Bizim medeniyetimizin belirleyici farkı; şu veya bu millete, coğrafyaya, tarihe, devlete yaslanması değildir. Tevhide, kulluğa yaslanmasıdır.

İnsan kahrın da lütfun da aynı yerden geldiğini, ikisinin de birer nimet olduğunu kavrasa, “tevhid” yani “birlik” makâmına ulaşır. Tevhid, hâllere değil, hâlleri bahşeden Rabbimize bağlanmak demektir.

Şiirden tezhibe kadar klasik sanatımızda bir şeyi aynen kopyalamak değil temsilini yapmak önemlidir. Temsil ise mecâza dayanır. “Mecâz” kelimesi Arapça’da “geçit, köprü” demektir. O halde mecâz, hakikat ile aramızda kurulan köprüdür.