Selam, Müslümanlar arasında ne büyük bir iletişim. Selam, benden sana zarar gelmez demek. Selam, aradaki buzları eritmek. Hem değil midir ki, Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkıdır selam. Vermek sünnet, almak ise farzdır selamı. Buyurmuyor mu Efendimiz (SAV): İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe kamil mümin olamazsınız. Birbirinizi sevmeniz için size bir şey göstereyim mi? Onu yaparsanız; seversiniz: Aranızda selamı çokça yayınız.
Bugün selam verirken tereddüt eden, karşısındakinin nabzını ölçüp ona göre şerbet veren bir toplum olmaya doğru hızla yol alıyoruz. Maalesef.
Hem gazeteci hem de yazar Mustafa Uzun gezmiş, görmüş ve yazmış: Selamun Aleyküm Pasaportu’nu. Nereleri mi gezmiş? Saymakla biter belki ama saymak pek uzun sürer. Kısaca hem Doğu’yu hem de Batı’yı demek kafi. Yazar Doğu’yu Batı’ya karıştırmamış kitabında. Selamun Aleyküm Pasaportu- Batı Yazıları ve Doğu Yazıları başlığı altında iki ayrı eser olarak okuyucuya sunmakta.
Bir selam yeterdi kapıları ardına dek açmak için.
Ben Batı Yazıları’nı okudum. Kitabın ilk olarak adı dikkatimi çekti benim: Selamun Aleyküm Pasaportu. Niye bu adı vermiş olabilir ki diye düşündüm, kitabın adını ve arka kapağını internetten okuduğum zaman. Sonra kitabı alıp okumaya başladığım ilk sayfada yazar sorumun yanıtını en güzel şeklide veriyordu: Bir zamanlar Doğu’dan Batı’ya uzanan tek bir pasaport vardı: Selamun Aleyküm. Ne sınır, ne rüşvet, ne ırk… bir selam yeterli olurdu tüm kapıları ardına dek açmak için. Uçak yoktu, varılacak yer iki saat değil belki iki gün, belki de iki ay sürerdi, ama öfke ya da nefretle değil kocaman bir tebessümle karşılanırdı misafir. Şimdi ise milliyetçi, faşist ve kafatasçı düşüncelerle dolu zihinlerin olduğu bir dünyanın her ülkesinin sınır kapısında yabancıyız.
Selam bu kadar büyük bir çözümken kapılara sınır koyan dondurucu modern zamanlara ne demeli?
Tek Hakk yol: İSLAM.
Yazar, 2010 yılının yaz aylarının 1,5 ayını Batı programına ayırarak 13 ülkeyi gezmiş. Almanya’dan Bulgaristan’a dek. Yazarın çok net olarak ifade ettiği bir şey var: Batı çöküş yolunda. Hem maddi hem de manevi. 11 eylüller, terör iddiaları vs. Batı’nın ve dünyanın tek çıkış yolunun İslam olmasından kaynaklı özünde. Bu sebeple sadece İslam Coğrafyası Müslümanları değil, kendi ülkelerindeki ve hatta kendi milletlerinden olan Müslümanlar baskı ve gözetim altında tutuluyor. İslam düşmanlığını yaymak ise tamamen basın eliyle. Mesela Fransa da, İngiltere de Hollanda da ve bunun gibi bir çok batı ülkesinde yapılan haberlerde İsrail’in mazlum Filistinlilerin ise zalim gösterildiğini biliyor muyuz?
İmrendiğimiz, gezip görmeye can attığımız birçok Batı ülkesi Mustafa Uzun tarafından farklı bir gözle gözlerimizin önüne seriliyor bu kitapta. Dünyanın yedi harikalarından biri olan Fransa/Paris’teki Eyfel Kulesi, Afrika’da Fransızlar tarafından katledilen Afrikalı çocuklardan ne kadar kıymetli olabilir? Ya da sokaklarında çocuk değil köpekler gezdirilen, insana verilen değerden çok hayvana değer verenlerin bulunduğu şehirlere ne kadar gıpta edilebilir? Yaşlılar ve çocukların yük kabul edildiği bu toplumlar, maalesef özellikle günümüz gençliğinin gıpta ettiği toplumlar.
Yazar kitapta ayrıca batı ülkelerinde yaşayan Müslümanların genel sorunları, yapılan çalışmalar verilen mücadeleler hakkında da bilgiler veriyor. Ve şaşırdığım ve dahi sevindiğim nokta şu ki, bizim şer gördüğümüzde hayır vardır misali, bu toplumlarda yaşanan karikatür krizleri, 11 Eylül olayı, yer yer yaşanan Müslümanlara maddi manevi saldırılar vs. Müslümanlar arasında birlik beraberlik sebebi
olmuş. Şöyle ki önceleri, her cemaat kendince bir şeyler yapma derdindeyken artık beraber mücadele etme yolunda epey mesafe kat etmiş. Ve yine bu olaylar İslam’ın duyulması, yayılması ve gayrimüslimler tarafından araştırılmasına da sebep olmaktaymış.
Velhasılı, Selamun Aleyküm Pasaportu, bize allandırılıp pullandırılıp cicili bicili gösterilen Batı’yı değil, asıl Batı’yı, büyük zenginliklerinin altında yatan hırsız ve kan emici Batı’yı görmemize ışık tutacak bir kitap.
Okuyan, çaba gösteren, çalışan, araştıran heyecanlı zihinlere ihtiyacı var Müslümanların. Bu da hatırlanası bir gerçek ve dahi ihtiyaç.
Zeynep Doğan yazdı