Bahattin Yıldız şahsiyetiyle güzel bir örneklik sundu

Bahattin Yıldız, yaşarken nasıl öğrettiyse güzeli, iyiyi, vefayı, şehadetinden sonra da öğretmeye devam etti. Tuğba Özdemir, onu tanıyanlara 'Bahattin Yıldız sizin için ne anlam ifade ediyor' diye sordu.

Bahattin Yıldız şahsiyetiyle güzel bir örneklik sundu

Bahattin Yıldız… Herkese, her şeye, en çok da mazlumlara vakti yeten adam. Bir merhabası olanda dahi iz bırakan. Gittiği her ülkede, karşılaştığı her bireyin kalbine dokunan. Kocaman yüreğine dünyadaki tüm mazlumları sığdıran. “Her yolculuk bir yeni dünyaya açılır” derdi. Yaşarken nasıl öğrettiyse güzeli, iyiyi, vefayı, şehadetinden sonra da öğretmeye devam etti. Bir dostu onun için şöyle demişti: “Yardım işlerine yorulma molası, dostluğa darılma arası yazmazdı kitabında.”

Onunla tanış olmak ne güzel, onu anlatmak ne güzel. Onu dostlarından, dava arkadaşlarından, öğrencilerinden dinlemek ne güzel. Onu tanıyan ya da sadece duyan, okuyan kim bilir daha nicesi, “Bahattin Yıldız sizin için ne ifade ediyor?” denilse neler diyecekti… Merak ettik ve sorduk:

Sıdıka Çetin: “Bahattin Yıldız ismi sende ne ifade ediyor” diye sordu dostum. Burnumun direği sızladı. Demek ki çokça özlem, hasret ifade ediyor öncelikle. Beş yılı dolduran yokluğunun hayatımızdaki bir ‘dost’, bir ‘ağabey’ boşluğuna tekabül etmesi… Bir de yüreğinin bin bir parçasını Türkiye’nin dört bir yanında bulunan ‘Bizim Çocuklar'da bıraktığı gibi, bedeninin parçalarını da yıllarca şehadet aradığı Afgan dağlarında bırakan ve adeta dünyaya ceset bütünlüğü bile bırakmayacak kadar eyvallah etmeyen adam… Bahattin Yıldız. Aramızdayken yaşantısıyla satır satır yazdığı, adanmış bir hayat karşılığında sunulmuş Rabbani ikram. Ruhu şad, gidişi ibret olsun inşallah.

Taner Taştekin: Bahattin Yıldız'ın sessiz öncüler arasında zikredilmesinin sebeplerini sadece onun küçük cihad arenasında ortaya koyduğu münzevi, muttaki, mütevazı duruşuna indirgemek eksik bir yaklaşım veya yanlış bir tanımlama olarak kalacaktır. Bahattin Yıldız, öncü müslüman kimliği ile, dünyanın katılığı karşısında yüreğini kuşanabilmiş ve bir merhamet yumağı olmuştur. Kalbi dünyanın süsleri tarafından esir alınmış, yoldan çıkmış insanların zamanında yaşamış olmasına rağmen, yüreğine yeryüzünü adalet ve merhametle yoğurmaktan daha büyük hiçbir arzuyu yerleştirmemek gibi büyük bir cihadın muzaffer bir neferi olarak ömrünü gözlerimizin önüne sermiştir. 80'li yıllarda genel geçer tabirle kardeş kavgasının yaşandığı bir ortamda, müslümanların kendilerinin ortaya çıkarmadıkları bir savaşın taraftarı olmaması gerektiğine işaret etti. Yine cihad mahreçli hicretinde, artık yitirdiğimiz müslüman ferasetini buluyoruz onda. Bütün bu görkemli yaşantısına kaynaklık eden şeyin, insani erdemlerle donatılmış gözüpek bir yolculuk düsturuna dayandığını görmemek mümkün değil.

2000'li yılların başında sınanmanın boyut değiştirdiği günlere gelmiş olduk. İhtiyacımız olan müslüman feraseti idi bir kez daha. İmkansızlıkların imtihanından, iktidarın imtihanına bir geçiş yaşandı. Yürünen yol bir kez daha çöl gibi zordu. İstikamet duygusunun günden güne yitirildiği, imkan ve iktidarın bir el uzatımlık mesafede olduğu günlerde, kalkan son gemiye binme telaşı güçlü bir şekilde hissedildiğinde, Bahattin Yıldız yeniden elinin emeğiyle kazanma, hakça paylaşma ve adalet ile davranmanın güzel örneklerini şahsiyetinde billurlaştıran bir serüvene imza attı. Güllerin Vedası'nda aklı kalmış bir adamın hikayesi idi söz konusu olan. Karda Ayak İzleri bırakarak gelmişti vatani aslisine.

