İnsan, iştahı olmadığı halde niçin sade Türk kahvesi içer veya niçin sürekli üst üste çay içer anlamış değilim. Bir şairin yıllarca bir cümleyi evirip çevirip, özneyle yüklemi cümlenin neresine yerleştireceğini şaşırması ve en çok da iki virgül arasına sıkıştırılmış ara sözlerle söylemek istediklerini vurgulaması karşısında sürekli hayret etmişimdir.

Hatırlayacak olursanız çocukken birçoğumuz gölgemizi kovalamışızdır. Sergilediğimiz bu davranışı şu an itibariyle düşündüğümüzde çocukça bir davranış diyebileceğimiz bir olay, fakat şunu da unutmamak gerekir ki, güneş ışınları dik açıyla gelmeye başladığı zaman gölgemiz küçülecek küçülecek ve nihayet minicik ellerimizle eğilip o gölgeyi avuçlarımıza hapsedeceğiz. Bu örneği vermemin nedeni, şairlerin uğraşları da gölge kovalamaya benzediğinden ötürüdür. Aslında birçok insan tarafından anlamsız görülen cümle avcılığı sanıldığı kadar da anlamsız bir uğraş sayılmaz zira şairlerin yıllarca yazmak istedikleri bir tek cümle bile dünyanın ıslahına katkıda bulunabilecek bir slogan olabilir. Olmaz demeyin, nasıl ki bir şiir büyük aşkları yaratabiliyorsa, kalplerde de ıslaha katkıda bulunabilir. Onları Orta Çağ'dan kalma yel değirmenlerine kılıç kuşanan divaneler diye nitelendirmeyin, ben onların bir gün dünyanın ıslahına katkıda bulunabilecek sloganı oluşturacaklarına inanıyorum, siz de inanın buna!Güven Adıgüzel

Neden en çok kazanan yazarlar listesine girememiş?

Ve şimdi sizlere tıpkı bizim gibi inanmış olan birinden bahsedeceğim: Güven Adıgüzel... O, şiirin ancak devrimlere öncülük edebileceğini, şiirin asıl gayesinin bu olması gerektiğini düşünen bir şair ve bazen bir yazar... Kimse Kıpırdamasın'da yer alan şiirlerinde bunu çok açık bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Şehirler megafonların, amatör isyanların gıcırtılarına birçok defa sahne olmuştur. Lüks restoranlar, jipler hiç bir zaman Müslümanlığımızı sorgulatmazken, Güven Adıgüzel şiirinde bunu bir özeleştiri olarak görebiliyoruz. Birçok şairin tağudi bir kibirle toplumu yok sayması karşısında onun şiirinde toplumun kalbi atıyor desek pek haksız sayılmayız sanırım. Güven Adıgüzel, şimdi de yeni bir kitapla karşımıza çıktı: Yoksulluk Şarkıları

Ve bir şair cansız cümlelerle dünyaya sesleniyor. Yoksulluk Şarkıları'nda sosyal konulara değinen yazar, Rachel Corrie'den Muhammed Ali’ye, Naci el-Ali, Malcolm-X ve daha birçok devrimcinin ruhlarından cümlelerine üfleyerek yüreğimizde serin ama bizleri eyleme sürükleyen bir rüzgâr estiriyor. Güven Adıgüzel, Kimse Kıpırdamasın isimli şiir kitabının ardından şimdi de yeni bir sloganla davet ediyor bizleri Yoksulluk Şarkıları'nı söylemeye. İzdiham Yayınları'ndan çıkan bu eserde Güven Adıgüzel, yazmayı bir tercih değil bir zorunluluk olarak gördüğünü ve şiir yazanların da bir gün öleceğine inandığını açıklıyor ve bir türlü en çok kazanan yazarlar listesine girememesini şansızlığına bağlıyor.

Bir eylemsizlik hali: susmak

Abraham Lincoln suikastini düşündükçe, Amerika'nın bu kadar kötü kalpli oluşunu o dönemlere bağlıyorum. İnsan öldürmek o dönemlerde meşru hale gelmiş ve ''bir cana kıyan tüm insanlığı öldürmüştür'' sözü insanlar tarafından umursanmaz hale gelmiştir ve insanlar öldürülmüş, Abraham Lincoln'un kaldırmış olduğu köleliği bugün emperyalizm küresel bir hale getirmiştir. Güven Adıgüzel, ''Kapitalist-sistemin vahşi oyuncuları pop-ekonomiye ikinci bir Che vakasını yaşatacak galiba, böyle giderse.'' sözüyle tüm bu söylediklerimi özetliyor aslında.

Sıradışı bir eser olarak tanımlayacağım Yoksulluk Şarkıları’nın deneme ile hikaye arasında bir niteliği var. Münir Özkul'un rol aldığı filmlerden yola çıkarak kapitalizmin aşağılık yüzünü gösteriyor bizlere ve bunun yanısıra Rachel Corrie'nin ölümünün Filistin'in kurtuluşu için yeni Rachel Corrie'ler doğurduğunu söylüyor ve Siyonizmin yüzüne tokat gibi cümlelerle karşılık vererek, susanları Rachel Corrie gibi haykırmaya davet ediyor; ölüm korkusunu yenen bir haykırışa...

Salih Ağbalık yazdı