Ahlak bizim neyimiz olur

Sözlü kültürün temel özelliklerini koruyarak kendisini yazılı kültüre aktarışının en güzel örnekleri, doğulu toplumlarda kendisine sıkı bir gelenek oluşturmayı başarmış nasihatnamelerdir.  Hindistan’dan İran’a, Anadolu ve Arap dünyası üzerinden Endülüs’e, Kuzey Afrika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada bu konuya ilişkin oldukça büyük bir literatür ortaya çıkartılmıştır.

Sâsânîler zamanında, Hint kültüründen esinlenerek hükümdarlara öğüt vermek için kaleme alınan ve daha çok zend-avesta dini geleneğine dayanan, enderznâme, pendname diye adlandırılan kitaplar oldukça yaygındı. İslamiyet’in bu topraklar üzerinde yayılışıyla birlikte bu kültür, tercüme faaliyetleriyle İslam’a uyarlanmış ve pendname geleneği, Müslüman toplumlarca kaleme alınan siyasetname ve nasihatnamelerle canlılığını sürdürmüştür. Bu tür kitaplarda teknik gayet basit, söyleyiş biçimi hem estetik hem de nettir. İçerikse, dini önderlerin takipçilerine; bilginlerin öğrencilerine, halka ya da ülke yöneticilerine; babaların çocuklarına öğütledikleri ahlaki öğretiler, paylaşmaya değer gördükleri tecrübeler, söyledikleri bilgi ve becerilerdir.

Edebi ve felsefi geçmişimize birazcık aşina herkesin bildiği Tusî’ye ait Ahlâk-ı Nâsıri, Sadi Şirazî’nin Bostân ve Gülistân’ı, Nizamü’l Mülk’ün Siyâsetnâme’si, Câhiz’in Kitâbu’t-Tâc’ı, Keykâvus’dan dilimize çevrilen Kâbusnâme ve Gazzâlî’nin Nasîhatul-Mülûk adlı eseri bahsettiğimiz bu türün seçkin örnekleridir.

Bu eserlerin içeriği sağlaması Kur’an ve Sünnetle yapılmış ahlaktır.

Sirâcu’l Mülûk

Sirâcu'l Mülûkİsmi ülkemizde hemen hemen hiç duyulmayan ve çoğunlukla konuya ilişkin ihtisası olan kişilerce bilinen Sirâcu’l Mülûk, yaklaşık on beş yıl önce Said Aykut tarafından dilimize çevrilerek ülkemiz okurunun ilgisine sunuldu. Aslında daha önce, Sultan Selim zamanında Vusulî Mehmet Çelebi adında bir mütercim tarafından altmış dört bölümlük kitabın ilk otuz iki bölümü çevrilmeye çalışılmış ancak bu gün bilemediğimiz nedenler yüzünden kitabın çevirisi yarım bırakılmıştır.

Tortosalı Ebubekir Muhammed tarafından kaleme alınan ve aynı türden eserler arasında ismine aşina olmadığımız bu kitap, Endülüs’ten İran’a kadar uzanan geniş bir bölgede oldukça uzun bir zaman vaaz ve nasihat kitabı olarak okunup çoğaltılmıştır. Tortosalı Ebubekir’in Halife Memun’a ithaf ettiği eşsiz yapıt, 1036 yılında Farsça’ya çevrilerek Hanlarhanı Abdurrahim’e sunulmuştur.

Oldukça geniş içeriğiyle, kendisinden önce yazılmış Nehcu’l Belaga, Cavidan-ı Hırad, Hilye, Tehzibü’l Ahlak gibi pek çok eserden etkilenen ve zaman zaman bu eserlerden alıntılarda bulunan Sirâc’ın, kendisinden sonra kaleme alınan sayısız kitabı da etkilediği söylenilebilir. Hatta İbn Haldun Mukaddime’nin birçok yerinde Turtuşî’yi kendisine rakip olarak görür ve onun Sirac’da serdettiği görüşlerini çürütmeye çalışır.

