Dünyanın her yerinde namaz kılabilirsiniz. Çünkü yeryüzü bize mescid kılınmıştır. Fakat bazı şehirlerde kılınan namaz bambaşkadır. Kendinizi Efendimiz’in (sas) arkasında sahabe ile birlikte namaz kılıyormuş gibi hissedersiniz. Güzel sesli imamlar bazı ayetleri sanki yaşıyormuş gibi okurken boğazları düğümlenip gözyaşlarını tutamadıklarında ve mescitlerden arı kovanı gibi uğultular geldiğinde siz de kendinizi tutamayıp o huşu ortamına dalarsınız. Mekke, Medine ve Kudüs şehirlerine kılınan namazlar işte böyledir.

Dünyanın her yerinde oruç tutabilirsiniz. Ama bazı şehirlerde Şehr-i Ramazan bambaşkadır. O şehirlerin kendi sakinleri ile birlikte oruç tuttuğunu hissedersiniz. Hayat bambaşka akar oralarda. Kahire, Şam, Bağdat, Tahran, İstanbul, Konya…

Şehir ile birlikte Ramazan'ı yaşayıp orucu hissetmek için öğleye doğru evden çıktım. Alaaddin Tepesi'ne varıp Alaaddin Camii'nde iki rekât tahiyyetü'l mescit namazı kıldım. Selçuklu sultanlarının mezarlarını ziyaret ettim, dua ettim. Şehre onların bıraktığı yerden baktım. “Selam size ey kabir ehli! İnşallah biz de yakın zamanda sizin yanınıza geleceğiz” dedim. Anadolu’nun fatihlerine Fatiha okudum. Mezar başında iken kendimi onların yerine, onları kendi yerime koydum. “Varsayalım ki bir zamanlar Selçuklu'nun padişahı sendin” dedim.