Bir ateş-i suzan vardı, gizli bir yara, mübarek yüzündeki durgunlukta saklıydı bunlar. İçine kapanık insanların içlenemediği bir dünyada, içli bir adam olarak yaşadı ne yaşadıysa. Sırrına erdiği hakikatler onu daha durgun, daha dingin, daha cesur kılıyordu. Bosna'da yanan onun eviydi, Erzurum'un soğuk kış günlerinde cep harçlığı bitmiş öğrencilerin tedirginliği titretiyordu kalbini, Afganistan deyince söz kifayetsiz kalıyordu. Bölünmüş zihin yapılarıyla bilinci yaralı müslümanların, hak namına talip olduklarında bir eksiklik vardı sanki. Yaşantısı ile bunu düzeltmek istiyordu belli ki. Bir akla kapanmanın, tek bir amel biçimi üzerinden ahireti kazanma çabalarının eksikliğini hissediyordu. Bu yüzden cihada, ilime, salih amele, zühde, aksiyona her an hayatında yer açan bir üslubun ve usulün de yol açıcısı idi Bahattin Yıldız. Sözün sonuna geldiğimizde, dünyanın iddia sahibi müslümanları ters köşe yaptığı bir sahnesinde, hayata şık bir çalım atarak gitti Bahattin Abi.

Faruk Eşlik: Zor bir soru, Bahattin Yıldız benim için ne ifade ediyor? Dostluk. Vefa. Samimiyet. Dünya malına tenezzül etmeyen Ebu Zer. Şehit gibi yaşayan şahit. Gençliğin öncüsü, ümmet âşığı herkesin ağabeyi. İyiliği unutmayan iyilik seven. Müslümanca yaşayan örnek şahsiyet. Entelektüel. Okur yazar. Aslında o her haliyle örnek. Tevazuunu her haliyle belli eden infak öncüsü ve infak yolcusu. Yoldaş, sırdaş, kardeş, ağa, baba...

Ayten Aldemir: Bahattin ağabeyin gidişiyle anladım hareketin ümmeti bir arada tuttuğunu, bunun adının Bahattin Yıldız olduğunu. Anladım, lakin anlatamıyorum. O gidince sanki parçalandı İzmir. “Biz” iken “ben” olduk. “Biz”in içinde herkes vardı, herkes bir’di, birlikteydi. Şimdilerde orta yolu bulamıyoruz. Her yerde etkinlikler, programlar çok ama camiler boş. Bahattin ağabeyin namaza ne kadar çok önem verdiğini kitaplarını okuduğumda bir kez daha anladım ve şaşkınca kalakaldım. Çünkü o hep hareket adamıydı. Şehadet kelimesini günlük hayatımızdan çıkardığımızdan şikayet ederken aslında değişimi o da fark etmişti. Şimdiki halimizi görse… Zannetmiyorum ki yediğini, içtiğini gezdiği yerleri paylaşsın. Allah ona en güzel mertebeyi bahşetti, bizler gibi daha fazla kirlenmeden asıl hayatına göç etti. Şahitlik şehadeti getiriyor. Şahit olamayan nasıl şehit olsun ki, değil mi? Yaşantısı ile şahitlik eden bir müslümana Allah en güzel sonu nasip eder elbette.

Bir acıdan haberdar olup da elindekini vermek için, en güzelini almak imkanı da varken en ucuzuyla yetinen adamdı. Yemek yediği yerler bellidir: Kemeraltı’nda Osman abinin yeri. Hem destek olur, hem karnını doyurur, hem dostları toplar hasbihal eder. Az zamanda, hepsi bir arada. İşte kazancın böylesi… Zamanı nasıl kullanacağını bilemeyenlere örnek bence.

