Belki de bir rüyadan uyanmaktır hayat

Uhuvvetin coğrafyasız olduğunu, ne lisanla ne sınırla hapsedilmediğini anlatır Faysal Soysal Üç Yol'unda. Ne olursa olsun; Bünyamin'le Yusuf'un kardeş olduğunu, Habib olmak için gerekirse cananın tabutuyla seyyah olunabileceğini, anıların toprağa değil zamana nakşedildiğini ve silinemeyeceğini... Zeynep Görünmek filmi seyretti ve yazdı.

Belki de bir rüyadan uyanmaktır hayat

Toprakla, suyla nezafete erişen bu ümmet, nedendir ki hep ateşle kanla zulmette boğuldu? Asırların medeniyet mayacılarına, kaç coğrafya daha gerek kanlı abdest aldırmak için? Kaç yetim? Kaç titrek soluk? Kaç canı koparılan anne?

Sahi kim verdi şu dünyaya sınırları koyma hakkını? Birinin kabusu başka birine nasıl rüya olabildi? Kendi bedenindeki bir çizikte acıya gömülen mahluklar, nazenin bedenleri nasıl küle çevirdi?

Kendisine sapasağlam bahşedilmiş, emanet edilmiş oğlunu, Sahibi’ne paramparça, eksik gedik, kolsuz başsız teslim edemeyen bir annenin ve kanla abdest aldırılmış bir ümmetin hikayesiyle başlar Üç Yol.

Aklını ve kalbini diri tutmak ne zordur

En yakınlarının bedenlerini medeniyet tacirlerinin kıyametinde kaybedenlerin, zihinlerini de bir nehirde kaybetmemeleri ne zordur. Hele ki en yakınlarını bu kıyamette kaybedip, geride kalanları da zihninde, kalbinde tutamayıp, bedenini de bir nehirde kaybetmek nasıl zordur. Tüm ailesini kaybetmiş yengesinin zihnini tutmayı başaramayan psikolog Züleyha'nın da, zihnini hayatta tutabilme hikayesiyle devam eder film.

Derken, önce kardeşlerinin kayıp parçalarını ümmetin annelerine teslim eden, sonra Züleyha'nın elini tutup, onun zihni de nehirlere düşmesin diye uğraşırken, vicdanının gömülü sesleri dirilen Bünyamin çıkar karşımıza.

Vicdan insanın kara kutusudur

Vicdanını yitirmemiş her âdemoğlu, ne kadar gömerse gömsün, bir gün karşılaşır günahlarıyla, günaha batan ruhlarıyla. Yusuf'un rüyalarını kuyuya düşüren Bünyamin, kendini Yusuf bilip kuyularda gezinir. Bir rüya, bir hayat, bir rüya, bir hayat... Hakikat neydi ki? Yoksa kopuk düşler yolunda yaşıyoruz da hayat zannettiğimiz mi düş olan? Hangisi serap, hangisi çöl, hangisi vaha?

Sağır olmamak için seslerin sahipleriyle yüzleşmeye, toprağına döner Bünyamin. Geride bir köprüde bulduğu Züleyha, ileride bir kalede kaybettiği Züleyha'nın sesi...

Biri şiirlere, biri harflere hüznünü taksim eden iki kardeş: Bünyamin ve Yusuf.
Yusuf, bir beyaz atlas.

Bünyamin, Yusuf'un atlasında ba-reng nakış.

...

Yârinin kelamına hasret, sinepüryan Züleyha düşer yollara. Hasankeyf'de bulur o da; nicedir kaybettiği uykusunu.

Sonra mefkudlarını... Ve yine bir nehrin türküsü...

Bir rüyadan arta kalanlar

Uhuvvetin coğrafyasız olduğunu, ne lisanla ne sınırla hapsedilmediğini anlatır Faysal Soysal Üç Yol'unda. Ne olursa olsun; Bünyamin'le Yusuf'un kardeş olduğunu, Habib olmak için gerekirse cananın tabutuyla seyyah olunabileceğini, anıların toprağa değil zamana nakşedildiğini ve silinemeyeceğini...

Üç Yol filmi;

Bir şiirin dizelerinde dolaşmak...

Bir hattatın meşkindeki mürekkeple akmak gibi.

Belki de bir rüyada uyanmak…



Zeynep Görünmek yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
FD
FD - 9 yıl Önce

ipek ruhlu kardeşimizin kalemine sağlık..

banner36