Bizi kim kurtaracak?

Mustafa Nezihi, 'Tanrı'nın Kitabı' filmini izledi. Sonra eski bir katolik rahibi olan Abdülahad Davud'un İncil'le ilgili görüşlerine ve filme değindi.

Bizi kim kurtaracak?

Büyük bir patlama olmuş. Uygarlık, elindeki imkânları yitirmiş. Bir alt üst oluş yaşanmış. Birbirinin kurdu olan insan, kendinden zayıf olanı, güçsüz olanı yiyor. Ama otuz yıldır Batı’ya doğru yürüyen adam öyle değil. Çünkü o aydınlanmış. Onun tek derdi var: Hedeflediği menzile ulaşmak. O’nun adı Eli. Ve çantasında müthiş bir kitap var. Yönetmen kardeşler o kitabı bize epey sonra gösterecekler. Kitabın üstündeki haç görününce mevzu anlaşılıyor. O, Kitab-ı Mukaddes.

Tanrı'nın Kitabı
(+)

Modern mi, postmodern mi?

Kitabın peşine bir kötü adam düşecek. Kendince kurduğu bir kasabayla yetinmeyen bu kötü adam, nedense bana Roma’yla anlaşan ve engizisyonlar kuran ‘babaları’ çağrıştırıyor.

Aziz Eli ve kötü adamın mücadelesi esnasında esaslı laflar da söylenecek. Ben de esaslı bir kaç laf söylemek istiyorum. Film, Hristiyanlığın hal-i pür melalini hesaba katmadan, bu dini, insanlığın kurtuluşu için elzem sayıyor. Kitap Aziz Eli tarafından dikte metoduyla Batı’daki kütüphane görevlilerine yazdırıldıktan sonra diğer kitapların arasındaki yerini alır filmin finalinde. Lakin uygarlığı yeniden tesis etme amaçlı kurulan bu kütüphanedeki görevlinin, Kitab-ı Mukaddes’i de kitaplardan bir kitap sayma tavrı postmodernliğin hakikatleri yüceltmeme tavrıyla örtüşüyor.

Tanrı'nın Kitabı
Tanrı'nın Kitabı
Tanrı'nın Kitabı
Tanrı'nın Kitabı
(+)

Ruhbanlıkta öldürmek var mı?

Aziz Eli’nin kendini bu kutsal işe adamış olması, bunun dışında bir şey düşünmüyor oluşu, istiğnası, güce ve dünyanın kalan artıklarına yüz vermemesi ve elbette İncil’den okuduğu ‘ayetler’ filmin etkileyici yönleri. Tabii filmin içine bol bol serpiştirilen vahşet sahneleri, ruhbanlıkla çelişen Eli’nin öldürücü gücü bizi ister istemez Hristiyanlığın tarihi üstüne düşünmeye sevkediyor.

Kuran bize Tevrat ve İncil’in varlığından bahseder. Peygamberimiz de İncil’in Hz. İsa’ya bir defada indiğini haber vermiştir. Ama elimizdeki İncil’lerin hangisinde ne kadar tahrif edilmemiş ayetler olduğunu bilmiyoruz. Pavlus Hristiyanlığı ise Hz. Isa’dan sonra havariler veya şakirtler tarafından kaleme alınan dört İncil’den bahsetmekle yetinir. Hristiyanlığın çok karmaşık bir hale dönüşmüş olması ise apaçık ortada.İncil ve Salib

İncil'in haçına yönelik reddiyeler

Hristiyanlık bir din olarak çok zor durumda. Hz. İsa’nın tanrılaştırılmış olması, bizzat peygamberin kendisinin saf bir hakikat olarak kabul edilmesi, tersyüz edilmiş bir ontolojinin çıkışsızlığına işaret ediyor. Bildiğimiz gibi müslüman âlimler Nasraniliğe çok erken dönemlerden itibaren reddiyeler yazmışlardır. Bu reddiyelerden benim dikkatimi çekenlerden birisi 1930’larda vefat etmiş olan Abdulahad Davud’un yazdığı İncil ve Salib’dir. Abdulahad, katolik bir rahip iken ihtida etmiş ve müslüman olduktan sonra bu eseri ilmî bir metodla kaleme almıştır.

Hristiyanlığın içinden gelmiş bir insanın yazdığı bu eserde kısaca şunlar ifade edilir: Ahd-i Cedid (yeni sözleşme) külliyatını oluşturan yirmiyedi kitap ancak 325’de İznik Konsili’nde tespit edilebilmiştir. Ahd-i Cedid’deki risale yazarlarının hem dört İncil’in varlığından, hem de birbirlerinin yazdıklarından habersiz olduklarını isbat eder.

Tanrı'nın Kitabı
(+)

Çevirilerden kaynaklanan hatalar

Mevcut İncil’lerden hiç birinin gerçek İncil olmadığını söyler. Bunlar sadece birer ‘meviza’dan (vaaz ve nasihatler) ibarettir. Gelelim en önemli noktaya: Hz İsa’nın Aramice konuştuğunu biliyoruz. Fakat bu dört İncil’den hiç biri bu dilde yazılmamıştır. Eldeki İncil’lerin muharref hale gelmesi, büyük oranda işte bu tercüme esnasında keyfî davranılmış olmasından kaynaklanır. Etimolojik tahlillerle ve müthiş bir vukufiyetle bu çeviri ve yorum yanlışlıklarına işaret eder.

‘Soğan ve sarımsak istiyoruz’

İncil’lerle ilgili bu kısa bilgiden sonra filme sorulabilecek bir soruya geldik. Kitab-ı Mukaddes, Batı felsefesinin/biliminin mihenk taşı değil mi? Ondan beslenerek, etkilenerek, ona öykünerek ve/ya onunla çatışıp onu yok saymaya çalışarak var olmadı mı? Şimdi bir kıyamet sonrası yeniden Kitab-ı Mukaddes nasıl ‘okunacak’ ki bu sefer yok edici uygarlığı doğurmayacak?

Gene de ürkütücü ve düşündürücü yönleri bulunan bu filmi izleyebiliriz. Zorluğu göze alma ve inançları uğruna canını severek feda etme üzerine etkileyici bir film. Elbette şunu da söylemek mümkün: Modern insan azla yetinmeyi bilmiyor. Film şöyle diyor sanki: Yeniden görkemli uygarlık günlerime kavuşmalıyım. Ben rahatıma ve konforuma ve yozlaşmış kent yaşamıma razıyım. ‘Soğan ve sarımsak istiyorum.’

Tanrı'nın Kitabı

Mustafa Nezihi Pesen izledi ve kaleme sarıldı

YORUM EKLE
YORUMLAR
özay aslan
özay aslan - 13 yıl Önce

Filmi ben de izledim. Sadece sunu belirtmek isterim: Film hakkinda daha dogru ve tutarli bir elestiri yapabilmek icin en azindan filmin kahramani Denzel Washington´un bir kac filmine bakmak gerek.