Afrika’nın bereketli toprakları ne yazık ki geçmişten bu yana sürekli olarak sömürüye maruz kalmış. Ve Batı, buradaki ülkeleri menfaatleri uğruna işgal etmeyi adeta birer kahramanlık nişanesi haline getirmiş. Ayrıca vahşi hayata medeniyet taşıdıkları iddiasıyla da getirmiş oldukları medeniyet karşılığında bu toprakları sömürme hakkını kendisinde bulmuş. İşte Afrika'nın hep duyduğumuz ve bildiğimiz o acı gerçeklerini Somali'de daha yakında görme ve inceleme fırsatını yakalamış olan Galip Yılmaz'la da işin iç yüzünü öğrenmek adına bir söyleşi yaptık. Ve Galip Yılmaz da bizlere Somali'nin bilinmeyenlerini aktardı.
Galip Yılmaz ziraat mühendisi. TİKA ve İHH'nın Somali'de ortak olarak yürüttüğü tarım projesinde görevli olarak çalışıyor. Somali halkına tarımsal çalışmaların nasıl yapılacağını öğretmek için de yaklaşık olarak bir seneden beri orada bulunuyor. Belli dönemlerde de oradaki çalışmaların raporlarını aktarmak için Türkiye'ye geliyor.
Öncelikli olarak Somali'nin şu anki durumuyla ilgili bize biraz bilgi verebilir misiniz? Ülkenin içerisinde bulunduğu sıkıntılı sürecin nedenleri nelerdir?
Somali Afrika'nın doğusunda Afrika boynuzu diye tabir edilen bir coğrafya üzerinde kurulu olan büyük bir ülke. Nüfusunun da on milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca topraklarının verimli olması nedeniyle geçmişten bugüne sürekli olarak sömürge olarak kullanılmak istenmiş bir yer. Ülkenin genel durumuna şöyle bir göz attığımızda ve yapmış olduğumuz geziler sonucunda da sömürünün etkisini halen görmek mümkün. Ve sömürgeleştirmenin bu ülkeye en büyük zararıysa, insanların birbirlerine karşı duyarsızlaştırılması olmuş sanırım. Ülkede ya çok zenginler var ya da çok fakirler. Ortasını bulmak neredeyse imkânsız. Hatta zenginleri Türkiye'deki zenginlerden bile daha lüks yaşıyor denebilir. Fakirlerininse barakalardan evleri dahi neredeyse yok. Ayrıca ülkenin büyük bir bölümünde elektrik de bulunmadığı için insanlar gecelerini mum ışığı altında geçirmek zorunda kalıyor. Halk tüm bunları yaşarken, zengin olarak nitelendirebileceğimiz kimseler ise bu duruma hiç bir şekilde katkıda bulunmuyor. Zaten onlar daha çok Batılı ülkeler için çalışan bölge insanları haline gelmişler. Bu yüzden de açıkçası ülkede adaleti tesis edecek bir devletin olduğunu söylenemez.
Belki tarihinde sadece Osmanlı Devleti döneminde adalet ve özgürlükle yönetilmiş olan bu ülke, sonraki dönemlerde sürekli olarak sömürgeleştirilmeye çalışılmış. Osmanlı Devletinden sonra İtalyanların ülkeyi işgal etmesiyle de zaten Somali halkı büyük bir yoksulluğun içine düşmüş. Bu sömürgeleştirme, İtalyanlara karşı bağımsızlığını kazanana kadar (1960) da sürmüş. Fakat bağımsızlığını kazanmasına rağmen halkın üzerinde oynanan oyunların devam etmesi nedeniyle kazanılan bağımsızlığın ardından yaklaşık olarak yirmi beş sene de Siyattara denilen sosyalist zihniyetli bir diktatör tarafından yönetilmiş. Ve genel olarak Müslümanların yaşadığı bir ülke, maalesef bu dönemde İslam anlayışı yerine sosyalist bir anlayışı benimsemek zorunda kalmış. Ülke üzerinde oynanan oyunlar, kendisine engel teşkil edecek her şeyi, özellikle İslami çalışmaları da bu nedenle büyük ölçüde engellemiş. Ve bir ailenin aylık gelirinin 100 dolar olduğu bir yerde, bunu nasıl başardıklarını tahmin etmek de çok zor olmaz.
Günümüzden Somali'nin sosyal yapısına şöyle bir baktığımızda da zaten zenginlerin, Batılı ülkelerin sömürüsünü kabul ederek oradaki ayağını oluşturduklarını rahatlıkla görebiliriz. Bu gerçekten üzücü bir durum. Somali’nin fakir insanları tarafından hem kendi milletinden insanların sömürüsüne maruz kalmak, hem de İslam beldesinde sosyalist bir rejim tarafından yönetilmek oldukça zor bir durum olsa gerek.
Peki halkının birbirine karşı olan tutumu nasıl? Sömürüye karşı birlikte hareket edebiliyorlar mı?
1991'de halk ihtilaliyle bu yönetimi devirmiş olmalarına rağmen yine de birlikte hareket ettiklerini söylemek zor. Çünkü ülke geçmişten bugüne sürekli olarak bir iç savaş halinde. 1991 yılında yapılan devrimde de bir milyonu aşkın insanın öldürülmüş olduğunu düşünecek olursak, kaos ortamının hâlâ sürdüğünü söyleyebiliriz. Hatta şu an itibariyle bile düzeni kuran ve otoriteyi sağlamış bir hükümetin olmaması durumu daha da zor hale getiriyor. Bu nedenle de halk ayrılık içinde. Öyle ki iç savaş başladıktan sonra Cibuti'ye sınır olan Somaliland diye adlandırılan bir kesim, her ne kadar dünyada pek fazla tanınmasa da kendi özerkliğini ilan etmiş. Orta kısmında ise başkenti Galkayo olan Pundland diye bir devlet kurulmuş durumda. Güney kesimi ise Somali Federal Cumhuriyetini oluşturuyor. Ve sadece bu duruma bakarak bile halkın halen birlikte hareket edemediği rahatlıkla görülüyor.
