Şair, müzisyen, öğretmen ve vicdanlı bir sanatçı… O, ezgiler, şarkılar, türküler söyler gecenin esmer yüzüne. Aynalar bir kırılır gözlerin denkleminde. Issız limanlara gemiler demir atar birdenbire. Ve o şiirler yazar kederden. Kalbi olanların bahçesinden seslenir bize Selçuk Küpçük.
Bir tebessüm provasıdır onda aşklar. Ve yatağına kırgın akan ırmaklardan gelmiştir kalbimize. Onun sofrası aşkla ve bilgelikle donatılmıştır. Ruhun kristal kadehleriyle gökleri doldurup içerler Hak şarabından erenler bu sofrada. Selçuk Küpçük, aklın gönül karşısında susuşunu ve fikrin bulanık akan sularının durgunlaştığını gösterir vakurlu ve bilgelik dolu duruşuyla insanlara.
O, solmayan bir rengin bahçesinden gelirdi dünyamıza
Şöyle bir hatıraların resmigeçit törenlerine dalarsam eğer, gençlik günlerimin tam kalbinde attığını görürüm onun şarkılarının. Bir nizam-ı âlem coşkusuyla taştığımız dönemlerde onun sesi bizim sesimiz olarak çınlar ümidin bir şehadet parmağı gibi göklere yükseldiği o çağlarda.
Öğrenci evlerinin kasavetli ortamlarında gece sabaha kadar süren düşünce bulutlarının hüzün yağmuru olarak düştüğü bekleyişler arasında, onun sesi yoldaşlık ederdi gönüllerimize. O, solmayan bir rengin, miadı dolmayacak bir düşüncenin bahçesinden gelirdi dünyamıza. Davamızın yumuşak ve hüzünlü sesinde tanımıştık aşkı.
Selçuk Küpçük, hüzün rüzgârların gönül tarlasında esip gitmesinin toprağından seslendi yıllar yılı bizlere. Onda şiirin bestelere dökülüşünün hikâyesini seyrettik. O, sesin şiire, şiirin sese dönüştüğü yerin tam kalbinden bakıyordu dünyaya.
Dindar arabesk müzik furyasının yaygın olduğu o dönemlerde kaliteli bir müziğin nasıl yapılması gerektiğini Selçuk Küpçük'e ve bir kaç iyi adama daha bakarak öğrenmek mümkündü ancak. O zamanlardan bu zamanlara gelen süreçte o kaliteden asla ödün vermemiş, yığın kültürüne teslim olmadan sanatının izzetini korumuştur Küpçük.
O, İslam medeniyetinin içinde eriyen bir hissin çocuğudur
Edebiyata emek veren arayan ve bu arayışını yoğun bir mesaiyle taçlandıran Selçuk Küpçük, hak ve hakikatin muştulayıcısı bir lisan olarak bizlerin önünde aşkın ve yüce bir davanın meşalesini yakıp izzetle taşımıştır. O, İslam medeniyetinin içinde eriyen ve onu durdurulduğu yerden tekrar zirvelere taşımak isteyen bir hissin çocuğudur.
Burada çok yönlü bir sanatçıdan bahsettiğimizi unutmadan, onu sadece müzisyen yönüyle hatırlamak değil, aynı zamanda şairlik ve araştırmacılık yönüne de değinmek elzemdir. Ayrıca dergiciliği ve dergiler üzerine yaptığı araştırmalar edebiyatımız açısından önemlidir.
Ülkücü hareketin dünü, bugünü ve yarınıyla ilgili yaptığı araştırmaların yakında çok güzel bir kitapla ortaya çıkacağını bilmek insanı mutlu etmektedir.
Selçuk Küpçük, müzik sosyolojisi ve şiir poetikası hakkında söyleyecek sözü olan ender insanlardan birisidir. Türkiye'deki dergiciliğin ve dergilerin serüveninin onun kadar meraklı ve birikimli bir takipçisini bulmak zordur. Yıllarca Kumyazıları dergisini kanatlandırmıştır edebiyatın göklerinde. Birçok derginin sayfalarında ona ait bir eser bulmak mümkündür.
O, yerli duruşun, kendi olarak kalmanın ve de haksızlık karşısında sesini yükseltmenin derdinde bir sanat insanıdır. Allah’a kulluk yapmayı, kula kulluk yapmanın revaçta olduğu şu çağımızda en önemli çıkış noktası olarak görür.
O, yerli duruşun, kendini yitirmeden ilerlemenin, çağın yüzüne hakikati haykırmanın ikliminden seslenir. Bizi bize çağıran bir sesle öze dönüşün, yabancılaşmaya karşı duruşun seddini çeker.
Selçuk Küpçük, gelecek çağlar için bir güzel umuttur
Meselesi olan insanların dünyaya bakışı, elbette popüler kültüre kul köle kesilmiş insanların bakışından farklı olacaktı. İşte Selçuk Küpçük, maddenin mana karşısında durmadan meydan okuduğu şu zaman diliminde manayı yüceltmenin derdiyle dertlenmiş bir şahsiyet olarak dikkatleri üzerine çekmektedir.
Şiirin ve sanatın bir emek işi olduğunu unutmadan mesaisine devam etmesi, onun, "iki günü bir olan zarardadır" hadisinin mesajına uygun olarak yaşadığının bir işareti olarak görülebilir.
Kirletilmiş ölümlerin arasından her şeyin bir pazara dönüştüğü çağımızda o pazarın dışından seslenmeye devam eder bizlere. O, kutsalları sömürmek yerine kutsalları ayakta tutmanın derdindedir.
O, ideolojilerin köleleştirici etkisine karşı düşüncenin namusunu şahlandıran bir anlayışla tüm mazlumların yanında olmayı Allah’a kulluğun bir parçası olarak görür. O, İslam’ın kuşatıcı nizamının penceresinden seyreder dünyayı.
Selçuk Küpçük, bu toprakların çocukları için bir güzel ayna, gelecek çağlar için bir güzel umuttur.
Mehmet Baş yazdı