İzmir, eski bir İzmirliyi, bir İzmir dostunu, ya da Bahattin Yıldız’ın deyimiyle “Bizim Çocuklar”dan birini ağırladı. Fahrettin Gün’ün gelişini İzmirli Müslümanlar hissetti; hissettirdi ve sevdirdi kendini Fahrettin Gün.

Tam bir vefa ve samimiyet örneği, entelektüel bir şahsiyet İzmir yollarına, kaldırımlarına anlam katıyordu. Bayramdı gelişi; bayram ettik muhabbetiyle. Yeni kitaplarının müjdesini aldık. Yeni çıkacak kitabında İzmir’i yazdığını öğrendik, sevindik. Ama onunla yaptığımız samimi sohbetin tadına diyecek yoktu. Kimi değerlendirmelerini ve birkaç anekdotu aktarmadan geçemeyeceğim.

Vefa ve dostluk zaman ve mekân dinlemez

Şehir İzmir olunca bayramlarının da sıcak ve ürpertili bir havaya, atmosfere büründüğünü söyledi Fahrettin Gün Hocamız... İzmir'in bir şehir olarak eski bir yâr gibi olduğunu, hatırladıkça yüreğinizi kanattığını söyledi. "Yine de bu şehri çok sever, kavuştukça her daim inanılmaz bir şekilde büyülenirsiniz...” demekten kendini alamadı.İzmir

Kendisini daha önce İstanbul’da da dinleyen birisi olarak Fahrettin Gün’ü İzmir’de bir başka dinledim. Cahit Zarifoğlu’ndan, Bahattin Yıldız’dan, Osman Yurdabakan’dan bahsederken heyecanlı ve zarifti. Vefanın ve dostluğun zaman-mekân dinlemediğini bir kez daha anlıyorduk onu dinlerken.

Fahrettin Gün’ün dilinden İzmir Senfonisi

1970’li yılların sonlarını, yani ihtilal dönemini İzmir’de genç bir Müslüman olarak geçiren, MTTB ve Akıncılar gibi Müslümanların o yıllardaki en önemli kuruluşlarında aktif çalışan Fahrettin Gün, en heyecanlı gençlik yıllarını yaşadığı şehirde heyecanlanmasın da kim heyecanlansın.

Ve başladı “İzmir Senfoni”sini anlatmaya kendisi, bizler de coşkuyla dinlemeye: “Bir bayram günü İzmir’deyseniz, Yeşilyurt’tan aşağı doğru yürür, Üçyol'u geçip Eşrefpaşa’ya ulaştığınızda duyguların karmaşasında kalırsınız. Varyant’tan mı yoksa İkiçeşmelik’ten mi gitme konusunda kararsızlıktan kaynaklanan bir duygudur bu... Şehrin yüreğine vasıl olmak için seçiminizi Varyant’tan yana yaparsınız. Hafif çiseleyen yağmura aldırmadan yavaş adımlarla Varyant’ın kıvrımlı yolundan aşağıya inmeye başlarsınız..."

Şehrin neredeyse her mekânının, her yöresinin hatıralar geçidi yaparcasına kendisine el salladığını, Karşıyaka'nın, Çiğli'nin puslu bir körebe oyunu oynar gibi uzaklarda sisler altına gömülmüş hissi verdiğini, Körfez’in giderek berraklaşan suları ile İstanbul özlemini çağrıştırdığını, İzmir fuarının her gün biraz daha taşlaşan şehrin yüreğinde bir fildişi kolye gibi parıldadığını, fuarın şehrin ruhunu diri tutan neredeyse tek yeşil sağanağı olduğunu anlattı. İçerisindeki palmiyelerin kendisine fazlasıyla Medine ve Mekke özlemini duyumsattığını, Varyant’tan aşağıya doğru inişini sürdürürken Konak ilçesinin gizemine vakıf olmaya başladığını, Varyant’ın bittiği yerde eski hatıraların sağanağına uğradığını, Konak Saat Kulesi’ni, tarihî Konak Camii’ni görmenin güzelliğini, İstanbul’un benzeri vapurların Konak’la Karşıyaka arasında denizin suyunu öğütmeye devam edişinden mest olduğunu... Nereleri nereleri anlatmadı ki: Kemeraltı caddesi ve tarihî camiler geçidi: Kemeraltı, Salepçioğlu, Başdurak, Kestanepazarı, Şadırvan ve Hisar Camileri...

İzmirİzmir onun için onulmaz, cezbedici bir kent

İzmir Fahrettin Gün’e söyletmişti söylenmesi gerekenleri. Bir şehir bir şaire şiir yazdırabiliyorsa, bir yazara yazı yazdırabiliyorsa, böyle güzel konuşturabiliyorsa ve orada sağlam dostlar varsa; şehir o şehirdir. Fahrettin Gün’e adeta bir anafor yaşatıyormuş İzmir. Bu şehrin garip bir çekiciliği ve cezbediciliği olduğunu söyledi sohbetinde Fahrettin Bey. “Elbette her şey yok olmuyor; yerinde duran, sizi bekleyen mekânlar da var bu şehirde, insanlar da var; hem de dostluk meşalesini hiç söndürmeyen, sürekli diri tutan insanlar...” derken gözlerindeki parıltı görülmeye değerdi.

Ne kadar dostlar diri tutsa da bazı duygu ve hatıraları, Fahrettin Gün’ü hüzünlendiren yönleri de vardı İzmir’in: “Ah İzmir, vefasız İzmir... Şehir hüzünlüdür. Dostlar hüzünlüdür. Çünkü yüreğinizde ılgıt ılgıt bir hüzün senfonisi dolaşmaktadır. ‘Ah İzmir’ dersiniz içinizden, vefasız İzmir... Ne kadar da yüz değiştirip alımlı olmaya çabalamaktadır. Bu çabası, şehrin yüzüyle beraber insan veçhelerini de değiştirmektedir” demekten kendisini alamadı ve en acısının da, avucunuzun içi gibi bilip giderken şehre emanet ettiğiniz mekânların yerinde durmaması olduğunu söyledi. Bunun şehrin mi yoksa insanların mı ihaneti olduğunun çok net olmadığını ama şehrin direnç gösterememesinin ona ihanet isnadında ciddi bir delil teşkil ettiğini ifade ettiğinde düşüncelere dalmamak elde değildi.

İzmir onun için onulmaz, cezbedici bir kent. Bunu çok açık görmüş olduk. Bir şehrin çok içli, zengin okunabileceğini, sevilebileceğini Fahrettin Gün Bey’de görmüş olduk. İyi ki geldiniz, iyi ki İzmir’den geçtiniz, iyi ki buradaydınız, hep geliniz, hiç unutmayınız buraları Fahrettin Gün Ağabey… Bahattin Yıldız’ın yokluğuna alışamamış bu şehir onun dostlarına her zaman kucak açacak ve sizleri coşkuyla karşılayacaktır.

 

Faruk Eşlik yazdı