Somali Müslüman bir ülke. Aynı zamanda da yıllarca Batı etkisinde kalmış yer. Peki buradaki İslami hareketler hakkında neler söyleyebiliriz?
Öncelikli olarak şunları söylemek isterim. Somali'de üç kez İslami devrim gerçekleştirilmiş. İlki (1996) yılında yapılmış ve İslami hareket ülkeyi ele geçirmek üzereyken Batılı ülkelerle iş birliği yapan işbirlikçilerin kışkırtması neticesinde İslami devrim oluşumunu tamamlamadan son bulmuş. Ardından 2005 yılında İslam Mahkemeleri denilen bir birlik ülkenin yönetimini ele geçirmiş. Fakat Batılların işine gelmediği ve sömürülerine engel olduğu için Amerika ve Batılı güçler harekete geçerek, ülkeyi Etiyopya'nın işgal etmesi sağlanmış. 2005'den 2009 yılına kadar ülkenin Etiyopya işgali altında bırakılmasının ardından, 2009’dan itibaren de tekrar İslami hareketler canlanmaya başlamış. Ve 2011’de El-Şebab denilen örgüt ülkeyi tamamen ele geçirmiş. Fakat El- Şebab her ne kadar İslami bir örgüt olarak bilinse de tam manasıyla İslami anlayışı temsil ettiği söylenemez. Ancak asıl olarak İslami anlayışı orada sürdüren kuruluşun Müslüman Kardeşler olduğu söylenebilir. Nitekim Müslüman Kardeşler’in Somali'de de büyük bir kitlesi var. Ve etkisi de oldukça da fazla.
Tüm bu zorluklar içerisinde eğitim ve kültürel yaşantı nasıl devam ediyor orada?
Açıkça bu ülkede eğitimden çok fazla söz etmek mümkün değil. Çünkü halk yalnızca geçimini sağlamaya çalışıyor. Ve eğitimin de paralı olması nedeniyle çocuklarını okullara gönderemiyorlar. Daha doğrusu karnını bile doyurmakta zorlanan bu insanların eğitim için harcayacak paraları yok. Bir ailenin aylık gelirinin 100 dolar olduğu bir yerde bunun yarısını eğitim için harcamaları oldukça zor gözüküyor. Ve kabileler halinde yaşadıkları için, sosyal yaşantıları biraz da kabileler belirliyor. Eğer ileri gelen bir kabilenin içerisinde doğmuşsan şanslısındır. Yok eğer sıradan bir kabilede doğmuşsan karnını doyurmak için çalışmak zorunda kalırsın. Fakat bu sıkıntılara rağmen ülkede hafız yetiştirme oranı oldukça fazla. Tüm bu güçlük ve sıkıntıların içinde bu da Allah'ın bereketi olsa gerek.
Halk bu durumda geçimini nasıl sağlıyor?
Günü birlik yaşadıklarını söyleyebiliriz. Pek fazla çalışmayı sevmiyorlar. Ve bu yüzden de bir kardeş elinin uzanması gerekiyor bu ülkeye. Yemeleri için balık vermekten ziyade balık tutmayı öğretmek gerekiyor. Eğer topraklarının kıymeti kendilerine gösterilecek olsa çok büyük bir kalkınma içine girecekleri muhakkak. Fakat yıllarca süren sömürüden dolayı nasıl kalkınacaklarını tam manasıyla bilmiyorlar. Halbuki toprakları çok bereketli. Ve yılın her döneminde aklınıza gelebilecek tüm ürünler yetişiyor bu topraklarda. Fakat buna rağmen insanlar kıtlıkla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Ve her öğün neredeyse yalnızca pilav yiyorlar. Bir çok sebze ve meyvenin vatanı olarak nitelendirebileceğimiz bu topraklarda insanlar, imkânlara rağmen bu bereketliliğin farkında değiller ne yazık ki. Bu yüzden de sıkıntı içerisinde ve günübirlik yaşamak zorunda kalıyorlar.
O halde Somali için neler yapılabilir?
Öncelikli olarak oradaki Müslüman kardeşlerimizin bilinçlendirilmeye ihtiyaçları var. Bu nedenle de bizler bir takım çalışmalarla oradaki kardeşlerimizin bilinçlendirilmesine yardımcı olmalıyız. Zaten halk o bilinci kazandıktan sonra kendi hayatını idame ettirmesini bilecektir. Burada bize düşen asıl görev sanırım oradaki kardeşlerimiz için az önce de dediğim gibi balık tutmasını öğretmek olacak. Kolay değil, yıllarca sömürülmenin ardından insanlarda bir yorgunluk ve bir bıkkınlık var. Ve bunları aşma noktasında topraklarının kıymeti öğretilmeden ne kadar maddi yardım yapılırsa yapılsın ülkenin ayağa kalkması mümkün görünmüyor. Daha doğrusu yoksulluğun yaşandığı yerlerde bunları aşmak mümkün değil. Bu nedenle de Somali için öncelikli olarak onları bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Ve bu sayede de yavaş yavaş kalkınma gerçekleşecektir zaten.
Enes Yaşar konuştu