Ali Emre ile Temmuz Dergisini Konuştuk

2016 Ağustos’unda Ali Emre yönetiminde yayın hayatına başlayan Temmuz dergisi, emin adımlarla yoluna devam ediyor. Mehmet Gemci, Sinan Özyurt, Asım Gültekin, Yasemin Kapusuz, Adem Turan ve M. Nezihi Pesen dergiyle alakalı sordu, derginin yayın yönetmeni şair Ali Emre cevapladı.

Ali Emre ile Temmuz Dergisini Konuştuk

2016 Ağustos’unda Ali Emre yönetiminde yayın hayatına başlayan Temmuz dergisi, emin adımlarla yoluna devam ediyor. Temmuz’u takip eden, dergide yazan bazı isimler, dergi fikrinin nasıl ortaya çıktığı ve derginin nasıl yol alacağı ile ilgili, derginin yayın yönetmeni Ali Emre’ye sordu; Emre de cevapladı.

Mehmet Gemci: Niçin Temmuz? 

Bu soruyla daha önce de çok karşılaştık, dilimiz döndüğünce cevaplamaya çalıştık. Bazıları tekrar olacak ama şöyle özetleyebiliriz: Bizim dergi çıkarma düşüncemiz epeydir vardı aslında. Hazırlıklara da başlamıştık. Eylül ayında, olmazsa Ocak 2017’de yola koyulacaktık. İsim konusunu tartışıyorduk. Hatta editörümüz Mustafa Yılmaz, bu konuyla ilgili olarak sosyal medyada bir anket çalışması bile yapmıştı.

15 Temmuz’daki darbe girişimi ve akabindeki emsali pek bulunamayacak direniş, hepimizin hayatında yeni satırbaşları açtı. Derginin çekirdek kadrosunu oluşturan arkadaşlarımız, kardeşlerimiz de farklı şehirlerde, farklı noktalarda bu direnişin içinde, ön saflarında yer almıştı zaten. Günleri aramızda dolaştıran kudret, hayata yeni sayfalar, boyutlar katmış oldu. Hayat, hepimizi bir kenara dizerek “Bir öneride de ben bulunayım.” deyince, onun önerisini öpüp başımıza koyduk. Bunu bir ikaz gibi görerek derginin adını Temmuz olarak belirledik. Hemen çalışmalara başladık. Ve birkaç gün içinde Temmuz ayı sonlanmadan, direnişe edebiyat içinden ses vermeye çalışarak ilk sayımızı çıkardık. 

Sinan Özyurt: Neden edebiyat? Bunca edebiyat dergisi varken neden Temmuz'u çıkarma ihtiyacı hissettiniz? Mevcut edebiyat ortamında Temmuz nerede duruyor, ne söylüyor? 

Bu alanlarda gösterilen her çaba, atılan her adım önemlidir, değerlidir. Öncelikle bunu söyleyelim. İyi kötü bir mevzidir, bir mekteptir, bir öbeklenmedir. Aslında ciddi bir bilinç ve istek eşliğinde çıkan her dergi; başkalarında gördüğü bir eksikliği gidermek ister. Kendisi bir teklif getirir. Kendisinin başka türlü bir katkısının olacağını düşünür.

Çok sayıda edebiyat dergisi var, doğru. Fakat bunların azımsanmayacak bir kısmı bir platform dergisine dönüşmüş. Donmuş. Diriliğini, canlılığını yitirmiş. Çoğunun belli bir çevre tarafından ciddiyetle takip edildiğini, okunduğunu bile sanmıyorum. Üzerindeki ölü toprağını, bir nebze de olsa Temmuz Direnişi ile atmış oldu bazı dergiler. Bütün dergiler, bir tür Temmuz dergisi oldu bir anda, bir süreliğine. Bunu süreğen, kalıcı, işlek hâle getirmek lazım. Biz edebiyatı, sanatı da sonuçta hayatın, yapıp etmelerimizin, yürüyüşümüzün bir parçası olarak görüyoruz. Bütün bir insanlık denizine açık olmakla birlikte temelde müslümanca yaşama, cehd etme, tanıklıkta bulunma derdimizden ayrı tutmuyoruz edebiyatla meşguliyetimizi. 

