Musiki deyince aklımıza gelen nice isimler içinde öyle biri var ki; kendine has tavrı ve edası ile nice gönüllere gıda oldu, birçok insana tesir etti, gerek doğduğu gerekse doyduğu mekânlar olan Osmanlı tekkelerinin mümtaz havasını teneffüs ederek tekke terbiyesiyle kişiliğini inşa etti. O tekkelerde sayısız meşklere katıldı. Bu tadın kıymetini bildi ve bildirmek için elinden geleni yaptı: Sebilci Hüseyin Efendi.
Soy olarak seyyid sülalesinden gelen Sebilci Hüseyin Efendi’nin asıl soyadı Okurlar olup, su satarken değil su dağıtırken kasideler ve mersiyeler okuması sebebiyle kendisine “Sebilci” denir. Çünkü Safer Dal Efendi’den öğrendiğimize göre, “Sebil, fî sebîlillâh parasız, ama keşkülü vardır. Yani isteyen para koyar, isteyen koymaz. Sebilci su satan değil, su dağıtandır.” 1894 yılında doğan Hüseyin Efendi, bilhassa mevlid ve kaside icrâsında kendi has tavrı ile dikkat çeker. Amcası Mustafa Hilmi Sâfi Efendi zamanın önemli Uşşâkî şeyhlerindendir ve Kasımpaşa’daki tekkenin postnişinidir. Küçük yaştan itibaren amcasının nazarları altında büyüyen Sebilci Hüseyin Efendi, yetiştiği tekke kültürü ile dönemin önemli musikişinasları arasına girer.
Aşık adamıdır ve kendine müessirdir okudukları
Sebilci Hüseyin Efendi de Uşşâki’dir. Ne vakit Muharrem mersiyeleri okunacak olsa, evvela onun sedası gelir akıllara. Yaşadığı zaman diliminde başta Tophane Kâdirîhânesi, Kasımpaşa Aynî Ali Baba Tekkesi, Karagümrük Nureddîn Cerrâhi Asîanesi olmak üzeri birçok tekkede zakirbaşılık vaizifesini icra eder. Balkan Harbi sırasında askere alınan Sebilci Hüseyin Efendi, askerliğini dahi dervişlerden oluşan Mücahîdin-i Mevlevi Alayı’na katılarak yapar. Tekkelerin kapatılmasından sonra da birçok farklı saz topluluğunda gazelhânlıkta yapan Sebilci Hüseyin Efendi, musikide en müstesna kabiliyetini mersiyehânlığıyla ortaya koyar. Ehl-i Beyt-i Mustafa’ya olan muhabbeti her daim dilindedir. Okuduğu mersiyelerde, gazellerde ve kasidelerde Muhammed Mustafa (s.a.v) ve Ehli Beyt-i Mustafa daim konuktur. Bilhassa Hz. Hüseyin Efendimiz için okuduğu Kerbelâ mersiyeleri, nice Ehl-i Beyt-i Mustafa aşığının gönüllerinde sırlıdır.
Sebilci Hüseyin Efendi ile aynı mecliste bulunanlar ve onun o güzel sesiyle ruhunu gıdalandıranların nazarlarından kaçmayan bir manzara vardır: Hüseyin Efendi ne vakit Besmele-i Şerif çekip bir kasideye yahut mersiyeye başlayacak olsa, gözlerinde hemen yaş bulutları belirir; çünkü aşık adamıdır Sebilci. Anlatıldığına göre bir kandil gecesi mevlid okurken aşkından bitirmez mevlidi, uzatır. Bu esnada meclisteki bazı kişiler laklakaya başlarlar, Sebilci Hüseyin Efendi dayanamaz: “Ne konuşuyorsunuz ulan? Eşek mi osuruyor burada? Ya dinle ya defol git!” deyiverir.
İlk hava şehidimiz ardından okuduğu mersiye
Aşık adamdır Sebilci, kendine müessirdir okudukları çünkü. Sesindeki melalde ruhunun dermanı olan nice derdinden midir bilinmez... Ancak bir kış İstanbul’unda kıymeti şahsiyetimde sırlı bir yazar arkadaşımla otururken, ses kaydını dinlediğim Sebilci Hüseyin Efendi’nin okuduğu o muhteşem ilahinin sözleri, öyle sanıyorum ki kendi derdinin de dermanı olmuştur hayatı boyunca: “Kafirin verdi muradını ya benim vermeye mi?/ Yüzünü dergaha tut, haşa mahrum koyar mı?/ Çoktur Hüdâ’nın keremi.” Yaşamında pek çok sıkıntılı dönem geçiren Sebilci Hüseyin Efendi’ye Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak Efendi destek olur. Ahirete göçtüğü vakit Muzaffer Efendi cenaze törenini bizatihi, tabiri caiz ise, yönetir. Zikrullah ve tasavvufi ananeler eşliğinde sırlarlar Sebilci Hüseyin Efendi’yi.
İlk defa 1. Cihan Harbi’nde Şam yakınlarında düşen “Muavenet-i Milliye” isimli uçağı ile şehit olan Tayyareci Fethi Bey’in vefatı üzerine okuduğu ve “Ağla annem, ağlamanın yeridir. Tayyareden düşen oğul Fethi’dir” mısrası ile biten o enfes neveser şarkı ile halkında gönlünde yer etti Sebilci Hüseyin Efendi. Musiki formunda birçok icranın günümüze kazandırdı. Mevcudu bilinen 40 civarı notaya alınabilmiş ilahisi bulunur günümüzde. Önemli eserlerinden bir kaçı şunlardır: “Demedim mi?”, “Milk-i Bekâdan Gelmişem”, “Allah Emri Tutalım Gel Zikredelim Hakk’ı”, “Gece Gündüz Döne Döne”. Ayrıca günümüzde hala hayatta olan Celal Yılmaz Hoca’nın da hocasıdır. Yılmaz Efendi’den başka Yakup Ağa Câmii müezzini Hacı Hâfız Nazmi Efendi, Hâfız Arif Bey’de Sebilci’nin talebelerindendir.
Safer Dal Efendi Hazretleri’nden öğrendiğimize göre, “Tanır isen Allah’ı/ Bırakırsın günahı/ Mü’minlerin penâhı/ Lâ ilâhe illallah” ilahiside hem güfte hem beste olarak Sebilci’ye aittir.
Metin Erol, sesinden gıdalandığı için yazdı...