Şehram Nazeri, İran’ın en önemli geleneksel sanatçılarından biri. Kısaca bahsetmek gerekirse, İran müziğinde Mevlana temasını en iyi işleyen müzik adamı. Ünü deryaları aştı, okyanus ötesine kadar ulaştı. Anlayanlarıyla buluştu, coşkun sesiyle çınlattı gök kubbeyi… O davudi sesiyle. En önemli albümü, The Passion Of Rumi diyeyim de; siz anlayın ne olduğunu…
Şeb-i Arus törenleri, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin ölüm yıldönümü. Biraz daha açmak gerekirse, “vuslat” günü. Mevlana’nın aşkına kavuştuğu gün. Ağlanası değil, sevinilesi gün…
Şeb-i Arus törenleri her yıl 17 Aralık’a denk gelen hafta düzenlenir. Bu törenlerde “folklorik” semazenler sema ederler. Başbakanlar konuşurlar. Bu törenlerde Ahmet Özhanlar bitmek bilmeyen konserler verirler. Bu törenlerde bir nevi şeref tribünü olan, “protokol” bölümü vardır. Bu bölümde bolca takım elbiseli adam ve törenleri sıkılmadan izlemeye çalışan, “o adamların eşleri vardır”. Bunlar bazen first lady olur, bazen second or third lady...
Şeb-i Arus törenleri muhtemelen folklorik semazenlerin(tekke ve zaviyeler kanununun en acınası/gülünesi sonuçları) ve Ahmet Özhan’ın yıllık gelirinin önemli bir kısmını teşkil etmektedir.
Şehram Nazeri geldi geçti
Gelelim bu işin bizi ilgilendiren asıl kısmına. Müslüman kültürün, Müslüman edebiyatın, Müslüman müziğin gönüllü takipçileri; Şehram Nazıri’nin bu yıl Konya’da konser verdiğinden haberiniz oldu mu? Evet, Şehram Nazeri sessiz sedasız Konya’ya geldi. Ücretsiz olduğundan bahsetmeye gerek duymadığım küçük bir konser verdi. Sessiz sedasız da geri döndü. Kocaman bir Türkiye bayrağının önünde verdi üstelik bu konseri. İnternetten gördüğüm kadarıyla, Şehram Nazeri’nin hayatında konser verdiği en özensiz salonda. Kendisini dinleyen yüzlerce “bu adam kim ya hu? Müziği de bir garip…” adamlarının karşısında… Kocaman ve ütüsüz bir Türk bayrağının önünde, ayakta (Ogün Samastvari)…
Haber yok hiçbir yerde
Bu konserden benim dahi geçen hafta haberim oldu. Ki ben, naçar uykusuz geceyi Şehram Nazeri’yle etmiş bir İran müziği aşığı… Benim kafamda böyle bir konserin haberi, koca koca gazetelerde, internet sitelerinde, hele ki dunyabizim’de boy boy dalgalanacaktı hesapta. Ben de üzerine bir de İstanbul’da yaşayan bir Konyalı olarak; uça uça gidecektim Nazeri’yi dinlemeye. Ahmet Özhan çıkınca da kaçacaktım salondan. Hevesim kursağımda kaldı velhasılı…
Kendi web sitesi dışında hiçbir yerden haber alınamadan, geçti gitti koca Nazeri. Youtube videoları dışında hiçbir yerden konser tarihini bile öğrenemeyerek hala… Youtube videolarından yola çıkarsak 13 Aralık. (Ek olarak, koca Nazeri’nin nasıl Ogün Samast tadında bayrak önünde Mevlana’yı anmaya çalıştığını görmek isteyen, Youtube’a “Nazeri Konya” yazabilir.)
Bir ses vermeli!
Nihayetinde, bu kültür sessizliği bizler için iyi değil. Türkiye'deki müzik için hiç iyi değil. Nazeri’nin iddia ettiği gibi, Müslümanların müziği; hele ki Mevlana müziği coşkulu olmalı. Adamı uyutmamalı, canlandırmalı. Yoksa siz Bülent Arınç ve Kemal Kılıçdaroğlu ardarda konuşup üstüne de Ahmet Özhan gururlana gururlana musiki icra ettiği vakit; uykusu gelmeyenlerden misiniz?
Fatih Mehmet Keşan hayıflanarak yazdı