Dergimizin kadrosu içinde yer alan arkadaşlarımızın çoğu yıllardır bu çabayı omuzlayan çevrelerin içinde büyümüş, bir mektep ya da cemaat terbiyesiyle, kimliğiyle söz almış insanlar zaten. Aynı zamanda hayatiyete, diriliğe, duruşa sahip edebiyatçılarla da köprüler kurmak, birlikteliğimizi, sesimizi, çabamızı güçlendirmek istiyoruz. Bazıları haklı bazıları abartılı gerekçelerle edebiyata, edebiyatçılara hâlâ mesafeli duran mahalleye sanatın, estetiğin güzelliklerini yeniden ve süreğen bir şekilde taşıma çabasını önemsiyoruz. Aynı zamanda kötürümleşme ve kuytu köşelerde eğleşme alışkanlığından, bunalım ve siniklik marazından yeterince kurtulamayan edebiyat ve sanata da yeni, diri, sahici, kimlik sahibi bir iklimin, inancın, duruşun kazanımlarını aktarma noktasında elimizden geleni yapmak için koşturuyoruz. Bu iki tutum ya da yöneliş arasında yeni ve işlek köprüler kurmaya gayret ediyoruz. En iyilerimizde bile kısmen görülen oryantalist bakış ve düşünüşün neredeyse iki asırlık prangalarını kırmak gerekiyor zira. Yeri geldiğinde bir güzellik ve merhamet ırmağının yanında birlikte arınmak, yeri geldiğinde şehre varıp feryad u figan koparmak gerekiyor. Bunların bir kısmını ilk sayıdaki “Kahramanın Dönüşü” başlıklı sunuş yazısında da ifade etmeye çalışmıştık. 

Asım Gültekin: Temmuz'da kimler yazmalı, kimler yazmamalı? 

Sorudan kasıt isim vermekse bu doğru olmaz, yakışık da almaz. Açık söylemek gerekirse, bizim söyleyecek çok sözümüz ve farklı olduğuna inandığımız bir perspektifimiz vardı zaten. Öncelikle bunları dile getirmek istiyorduk. Fakat son süreçteki hızlı ve olağan dışı gelişmeler nedeniyle çok azına yer verebildik bunların. Daha yolun, işin başında olduğumuzu düşünüyoruz. Buna rağmen daha ilk sayılarından itibaren ciddi bir teveccüh de gördü Temmuz. Tanışıklığımızın olduğu kıymetli ağabeylerimiz, kardeşlerimiz de bizi yalnız bırakmadılar, ciddi katkıda bulundular. Bu noktada basit ama işlevsel ilkelerin, bir çizgi oluşturma isteğinin daha önemli olduğunu belirtmek lazım. 

Bu bağlamda öncelikle bizim kulağımıza küpe olsun diye şu esasları yinelemekte yarar var: Çizgimiz, “güzel söz” ile “kötü söz”ün bitimsiz mücadelesinde taraftır. Mavallara, şımarık ve sapkın nutuklara, şeytanlaşanların zehirli fısıltılarına ve iğvalarına, kurumlu kuramlara, bürokratik sanatsal efelenmelere karnı toktur. Merkezinde adalet, hakkaniyet ve merhamet vardır. Koluna girdiğimiz değerler dizgesi, ayartmaya değil uyarmaya gayret eder. Avutmayı değil, ayıklığı savunur. Bilinci, hakkı ve sabrı örgütler. Ekini ve nesli bozanlarla aynı kaptan yemez. Birlikte güzelleşmeye ve irtifa kazanmaya çağırır. Kökü yerde, dalları gökte salınan o güzellik ağacının dibinde kalemlerimizi bu dileklerle açma, bu dileklerle çatma derdindeyiz. Nitelik ve özgünlük kadar bu diriliği de önemsiyoruz. Kulağının dibinden çeşitli Kabillerin ayrılmadığı Batılı sapkın paradigmaya boyun eğmeyen bir edebiyatın da eleştirinin de hâlâ mümkün olduğunu düşünüyoruz. Ne kadar başarılı oluruz, bilemiyoruz elbette. Gayret bizden, tevfik Allah’tan. 

Yasemin Kapusuz: Temmuz, hazırlık aşaması olan bir dergi mi? Zor zamanların dergisi mi? Tankların önünde durduğu malum. Darbelere mi hazırlar? Aralık ayını Mehmet Akif'e ayırdı Temmuz. Akif çizgisinde bir dergi diyebilir miyiz? Yalnız vaazlarla değil edebiyatla da ümmetçi bir mücadeleyi mi savunur? Temmuz'un kaptanı olarak rotası hakkında neler söylersiniz? 

Bu uzun sorunun bazı kısımlarına daha önceki sorularda cevap vermiş olduk sanırım. Büyük iddiaların altında da ezilmemek lazım. Yarın ne olacağını, başımıza ne geleceğini bilme kudretine sahip değiliz. Dergi de sonuçta bir araç. Bir amaç değil. Hayatın, ibadetin, kulluğun, kardeşliğin, hatta edebiyat ve sanatın ta kendisi değil. Biz merhaleye, aşamalar bütününe inanan insanlarız aynı zamanda.

