İstikametimizi Atlas Okyanusu’nda bir adanın iki sakininden biri olan Alexander'ın günlüğünden sayfalar çiziyor. Belli bir yıl yok ama günlük şeklinde ilerleyen kitap, bir aylık bir süreyi kapsıyor. 9 Kasım ile 9 Aralık arasında geçen olaylar 32 günlük bir zaman diliminde olup bitenleri anlatıyor. Yazar tam olarak belli bir yıl vermese de gelecekten bahsettiği kesin.
Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Empedokles'in Dostları, Amin Maalouf'un tarihi romanlarından biri değil. Artık elektriğin, cep telefonunun ve günümüzde kullandığımız tüm araç-gerecin olduğu bir dünyadayız. Bakışımız toplumdan kendisini izole eden, Atlas Okyanusu’nda takımadaların en küçüğünde ikamet eden bir karikatüristin penceresinden olacak. Bir ay boyunca tuttuğu günlüğe yazdıkları, hem mevcut insanlığı hem de -yeni bir tür insan da diyebiliriz- Empedokles’in dostlarını tanımamıza yardımcı oluyor. Bu arada ilk akla gelen soru; Empedokles’in kim olduğu oluyor. Sokrates öncesi Yunan filozoflarından biri olan Empedokles’in ismi tesadüfen seçilmiş bir isim değil. Yazarın Batı medeniyetine ve onun kurucusu olarak kabul ettiği Yunan medeniyetine olan hayranlığı kullanılan isimlerden ve kurgu içindeki rol dağılımından belli oluyor. Okuyucu bunu en iyi şekilde değerlendirecektir.
Amin Maalouf, zor bir işe soyunmuş ve içinde uzaylı geçmeyen fantastik ya da yarı fantastik bir eser kurgulamış. Daha da zor bir şey yapmış ve uzaylı olmayan bu grubu gelecekten getirmemiş. Fantastik ya da yarı fantastik bir romanda bazen ipleri elinizden kaçırma tehlikesiyle karşı karşıya kalırsınız. Kahramanlarınızın sizin de aklınızı zorlayan özellikleri vardır ve okuyucu bu özellikler kullanılmadığı her vakit yazarı sorgular. Mesela karşıdakinin düşüncelerini okuyan bir kahraman düşünün. Bu kahramanın kandırılması mümkün müdür? Artık bu güç yazarın elini kolunu bağlayan bir güç haline gelmiştir. İnanın bu eserde de okuyucunun soracağı çok soru, sorgulayacağı çok konu var.