Gözyaşı dökme imkanı veren Hayy!

Mustafa Nezihi Semih Kaplanoğlu'nun Yumurta'sını biraz geç de olsa izlemiş, çarpılmış. Allah güzel çarpılmalarınızı eksik etmesin!

Gözyaşı dökme imkanı veren Hayy!

Bir kuyuya düşmüştür Yusuf. Yalnızdır. İç-sesi zayıftır,
bulanıktır. Dış seslere kapatmıştır kendini. Işığı günden güne
azalmaktadır Yusuf'un. Geçmişinden koparmıştır benliğini, yeniden
varetmeye çalışmaktadır. Ama ne zordur köksüz olarak bir gelecek ve
hatta şimdiyi inşa etmek.

Semih KaplanoğluSessizliğine gömülmüştür Yusuf. Ara sıra
yazdığı şiirlerle İstanbul'da yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Oysa
görülüyor ve biliniyor: sisler arasından belli belirsiz bu dünyaya
gelen, büyüyen, gençlikten sonra ihtiyarlaşan ve yavaş yavaş küçülüp
buradan göçüp giden herkestir. ( filmin ilk sahnesinde sonradan Zehra
Anne olduğunu öğreneceğimiz kadının -insanın- doğum, yaşam ve ölümünün
muhteşem bir metaforla gösterilmesi bir sinema ürünü için çok
etkileyici ve önemli. )
    

Süt de çıktı ama

Üçlemenin ilk filmi Yumurta. Semih Kaplanoğlu Süt'ü de piyasaya
sürdü çoktan. Onu henüz izlemedim. Ama çok yakında izleyip yazmak,
sizleri de o filmle ilgili kazanımlarımdan haberdar etmek
niyetindeyim. Çünkü Yumurta epey doyurucu.

İstanbul'dan, büyük kentten, karmaşadan, firardan, metafiziğe
kapalı yalnızlıktan Tire'ye, küçük bir kasabaya, tabiata, sükunete,
köklere, üzerinde düşünebilinirse maneviyata yol arayan bir film Yumurta.


Yusuf kasabaya döndüğünde Ayla kendisini beklemektedir.
Diyaloglar genellikle kısadır. Zorunlu olmadıkça konuşmaz Yusuf.
Kabukları kırılmamıştır. Yabancıdır nerdeyse her şeye. Kendine bile.
Bu yüzden düşünde bir kuyudan çıkmak için çırpınır ama bir türlü
başaramaz bunu. Ayla küçük çocuğu gönderip kümesten yumurta
getirmesini söyler. Çocuk bulamaz hiçbir tavuğun altında yumurta.

Çünkü Yusuf'un elinden düşüp kırılmıştır Yumurta. Henüz nasibi ve

daha gözü açılmamıştır Yusuf'un. Kader O'nu bekletmektedir. Sonra Ayla ile
birlikte yolculuğa çıkartır. Artık yavaş yavaş ruhundaki buzlar
çözülmeye başlar. Ve annesinin adağını kestirirken tıkanan damarlardan
birkaçı açılıverir. Yusuf  aniden Ayla'yı görür: İşte ordadır saf,
temiz ve güzel bir varlık olarak.

Gözyaşı dökme imkanı!   

Semih Kaplanoğlu, YumurtaAma gitmek için yola çıkacaktır Yusuf. Henüz
toprakla-tabiatla-içindeki taşmak isteyen sahihlikle kaynaşıp
bütünleşememiştir. Ve vefanın, sadakatin sembolü addedilen bir köpek
onu toprağın üzerine yığıp en uzun ve zorlu bekletişini yaptırır  ona.
Yüce varlığın belirlemesi demek olan kaderin güçlü kolları ona gözyaşı
dökme imkanı verir. Bir köpeğin nezaretinde, gecenin karanlığında ve
toprağın çıplaklığının üstünde. 'eve dön, kalbine dön, şarkıya dön.'


Yıllardır içinde birikmiş yüklerden, fazlalıklardan, kirlerden
arınma çabasının ilk adımıdır gözyaşı ve tövbe. Ve kalbin titreyişine,
göklerin gümbürdemesi ve bereketli ve saf suyuyla karşılık verir
Rahman. Ne güzeldir 'son'da da olsa Yumurta'nın sana bahşedilmesi ve
gözlerin ışıldayarak 'yukarıya' bakman.


Yumurta'yı izleyelim. Yeni, farklı, özgün bir dil oluşturan
sanatçının sizi de en derin yerinizden yakalayıp sarsma ihtimali
yüksek. Ve muhtemelen şöyle diyeceksiniz: ' İyi ki Semih Kaplanoğlu
var.'

Mustafa Nezihi Pesen yazd

YORUM EKLE