“İnsanlar arasında ortak bir dil olmasaydı, benim için güven kelimesinin karşılığı Furkan Çalışkan olurdu” diye söylemiştim. Bu cümlemin arkasında halen dururum. Allah’ın izniyle sonsuza kadar da duracağıma eminim.

Furkan Çalışkan (d.1983), 2000 kuşağı şairleri arasında ismi oturmuş bir şair. Meziyet, şahsiyetin yanında ağabeyliği de içinde bulunduruyor. Meziyetle şahsiyeti bir isimde buluşturmak mühim bir meseledir. Ancak ağabey olmak, emek vermek daha da büyük. Birçok şair, yazar büyüklerimiz oldu, oluyor. Bu büyüklerimiz dışarıdan bakınca hem edebi hem şahsi olarak falsosu olmayan insanlardı. Ancak bir muhitten yetişmemenin verdiği bir noksanlık olarak, kendilerinden başkalarını düşünmüyorlardı. Burada bir örnek vermemizi beklemeyin. Hem şahsiyetten bahsedip, hem fitne barındıran cümleler kuracak değilim. Furkan Çalışkan işte bu yönüyle diğer büyüklerimden ayrılıyor. Şu an İtibar dergisinin 2010 kuşağı oluşuyor. Bugün İtibar’da okuduğunuz genç şairlerin çoğu şiirinde Furkan Çalışkan’ın emeği var. Bu ilgisi, derginin yayın editörü olmasından dolayı değil, davaya sahip çıkmasındandır.

Unutmadan; fikri olarak Hareket dergisinden gelen, edebi olarak da İsmet Özel, Osman Konuk, Süleyman Çobanoğlu ve İbrahim Tenekeci’den devam eden bir silsilenin ve muhitin parçasıdır Çalışkan.

Osman Konuk, “Furkan Çalışkan şiiri giderek yükseliyor” diyor. Bu önemli tespiti ilk şiir kitabında ve İtibar dergisinde yayınladığı şiirleri okuyarak görebilirsiniz: Ve kalbim olaysız bir şekilde dağıldı… İlk şiir kitabını 2009 yılında okumuştum. İçimde derin bir yer açmıştı. Genç bir şiir okuyucusu olarak, entelektüel bilgili bir şiirin kokusunu almıştım. Kabahatler Kanunu on dokuz yaşımdan şu şekilde görünüyordu: Bilgili, zekice ve dokunaklı. Aradan dört yıl geçti. Az evvel saydıklarıma şunlar da eklendi: Gözlemci ve buluşçu.

Gözlemci bir şair

Şiirin derdini yazmakla derdin şiirini yazmak aynı şey olmasa gerek. Çalışkan şiiri, derdi gözlemleyerek bizlere sunuyor. Çoğu kimsenin göremediği, bir gazetenin altında kalmış güzellikleri, farklılıkları yazıyor: Kaçarken göz ucuyla taksimetreye bakmak. Bunun yanında var olanı olduğu gibi ama farklı bir şekilde sunuyor: Ölümüm, benden sonra da yaşayacak. Şiirinin geldiği son nokta çıtanın yükseldiğini gösteriyor. Hemen hepimizde olur gitmek duygusu. Kime sorsanız, emekli olunca İstanbul’dan köyüne ya da sahil kasabasına gitmeyi hayal eder. İşte bu duygunun şiirini Furkan Çalışkan çok iyi yazmış: Dikiz aynasında kaybolana dek öpmeli. (Kalıcı Hasar, İtibar 21)

Bir okuyucu olarak, gözlemci ve buluşçu şairlerin şiirlerini dört gözle bekliyorum. Yeni şeyler söylemenin sevinci, bu özellikteki şairlerin şiirlerinde beliriyor. İbrahim Tenekeci, Ahmet Murat, Osman Konuk, Süleyman Çobanoğlu ve Furkan Çalışkan bu şairler kategorisinde benim için ilk beşi oluşturuyor.

Çalışkan şiirindeki müzikal ritim

Kabahatler Kanunu’nu okuduğumda, bir şiirine “Rach 3” adlı bir senfonik eserin adını vermişti. Sonradan öğrendim ki, bu şiiri o senfoninin ritmine göre yazmış: Çekilmek, baka baka sesini kısmaktır. İşte az evvel bahsettiğim entelektüellik burada yer alıyor. Açık söylemek gerekirse, o şiiri okuyana kadar ne “Rach 3”ün bestekârının adını, ne de o senfoniyi duymuştum. Şiirin ismi üzerinde de fazla durmamıştım. Herhalde bir Batı romanında bir karakterin adı olmalıydı. Buradan yola çıkıp Çalışkan’ın şiirini okursak bu müzikal ritmi duyabiliriz. Şiiri ritme göre yazması çok hoşuma gitti. Ancak şiire o senfoninin adını vermesi beni yabancılaştırdı. Bu yabancılığı, şairin bütün bir şiir yaşamında düşünecek olursak, olumlu bir sonuç olarak kalabilir. Tıpkı Ahmet Haşim’in şiirinde olduğu gibi: Akşam yine akşam yine akşam / Bir sırma kemerdir suya baksam.

Taraf olmakla yiğidin hakkını vermek nasıl olur bilmiyorum. Çalışkan şiiri için söylediklerim, körler ve sağırlarla ilgili deyime uymuyor. Uydurmaya çalışanlar olmuştur, olacaktır. Burada yazdığımız, Çalışkan’ın şahsiyeti ve edebiyatına uzaktan bir bakış. Bir pınardan bir damla su içsek, suyun tadı hakkında kanaat sahibi olmamıza yeter mi, yeter. O yüzden buradaki ana başlıkları okuyarak, heyecanla şiirini beklediğim bir şairden bahsettiğimi anlayabilirsiniz. Şahsiyetiyle alakalı diğer hususları da ahlaken söylemem gerekir. İnsana imkân olarak bakan bir zihniyetin olduğu yerde, bunu söylemesek haberimiz tamam olmazdı.

Furkan Çalışkan, Kabahatler Kanunu.

Orhan Özekinci yazdı