‘Ey akıl sahibi! Bir düşünsene!’ gibi hitaplarla başlayan birbirinden ilginç bölümler, ahlaka ait konuların tamamına değinmeye çalışır. Ayet, Hadis, atasözleri, kıssalar, şiirler ve oldukça renkli alıntılarla süslenen kitap, zamanında halk arasında vaaz kitabı olarak da meşhur olmuştur. Altmış dört başlığından her biri, bir konuya tahsis edilmiş ve daha çok ahlakın hukukî yönü üzerinde durulması kitabın en dikkat çekici özelliklerinden biri olarak ifade edilmektedir. Laikliğe yorulabilecek bir içeriğe sahip ‘İnsanları inançları ve yaşamlarında serbest bırakmak’ konulu 37nci bölümün, günümüz araştırmacılarının ilgisini çektiğini söylemeliyiz.

Ebubequer de Tortosa

Çoğu kimsenin yakından tanıdığı İbn Hazm, Ebu Ahmed el-Cürcanî, Kadı Iyaz gibi büyük âlimlerin rahle-i tedrisinde yetişen Malikî fakihi, şair, düşünür Ebubekir Muhammed b. Turtuşî (Ebubequer de Tortosa), Endülüs’ten yola çıkarak Basra, Bağdat, Kudüs gibi devrinin ilim ve kültür merkezlerini dolaşarak en son İskenderiye’de hayata gözlerini yummuştur. Mısırlı zengin bir kadınla evlenerek genişçe bir evde yaşayan bu bilge, evinin alt katını ilim arayan insanlar için bir merkez haline getirmiştir. C. Brockelman meşhur eseri GAL’de Turtuşi’nin felsefi ve politik yönü üzerinde durarak onun Siracü’l Müluk adlı eserine büyük bir önem atfeder.

Ahlak için nasihat ve siyaset

26284Dünya tarihinde Machiavelli’den sonra aşağı doğru seyreden bir eğriyle kopmaya başlayan Ahlak-siyaset ilişkisi günümüzde sıfır düzeyine ulaşmış gibidir. Bir seçim arifesinde siyasi söylemin olabildiği kadar çirkinleştiği, üsluptan yoksun tartışmaların sürüp gittiği; gizli suçları aşikâr eden ses kayıtlarının, videokasetlerin havada uçuştuğu bir seçim arifesinde siyasileri Kutadgu Bilig, Siracu’l Müluk okumaya davet ediyoruz. Memlekete bir faydaları olur diye değil; en azından eskilerin kemiklerini sızlatmadan bu işi yürütebilsinler diye.

Çeviriye gelince… Daha çok metne sadık kalarak, edebi kaygılardan uzak bir şekilde dilimize çevrilmiş bu eserin mütercimi Said Aykut, yazarlık yönünden daha çok Türkçeden Arapçaya, Arapçadan Türkçeye yaptığı çevrilerle biliniyor. İbn Battuta Seyahatnamesi çevirisiyle Türkiye Yazarlar Birliği yılın tercüme ödülünü alan mütercim, Siyaset Felsefesi üzerine yaptığı akademik çalışmaların yanında pek çok klasik eseri de Türkçeye kazandırmıştır. Siracu’l Müluk çevirisi de takdir edilmesi gereken çalışmalardan biridir. Düz ve anlaşılır bir çeviri üslubu benimsenen kitapta, alıntı şiirlerin ve özel birtakım deyimlerin aynı sadelikle çevrilmiş olması kitapta yavan bir tat bırakmış. En azından orijinal halleri sayfa altında verilebilirdi. Ama her bakımdan klasik kabul edilen bu eserin, eskiden olduğu gibi günümüzde de okur nezdinde itibarlı bir yer edinebilmesi için farklı çeviri ve daha nitelikli baskılarının yapılmasını diliyor ve sevgili okurun dikkatine sunuyoruz.

Zekeriya Şener haber verdi