Yiğit attan düşse yine “ad” kalır; türkünün de, doğanın da hakikati bu… At ölür ad kalır yani… Onu kamuoyunun Abant’ta yaptığı konuşmadan, magazin haberlerden, bir linç kuşatmasından tanıması işin magazin tarafı… Çok da önemli değil; belleğinin ve irfanının zemini, ateş yakılıp üstünden atlanılan avuç içi kadar bir zemin olunca, yargı da saman alevi oluyor sonuçta…

Parti kapatmakla maruf bir partinin kapatılmasını demokrasi adına talep etmek, sosyolojik dayanaklarını iyi bilerek bunu söylemek, fikir de olsa birilerinin hoşuna gitmedi, olsun…

Türkiye üzerine, Türkiye’ye dair en çok okuyanlarımızdan…

Çevik bir tarafı var. En fazla gözlerinden belli… Yerinde duramayan, sağa sola at koşturan, en dumanlı, en karanlık ormanlarda bile ışıltısını kaybetmeyen gözleri var. Gözleri bir iki uzuv değil, sadece görme organı değil de, hayatının rehberi, peşinden gittiği öncü gibi adeta…

Aktüel olanla, akıp giden hayatın yığınların ilgilendiği tarafıyla pek ilgilenmiyor. Yığınları yığın kılan, toplum kılan, yerine göre “toplama” kılan nedenleri, sonuçları, aktüel olandan ayırma basiretine sahip…

Kısa denecek orta boylu, ufak tefek, kara kuru bir adam olmasına rağmen, bir mecliste üç beş kelam edince adeta dağlaşan, konuştukça, dinledikçe yücelen bir tarafı var.

Bir şey onun için değerliyse şayet değerli… İzafi değer, yükleme değer, giydirme değer numaralarını yutmayanlardan…

Kestirmeci… Sonuç adamı… Sözü uzatmıyor. Uzayan sözden sükûta ve Allah’a sığınanlardan…

Türk Hatırat Tarihine feda ettiği geceler

Onu en çok, bir kitabı karıştırırken, yeni çıkan kitapları gözden geçirirken tanımak mümkün… Dikkati, doğallığı, ilgisi, hangi kitaplarla ilgilendiği dünyaya ilgisinin de anahtarı gibi…

Son dönem yenilgi tarihimizi en iyi bilenlerden… Mağlup ve mağluplardan yana oluşu, zihninde ve kişiliğinde en küçük bir eziklik ve aşınmaya yol açmamış… Kişiliğinde hesaplaşma eğiliminin temellerinde en küçük bir tahribat ve tahrifat yok…

Her ay düşünce mecmualarını, edebiyat mecmualarını salt alışkanlıkla değil, dinamik kalmak için akışkanlıkla da takip ediyor.

Cömert… Çay için çorba için, yemeğe azığa yoldaşlarına ve yol arkadaşlarına hesap ödetmeyenlerden…

Adına inat Moğollarla ve Moğollukla arası iyi değil.

Halkın arasında… Evine yürüyerek gidiyor… Ekmeği filede…

Cengiz Aydoğdu bu, ağabeyimiz…

Mecmualarda ahvalimize dair yazılar yazıyor.

Hakkındaki tezvirat umurunda değil.

İyi okur.

Türk Hatırat Tarihine feda ettiği geceler, entelektüelim diyen pek çok okumuşun kitaba ayırdığı toplam zamandan daha fazla…

Tek bağımlılığı Türkiye…

Malazgirt’i ve Viyana’yı, Yemen’i ve Galiçya’yı aynı anda gören bir yüzü var.

Mağrur bir acının esmeri…

Böyle biliriz.

 

Mehmet Aycı yazdı