor. Takvim yaptıranlar oluyor. TV programları yanında dergilere makale konusu için çizimler, kitap kapakları ya da prestij hediyelikler için istekler geliyor.

Bir nakkaş, minyatür sanatçısı olarak kendi tarz ve üslubunuzu anlatır mısınız?

Minyatürün değişik anlatımları oluyor. Son yıllarda yurtdışından da istekler oluyor. İstanbul'daki eserleri görüp gelenler veya tavsiye ile bana ulaşanlar. Baskı yapıp gönderiyorum ya da çini olarak isteyen oluyor. Şahıs istekleri de oluyor. Prens Faisal bin Abdullah bin Mohammed Al Suud, dünyanın her yanından değişik sanatçılara Mekke ve Kudüs'ü çalıştırtmış. Babamdan istemişti. Üç mukaddes şehri benden de istedi. Çini üzerine minyatür olarak yapıp kendisine gönderdim.

Yeni, yani klasik tarzda olmayan desenler de deniyorum. Bunlar, yerine göre daha çok beğeniliyor. Bu şekilde talepler arzı da şekillendiriyor. Bunlara duyulan ilgiyi iltifat babında kabul edersek fena değil. Yeni ve biraz aykırı tasarımlarımı babamın yakın arkadaşları ile de paylaşıyorum. Beğeniyorlar. Süheyl hocamızın kızı Gülbün Mesara hanım ile ya da nakkaş Semih İrteş abiyle istişare yapıyorum.

Sanatçı olarak yaptığınız çini minyatür sanatını genel sanat kamuoyunda nasıl ve nerede görüyorsunuz?

Gelenekte minyatür ve çini bu derece birlikte yorumlanmadığından merak ve beğeniye mazhar oluyor. Tasarımlarımda geçmişin tekrarı olmayan özgün işler çıkardığımdan, sanatımızın gelişim ve renkliliğine katkıda bulunduğumu düşünüyorum.

Eseri sipariş edenin istekleriyle sizin sanat prensiplerinizin/ ideallerinizin uyuşmadığı alanlar hangileri?

Gelenler az çok tarzımı bilerek beni tercih ediyor. Belki bu nedenle minyatüre ters gelecek ve zorlama bir istekle de karşılaşmıyorum.

Bir şahıs eser vakfiye etmek istese ve konuyu da size bıraksa hangi konuyu çalışmak istersiniz?

Dünyadaki her başkenti işlediğim devasa bir dünya minyatürü olabilir.

 

Kadri Akkaya konuştu

Fotoğraflar: Isabelle M. Beck

YORUM EKLE