Rasim Özdenören:

"Ya Ebu Zer! Çorbanı yaptığında suyunu bol koy ki, komşunla paylaşasın."

Şuanda ilk aklıma gelen, hayatımda beni etkileyen hadis-i şerif bu. Fakat tabii her hadis bir belagat şaheseri. Hangisinden yola çıkarsak çıkalım bizi aynı yolda, aynı adalet dergâhına götürmekte... 

 

Abdurrahman Dilipak:

"İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş sayılmazsınız."

Müslümanlar birbirinin kardeşi ve velisidir.

Aramızda işlerimiz istişare ve şura iledir.

Farzı ayn ın dışında bir de farzı kifaye olan işler vardır ve bu da ancak cemaatla mümkündür. Birbirimizi temsil etmek, iş bölümü yapmakla...

Bugün Müslümanların en temel sorunu iman ve vahdet sorunudur diye düşünüyorum.... Bilmeden iman edemeyiz, iman etmeden onu eyleme dönüştüremeyiz, eyleme dönüştürmeden tebliğ edemeyiz, tebliğ etmeden cihad edemeyiz ve cihad etmeden cennete giremeyiz. 

 

Hakan Arslanbenzer:

Çocukken yaz kuran kursunda arkadaşlarla tartışıyorduk: Peygamber Efendimiz acaba sağcı mıydı, yoksa solcu mu? Bu tartışmadan herhangi bir sonuç çıkarabildiğimizi hatırlamıyorum. Fakat tartışmanın bende izi kalmıştır. Daha sonraki yıllarda, ilk gençliğimde şunun farkına vardığım için bilhassa: sağcılar Peygamberimizi kendi Amerikancı ılışmışlıklarına uydurarak fazla barışçı biri olarak resmediyorlardı. Solcular da aynı resimden yola çıkarak ondan tamamen uzaklaşıyorlardı. Çünkü sağcılar hiç dövüşmüyor, solcularsa sadece dövüşüyorlardı. Peygamberi ve Peygamber ümmetinden bütün milletleri seven basit bir çocuktum ben. Bu yüzden de bu uyuşmazlığı bir türlü içime sindiremiyordum. Kafam karışıyordu ve Peygamberin kendi zamanındaki uyuşmazlıkları çözme özelliğinden de haberim olduğu için, onun gerçekte nasıl olduğunu merak etmeye devam ediyordum.  Bir gün vaizden duyduğum şu hadis, meseleyi benim kafamda önemli oranda halletmiştir: "Ben rahmet peygamberiyim, ben harp peygamberiyim." Demek ki sadece dövüşerek olmuyor, hiç dövüşmeden de olmuyor. Mesele bu. Vaizden duyduğum bu hadis bir anlamda hayatımı kurtardı. 

 

Ümmühan Atak:

"Müslüman elinden ve dilinden emin olunandır." 
Bunu hatırlayınca rahat bir nefes alıyorum. Ve rahat nefes alınası bir insan olma hevesim artıyor. 

 

Mevlâna İdris:

"Esselamu kablel kelam" (Önce selam, sonra kelam). 

Bu hadisi çok seviyorum. İnce ve şiirsel geliyor. 

Sibel Eraslan:

Resulullah (s.a.) şu duayı çok yapardı: "Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!" Bir gün sahabeler: "Ey Allah`ın Resulü! Biz Sana ve Senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?" dediler.

Efendimiz şöyle cevap verdi: "Evet! Kalpler, Rahman`ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir." 

 

Âdil Dönmez (Emekli ilkokul öğretmeni):

"Ya öğrenen, ya öğreten, ya dinleyen ya da seven ol. Beşincisi olma helak olursun."

Boşa vakit harcamamak lazım. Boş işlerle, eğlenceyle, çiçekle papatyayla ömür tüketmemek lazım. Vakti çok iyi değerlendirip çok öğrenmek, bildiklerimizi de öğretmek lazım.

"Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum" buyurmuş Hz. Ali. Vakit kısa, iyi değerlendirmeliyiz... 
 

Mehmet Serhan Tayşi (Tarihçi Yazar, Millet Kütüphanesi eski müdürü):

"Sabreden zafere erer." ve "Sabır dinin yarısıdır." hadislerinin özellikle Asr Suresiyle çok güçlü bir bağı vardır. Sabırla alakalı hadisleri destekleyen bir çok ayet vardır. Bu surede de Allah-u Teala kuluna şöyle seslenir:

1 - Asra yemin olsun ki

2 - İnsan mutlaka ziyandadır.

3 - Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler müstesna.

Yani üç grup insan kurtulacaktır; salih amel işleyen, hakkı ve sabrı tavsiye eden...

İlmin başı, kazanmanın ve bilgiyi korumanın başı daima sabırdır. Tabiri caizse eşek gibi sabredeceksin. 
 

Yusuf Kot:

Bir çok hadisi aklıma getirmek veya orada tutmak için özel bir çaba sarfetmiyorum. Vereceğim kararların öncesinde kendileri aklıma geliyor veya karşıma çıkıyorlar. Herhalde en sık hatırladığım hadisler gündelik işlerimizle ilgili olanlardır. Bir de "İki günü müsavi olan ziyandadır." hadis-i şerifi çalıştığım yerde sürekli görüş alanımda durur. Çektiğim sıkıntıların günahlarıma kefaret olacağını ve bu dünyada midemden daha şerli bir kap doldurmayacağımı da unutmamaya çalışıyorum. Oralarda çok yanılıyoruz. 

 

Hasan Aycın:

"El-müslimü men selime'l-müslimûne min lisânihî ve yedihî",

"Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların güven içinde olduğu kimsedir." 
 
Yeryüzünde Müslüman kardeşliğinin gerçekleştiğini görmek ümidiyle. 
 

Nurdal Durmuş (Radyo Programcısı):

Ne vakit kötü olduğunu düşündüğüm bir şey yapmaya kalkışsam, Efendimiz bana; "Utanmadıktan sonra dilediğini yap!" diyerek seslenir. (Buhari)

 

İslâm'la gerçek anlamda tanışmama vesile olan hadis-i şerif ise: "İnsanları memnun edecek paranız pulunuz yoksa; güleryüz ve tatlı dilinizde mi yok?" uyarısıdır.

Bu hadis-i şerifi ilk duyduğumda benim peygamberim bu olmalı demiştim. 

 

Vedat Aydın:

Her hatırlayışta ürperdiğim, beni derin düşünceye sevkeden hadis-i şerif şudur:

''Benim dünya ile alakam bir ağacın altında oturup dinlendikten sonra kalkıp o gölgeliği terk eden atlının durumu gibidir''. 

 

Selahattin Yusuf:

"Bana eşyanın hakikatini göster" Peygamberimizin bu sözleri bana çok dokunaklı gelmişti ilk okuduğumda. Hala çok etkilenirim. Evrene ve yaşama derinliğine bakmayı denemenin ilk harfleri, ilk cümleleridir bunlar. 
 

Esra Türkan yazdı

Sorguya katkıda bulunanlar: Mehlika Toyga, Hatice Büşra Gülcan


Soruşturmanın birinci bölümü için..

http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=1073