Evet, merhum Âkif’in cehdini ve çizgisini biliyoruz, önemsiyoruz. Ondan ilham alıyoruz, o çabalar bütününü güncellemek istiyoruz. O çizgideki canlılığı, iştiyakı, ışıltıyı, diriliği, başarıyı da yer yer yetersizliği, çaresizliği ve hüznü de anlıyoruz. Fakat her dergi kendi zamanının çocuğudur. Her insan gibi edebiyatçı da kendi zamanının koşulları, çevrimi içinde söz alır. Merhamet salıncakları kuracak zamanı da şehre varıp feryad u figan koparacak zamanı da görmek, gözetmek gerekir. Nitelikli, özgün her edebi çaba son çözümlemede, hatta toplumcu bir karaktere sahipken bile özneldir, kişiseldir. Edebiyatı bunun için okuruz, severiz. Fakat ev yanarken perdenin desenlerine takılıp kalmayan; kriz zamanlarında, büyük dönemeçlerde içine kapanmayan, ye’se düşmeyen, umudu ve inancı çoğaltan bir teyakkuz hâlini de asla göz ardı etmeyiz.

Evet İslamcıyız. Ümmetçiyiz. Ahlak ve adaletin her alanda iki temel sütun olduğuna inanıyoruz. Fakat bunu söylerken insanlığın ortak temalarına, sorunlarına, acı ve sevinçlerine, tarihteki ve günümüzdeki birikimine, özlem ve arayışlarına kulaklarımızı tıkamıyoruz. Şu an’ı, yaşadığımız zamanı gösteren bir saat gibi halkımızın, memleketimizin, bize sorumluluk yükleyen inanç ikliminin içindeyiz. Aynı zamanda bir pusula gibi insanlığın yöneldiği yere, yöne, gelecek tasarımına da dikkat kesilmek istiyoruz. 

Adem Turan: Temmuz, özel sayılarla devam edecek mi?

Aralık sayımız bir özel sayı gibi algılandı hep ama özel sayı değildi. Kapsamlı sayılabilecek bir “Mehmed Âkif” dosyası içeriyordu ama farklı edebî türlerde yazı ve şiirler de vardı. Derginin alışılmış formatına 40 sayfa daha ekleyerek çıkardık Aralık sayısını. Aralık, ustamız, öncümüz Âkif’in hem doğduğu hem de vefat ettiği ay. 2016, vefatının 80. yılı aynı zamanda. Temmuz Direnişi, Âkif’in yeniden ve güçlü  bir avazla dönüşü olarak görülebilir. Direnişin çekirdeğini oluşturanlar, onun yetişmesi için çırpındığı “Âsım’ın Nesli”nden önemli izler taşıyan insanlardı. Bu vesileyle onu çeşitli yönleriyle anmak, yeniden okumaya ve anlamaya çalışmak, gündeme getirmek istedik. 

Biz her sayı dosya konuları belirleyen bir dergi değiliz. Bunu savunanlar, önemseyenler olsa da kapağa çıkarılan dosya konularının dergiyi sınırladığını, kötürümleştirdiğini düşünüyoruz. O dosya konusuna ilgi duymadığınızda, bir dergiye soğuk bakabiliyorsunuz. Fakat kapıyı da büsbütün kapatmıyoruz. Önemli dönemeçlerde, çok acil konularda, gerekliliği elzem durumlarda dosya da hazırlayabiliriz, gücümüz yeterse özel sayılar için de kolları sıvayabiliriz.

M. Nezihi Pesen: Akif yaşıyor mu? Yaşıyorsa müslümanlar kendisine ne  kadar itibar ediyorlar, şiirlerine-fikirlerine kulak kesiliyorlar mı?

Üzerine çeşitli şallar atılan, unutturulmaya çalışılan Âkif’i okuyan, yaşatan, gündemleştiren insanlar, çevreler hep oldu elbette. Fakat bu sınırlı yahut çarpık ilgi, Âkif’i –deyiş yerindeyse- son cemaat yerinde tutmayı başarabilmişti ancak.

“Âsım’ın nesli”nden ciddi izler taşıyan Temmuz Direnişi, üstadı oradan alıp tekrar kürsüye çıkardı kanımca. Onun asıl çabası, cehdi, çizgisi böylelikle gövdeleşti, halk içerisinde maya tuttuğunu göstermiş oldu. Bunu tartmak, güncellemek, süreğen hâle getirmek gerekiyor şüphesiz. Mustafa YılmazNecmettin Asma ve Murat Ayar kardeşlerimizin büyük bir emekle görünür kıldığı, teşekkür borçlu olduğumuz birçok yazarımızın katkıda bulunduğu Aralık sayımızda bu “kulak kesilme”nin çeşitli veçhelerine şahit olmak mümkün. 

Söyleşiye sorularıyla katkıda bulunan bütün dostlara teşekkür ediyorum. Allah razı olsun. Fiemanillah.

 

Soruşturma: Yasemin Kapusuz

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Dilek
Dilek - 6 yıl Önce

İlk sayısını keyifle okuduk derginin. Allah yollarını açık etsin.

Hatice - Tokat'tan
Hatice - Tokat'tan - 6 yıl Önce

Yıllardır yaptığı her şeye bir direnç ve güzellik katan adam.Allah ömrünü bereketlendirsin.Temmuz dergisini her yerde bulamıyoruz ne yazık ki.

banner36