Kara Şahin değil Somali düştü!

Bu nasıl garip bir talihtir, bu nasıl bir sömürüdür, bu nasıl bir körlüktür ki unutulur Somali’nin ‘tok’luktan ‘aç’lığa yürütülen acı tarihi.

Kara Şahin değil Somali düştü!

‘Black Hawk Down’ diye bir film çevrilmişti bir zamanlar ve o filmde ‘Kara Şahin’ dedikleri bir garip helikopter, tam Mogadişu’nun orta yerine düşmüştü. Ünlü yönetmen Ridley Scott’un yönettiği bu filmde Savaş Muhabiri Mark Bowden’in ‘Modern Bir Savaşın Hikayesi’ adlı kitabı esas alınmış ve Ken Nolan’a ısmarlanan senaryo oldukça akıcı bir biçimde işlenip geçmişti.

Açlar arasında modern AmerikalıBlack Hawk Down

Açlığın ve insanlığın dolaylı bir kullanımını satır aralarında işleyen filmde konu ve senaryo gerek sinema sanatı ve gerekse sinemayla bir şeyler söylemek ya da ezberletmek anlamında oldukça basitti. Filmin kalkış noktası gerçek bir operasyona dayanıyordu. 1993 yılında Birleşmiş Milletler eliyle Somali’ye yapılan gıda yardım konu edinilmişti. Güya bu yardımlar Muhammed Farrah Aidid tarafından toplatılmakta, el konulmaktadır. Onbinlerce Somalili insanın ölümüne neden olan Aidid’in bu haksız eylemine son verilmek istenmektedir. Birleşmiş Milletler adına bu ‘yüce’ görevi üstlenenler ise bir avuç ‘yiğit’ Amerikan askeridir(!) Böylece operasyon kararı alınır ve özel eğitimli bir ekip, Aidid’in iki önemli adamını yakalamak üzere Mogadişu’ya gönderilir. Aidid’in iki önemli adamı şehir merkezinde bir binadadırlar ve yakalanmaları gerekmektedir. Plana göre şehre helikopterle gidilecek,  binadaki iki adam yakalanılarak sıcak çatışma olmadan geri dönülecek ve tüm operasyon 45 dakikada bitirilecektir. Planlanan bu görev helikopterlerden birinin düşürülmesiyle bir anda tersine döner. Bundan sonra sayıları az olan askerlerle binlerce somali 18 saat süren bir savaşa başlarlar… Filmde aslında esas olan bu 18 saatlik süreç içerisindeki çatışmada yer alan askerler üzerinden militarist ruhun bireysel çözümlemesini yapmaktır ama bunu yaparken çok ciddi bir Amerika- Amerikalılık ve Askerlik bağlamını işlemekten geri durulmamıştır. O kadar ki, bu kapana kısılma anında bir yandan Amerikalı askerlerin psikolojik çözümlemeleri yapılırken bir yandan da bütün açlığı ve sefilliği içinde Somali insanının kendine yardım getiren Modern insana bile nasıl karşı koyabildiği sorunsallaştırmak istenmiştir. Modern savaşçının açlar arasındaki hali…

Film bu anlamda birkaç yoğun duygusal sahne dışında bir üst anlatı olarak elbette başarısızdır ama gelin görün ki, Amerika içinden yükselen ‘Başkasının savaşında savaşmak’ anlamında böylesi bir savaşa girişmenin kişisel ve toplumsal sonuçlarının işlenmesinden de geri durulmamıştır.

Somali ne demek?

SomaliHiçbir biçimde filmin konusu olmayan bu durum işte, bizim konumuz; Somali ne demektir ve neden açtır Somali?...

Tarihine baktığımızda bugünki Somali’den çok daha farklı ve tam aksine, ismi geçerken bile akla ‘tokluğu’ getiren bir ülke idi Somali. Belki dünyanın en tok insanlarının dünyası bile denilebilir. Somali adı inek ve keçi sütünün karşılığı olan ‘Somal’ kelimesinden geliyor çünkü… Şimdi türlü türlü kampanyalarla süt tozu yardımıyla ayakta duran Somali, çok değil bir buçuk asır öncesine kadar gıda ve gastronomi tarihine göre çağlar boyu en çok süt içen halktır…

Koyun sütünü keçi sütüne karıştırarak elde ettiği ‘Somal’dan bol bol içen Somalililer şimdi bulamadıkları süt bir yana sanki bir zamanlar dedelerinin atalarının kursaklarından geri çekilen ‘Somal’li günlerini ne kadar anıyorlar bilinmez ama bütün dünyanın bildiği gerçeklerden bile bihaber bir tarihsel gerçekliği var Somali’nin.

