Bir neslin 'BabaHoca'sı idi Sabahattin Zaim

'Sabahattin Zaim bize bir teori değil, bir eylem (amel) tarzı bıraktı, bir duruş bıraktı.' M. Murtaza Özeren, Mustafa Özel’le merhum Sabahattin Zaim hakkında konuştu..

Bir neslin 'BabaHoca'sı idi Sabahattin Zaim

Uzun ömründe birçok neslin yetiştiricisi olmuş, kalıcı işlere imza atmış “Hocaların Hocası” Sabahattin Zaim, bu dünyadan hicret edeli yedi sene oldu. Vefatının yıldönümü münasebetiyle, Hoca’nın talebelerinden Mustafa Özel’le kısa bir sohbet gerçekleştirdik.

Sabahattin Zaim ile ne zaman, nasıl tanıştınız?

Bu soru bir tuhaf geldi bana. Sabahattin Hoca ile sanki hep tanışıyormuşum gibi bir duygu içindeyim. Bizim nesil için bir “BabaHoca” idi. Binaenaleyh, ilk tanışma anı diye bir şey hatırlamıyorum. Üniversite yıllarımızda çeşitli ilmî toplantılara gidip gelirdik. Mesela “İslam’da faiz meselesi” yahut “İslam ve demokrasi” gibi.

Bildiklerinden taviz vermez, ama kimseyi de kırmazdı. Sanki, “insanlar da fikirler kadar önemlidir, aman birbirinizi gücendirmeyin” der gibiydi. İnsanların akılları kadar; galiba akıllarından da ziyade, kalplerine karşı konuşurdu. Doğrudan kalbe seslendiği için de bir BabaHoca olarak algılanıyordu.

Kalbe seslenmeyi biraz daha açar mısınız?

Sadece akla hitap edenlerle de elbette verimli tartışmalar yaparsınız, çok da yararlanırsınız. Fakat bir de bazı insanlar var ki, onları dinlerken “bu adam bana bir şey yutturmaya çalışmıyor; beni aldatmaya çalışmıyor; elini uzatıyor, hayatı ve ölümü benimle paylaşmak istiyor” dersiniz. İşte Sabahattin Zaim böyle birisiydi. Okuduklarını önce kendi kalbinin süzgecinden geçirip öyle aktarıyordu bize. Mesela hazırladığı “Çalışma Ekonomisikitabına bakıyorsunuz, her bölüm bir ayet veya hadis ile açılır ve her konu bunlar ışığında incelenir. Aslında muhteva itibarıyla baktığınızda diğer çalışma ekonomisi kitaplarıyla üç aşağı beş yukarı aynı konuları işliyor ama bu işaret ettiğim fark, kitabı özel kılıyor. Sonra okurken “bu adam bana gerçekleri kavratmak ve doğru bir konum aldırmak istiyor ve bu hususta da Müslüman olmanın ne kadar mühim olduğunu hissettiriyor” diyorsunuz. Bu yönüyle kendi kuşağı içindeki insanların da bence birçoğundan ayrıydı.

Peki Hocam, Sabahattin Zaim’in kurduğu birçok kuruluş ve dernek mevcut, bunları Sabahattin Zaim’in hangi yönüyle açıklayabiliriz?

Sabahattin Zaim bize bir teori değil, bir eylem (amel) tarzı bıraktı, bir duruş bıraktı. Ders kitaplarını çıkarırsanız, diğer eserlerinin çoğu birer konuşma gibidir. Hatta ders kitapları bile sistemli birer konuşmadır. Büyük teoriler kurgulayarak değil, Hakkı konuşarak ve Hak yolunda hayırlı işlerin önünü açarak var oluyordu. Kurduğu, kuruluşunda öncü olduğu müesseseler de bu çerçevede ele alınabilir.

Tabi ki yazmak da sonuçta bir ameldir ancak konuşmadaki sıcaklığı tesis edemezsiniz yazıda. Sabahattin Zaim’in yazılarına baktığınızda bu sıcaklığı, konuşmasındaki gibi, çok iyi şekilde tesis ettiğini görürsünüz. Adeta yazmıyor da konuşuyor gibidir yazılarında. Kendinden sonraki birkaç neslin ondan etkilenmesi bu yönü sayesinde olmuştur. Bazı kişilerin konuşmasıyla, o kişiyle sadece kavramsal düzeyde bir ilişki kurarsınız. İnsanî derecede bir ilişki kuramazsınız. Sabahattin Zaim ise konuşması ile önce insanî bir ilişki tesis ederdi.

Vefatının ardından kaleme aldığınız yazıda “şifahî geleneğin son halkası” ifadesini kullanıyorsunuz Sabahattin Zaim için. Bu ifade nasıl anlamlandırılmalı?

Sabahattin Zaim bütünüyle bir nazariyat adamı değildi. Yani konuşmasında kavramların tahakkümü yoktu. Çünkü kalpte ilmî kavramların hükmü geçmez. O kalbe sesleniyordu. Yazdıklarında da bu özelliği mevcuttur. Yazdıkları, bir nazariyat derlemesinden ziyade terbiye kaynağı olarak düşünülmelidir. Şifahî yani sözlü gelenek, dinleyicinin kalbine seslenmeyi, bu sayede güven tesis etmeyi esas kabul ederek devam eder. Bu gelenek içine Sabahattin Zaim’i yerleştirmek yanlış olmayacaktır. Onda bu bilgeliği, güven veren çehreyi görürdünüz.

Sabahattin Zaim, Müslümanların meşgul olduğu diğer oluşumlara nasıl bakardı?

Hoca her İslamî oluşuma müspet bakardı. Hatta o kadar müspet bakardı ki hiç yanlış veya eksik görmezdi, görmek istemezdi. Hep olumlu yönde telkinlerde bulunurdu. Ve geleceği hep aydınlık görürdü. Bu olumlu bakış bazen eleştiriler alıyordu tabii, “bu hoca da her şeye olumlu bakıyor” diye. Ancak bu onun karakterinde olan bir şeydi. İçinden geldiği için böyle yapıyordu. Tenkide değil, safları tahkime önem veriyordu.

M. Murtaza Özeren, Sabahattin Zaim’i anarak Mustafa Özel’le konuştu

YORUM EKLE
YORUMLAR
Melih
Melih - 6 yıl Önce

Allah hocamıza rahmet eylesin, talebelerini kendi yolunda emin kılsın.

banner36