Filiz Balcı: Hayattayken tanıyamadım ama Mehmet Güney ağabeyin anlatımlarıyla biliyorum. “Çok kısa, Bahattin Yıldız için bana ne dersin” dersen; bence o kalbini özgürleştirmiş bir derviş, cihada samimi bir mücahid ama sakin zamanlarda fitneden kaçıp hiçbir mezhebin, hiçbir meşrebin veya cemaatin yerde sürünen bencilliğine de alet olmamış, yine özgür, yine yalnız, yine bütün Müslümanları ve insanları kucaklayan örnek bir duruş sahibi. O yüzden önemlidir varlığı.

Muhammed Fesih Kaya: Bahattin Yıldız dendiğinde, kendisini tanıyan hiç kimsenin aklına tek bir şey gelmez. O bir yazar. O bir entelektüel. O mukaddes davayı üstlenmiş bir dava, düşünce adamı. O ümmetin koca yüreği. O fırtınalı denizde batmak üzere olan gemilerin sığınabileceği güvenli liman. O çağdaş dünyanın Ebu Zer’i ama bütün bunların yanısıra benim için o bir “ağabey”. Sevgi dolu, rahmet ve merhamet sahibi bir ağabey. Elinin emeğiyle geçinen, dostluğu ve kardeşliği yük olmayan bir ağabey. Her bir kuruşu anasının ak sütü kadar helal olan kazancını ümmetle paylaşmaktan keyif alan bilge ve hikmet sahibi bir ağabey. Vefanın ete kemiğe büründüğü ağabey…

Reşad Başer: Sevdikleri, kaygı duydukları için sınır tanımayan ve onların en mutlu, en hüzünlü anlarını paylaşan bir güzel insan. Ve bir Pazar sabahında herkes uyurken çocukları toplayıp onlarla dağ yürüyüşünde hayata dair dokunuşlar yapan bir lider. Feda etmeyi değil feda edilmeyi hayat düsturu yapan bir ağabey. Belki de özeti “Bizim Çocuklar”ın ağabeyi, aslanlarının ağabeyiydi desek ve arkasından hiç bitmeyen cümleler kursak ve konuşsak konuşsak: Bir eylem adamı olduğunu.

Kübra Feyza Doğan: Bizim Çocuklar’ın ağabeyiydi. Ağabeyimiz hep okçular tepesinde yaşadı. Hiç terk etmedi. Hayatı boyunca İslam’ın hakimi değil, hadimi olabilmek için çabaladı. Her zaman zalimlerin karşısında, mazlumların yanında oldu. Hamd olsun ki bir derdi vardı, derdi dünya değil, ümmet içindi. Ahde vefası, yaşamı, kalemi ve sözleri ile kalplerimizi imar eden mahir bir ustaydı.

Yusuf Ensar Çalışkan: O kendisini İslam’a hizmet ve cihad yoluna adamış bir mücahitti. Gençlere ve gençlerin fikirlerine değer veren samimi ve ihlaslı bir insandı. Türkiye’de İslami camianın bulandığı, sallandığı günlerde Bahattin Yıldız hep bir yerlerde İslam’ın ve Müslümanların faydasına işlerle uğraştı. Bahattin ağabey hayatı ve ölümüyle bize bir Müslümanın nasıl yaşaması ve ölmesi gerektiğini hatırlattı.

 

Tuğba Özdemir konuştu

YORUM EKLE
YORUMLAR
habib i naçar
habib i naçar - 8 yıl Önce

ben bahaddin yıldız'ı şehadetinden sonra tanıdım, ama şehadet yoldaşı faruk aktaş'la bir tahiyyat miktarı çay sohbetimiz oldu, güzel insadı vesselam.. din içten bağlılıktır hadisini simasında görebileceğiniz mücahid ruhlu müslümanların mirası da bu ruh oluyor.. selam olsun mücahidlere

Fâtıma Zehra Merinos
Fâtıma Zehra Merinos - 8 yıl Önce

Şu kısacık dünya hayatında bize örnek olacak ender şahsiyetlerden biri olan ve güzellik burcunda dâim parlayacak olan ağabeyi kelimelerin anlatması ne kadar yetersizse, susmaların ağıdı da o kadar güçlüdür. Zor zamanların hiç de kolay olmayan eyleminde, amel-i sâlihin üzere yaşamayı kendine şiar edinmiş yürek insanı. Ruhu şâd olsun. Tuğba Hanıma konuşup konuşturmaya vesile olduğu için ayrıca teşekkür ederiz. Bu da bir eylemdir ve güzel olmuştur. Ne diyorduk: "Her eylem yeniden diriltir beni."