Medeniyetin beşiği idi Somali!

Şimdilerde ne kadarının işlendiğini bilemediğimiz uranyum, demir, kalay ve bakır madenine sahip bu ülkenin yaklaşık olarak 10 milyar varile ulaşacağı hesaplanan bir doğalgaz ve petrol ülkesi olduğunu da eklemeliyiz..

Onlar, bir zamanlar yani Batılı ülkeler yoğun bir karanlık içinde yaşarlarken, Doğu Afrika’nın efsane ülkesi ‘Punt’ krallığına ev sahipliği yapmışlar. Ajura İmparatorluğu, Adal Sultanlığı, Warsangali Sultanlığı, Gobroon Hanedanlığı gibi birbiri ardı sıra gelen dönemlerdeyse hem yakın çevrelerine hem de tüm Doğu’ya Batı’ya örnek olacak kültürel ve bilimsel çalışmalar yapmışlar yüzyıllar boyunca…

Tarih, ilk insan barınaklarının Milattan önceki 9000’lerde onlar tarafından yapıldığını yazıyor. Afrika ve Asya’nın simgeleri durumundaki ‘deve’yi de ilk evcilleştirenler Somali’liler.

Ve toprağı yakan ekini kurutan pislik: Sömürgecilik…Somali

Somali’de sömürgeciliğin tarihi çok yeni. 19. yüzyılın sonlarında en önce İngilizler ve İtalyanlar gelmişler bu güzel süt diyarına. Önce kıyıları işgal edilmiş ve zamanla ülkede sağlam bir devlet yapılanması olmayışından da faydalanarak güya düzen kurmak adına iki ayrı Somali tezgahlamışlar. Biri Britanya Somalisi, diğeri İtalyan Somalisi. O zamanın efsanesi Muhammed Abdullah Hassan ve onun yönetiminde kurulan ‘Derviş Devleti’yse tam bağımsızlığı elde etmek üzereyken 1920’de Somali göklerini karartan İngiliz hava saldırısına dayanamayarak yenilmiş.

İkinci bağımsızlık savaşlarını 1950’lerin sonunda vermişler ve 1960’ta içinde İngiltere ve İtalya’nın da olduğu oyunları da içeren bir konsensüsle Somali Cumhuriyetini kurarak bağımsızlıklarını elde etmişler. 1969 yılındaki yine bir Muhammed, Muhammed Said Barre’nin iktidara gelerek kurmuş olduğu Somali Demokratik Cumhuriyeti ise tam bir bağımsızlık hareketiyken İngiliz ve İtalyan hükümetlerinin düşmanlığıyla başlayan bir iç savaşın kurbanı olmuş.

Muhammed Said Barre’yi deviren Batı’lıların, bir iktidarı devirmekten başka, koskoca bir ülkenin tarım, hayvancılık ve balıkçılık gibi geçim kaynaklarına yapmış olduğu saldırı ise tarihin unutamadığı bir doğa vahşetinin ispatı gibidir.

Tarih mirasımızdır Somali

Orası bizim ‘Habeşistan’ımızdır… Şimdilerde Batılı ülkeler sanal ortamda oluşturdukları turuncu ve sarı renkli gıda bloglarında bir yandan reklam yaparken bir yandan da duyarlı insanları bir tık’la Somali’ye süt ve bisküvi göndermeye alıştırmakta, kendi yaptığı vahşeti sorgulamadan üç kuruşluk ‘food’dan bin liralık bir söylem geliştirme kaygısındadır.

Somali insanının elinden sütünü alanlar, şimdi de onlardan aldıkları süt tozunun yerine üretmiş oldukları bütün makine, kimya ve tüketim mallarını veriyorlar. Sütü kurumuş ineklerinin deri ve boynuzlarından ürettikleri hediyelik eşyalardan da bir gün gürül gürül sütlerin akmasını bekliyorlar…

Sömürgeci Batı ise dedelerinin sütünü alıp götürdüğü inek ve koyunların boynuz ve derileriyle hatıra fotoğrafı çektirip hediyeleşiyor.

Şahin Torun dikkat çekti

YORUM EKLE