Şu esas hayata aracı dünya hayatında, bir insan için bulunulabilecek en güzel zan, yaratıcıya dost olabilmek olsa gerek... Yüzüne bakıldığında, akla geldiğinde Allah'ı ve ahireti hatırlatabilmek ne güzel vasıftır. O yüzlerden diye gönlüme kazınmış, Sahibu'l Vefa Musa Topbaş (k.s.) hazretlerinin vefatının on beşinci yıldönümü bugün.
Sultantepe'de görülmeyişinin üzerinden geçen on beş yıl ve ardından giden talebelerinin büyüyen hasreti daha bir artıyor onun vuslat gününde. Onun başlattığı hizmetleri devam ettiren, ardından giden yüzlerce talebesi var. Ne kutlu sadaka-i cariyedir bu? Kaç kişiye nasip olur ki? Sireti suretine yansımış Musa hocamıza gönlümüzün akmasının bir sebebi de bu değil midir? Usulsüzlüğün, adapsızlığın yoksunluğunu yaşadığımız çağda, sözü gülden hafif kimselere nasıl hayran kalınmasın?
Naifliği gülden hafif bir zat
Musa Hocamız her şeyin usulüne uygun olmasını istermiş. Eşyayı dahi incitmekten korkar, herkesin gönlünü ayrı ayrı alırmış. Araba kapısını bile sert olarak kapatmaz, “Bakın kapıyı sonuna kadar yaklaştırın, sonra hafifçe çarpın diyerek” bunun da yöntemi mi olur deyip geçebileceğimiz her şeyi ince eler, incelermiş. Musa Efendi, üstadı merhum Mahmud Sami Ramazanoğlu'nun “Biz bu dünyada çok inceleriz, çünkü kabirde çok inceleneceğiz” sözünü hayatının her anında yaşayarak, ardından seneler geçmesine rağmen özlem, tebessüm, razı oluş bırakmış. Musa Efendi, birçok talebesinin hayatında da dönüm noktası. Suretine bakınca huzur veren, dağınıklığı toparlayıcı, kendine getirten, vefatında kedilerin bile hüzünlendiği zat...
Taviz hiçbir zaman yok
Adem Ergül Hocanın yazdığı, Musa Topbaş Hocamızın hayatını anlattığı kitapta okumuştum. Kardeşi Abidin Topbaş; şartlar ne olursa olsun, inanan insanın asla taviz vermemesi gerektiği düsturunu anlatıyor kitapta. Musa hocamız ticaret konusunda da fıkıhçılara danışılmasını ister, onların fetvalarını dinlermiş. Şu an maalesef birçok müslümanın, ''şartlar böyle'' ya da ''zaman bunu gerektiriyor'' yaklaşımını asla tasvip etmezmiş. Lokmanın helal olması Musa Efendi için her şeyden önce gelirmiş. Sohbetlerinde de bu konu üzerinde durur, Geylani Hazretlerinin helal lokma ile ilgili şu sözlerini okurmuş:
''Ey oğul! Haram yemek kalbi öldürür. Helal yemek ise onu ihya eder. Lokma vardır kalbi nurlandırır. Lokma vardır onu karartır. Lokma vardır seni dünya ile meşgul olur hale getirir. Lokma vardır ahiretle meşgul eder. Helal yiyecekler ise senin kalbini Allah'a yaklaştırır.''
İsrafı değil, infakı severdi
''Evladım mutlaka riyazat halinde yaşayın. Allah için infak edin. Sarayda bile yaşasanız, riyazatla yaşamaya mecbursunuz. Unutmayın ki ziyan edilen nimetler de hesabı çok ağır birer ahiret vebalidir.'' tavsiyelerinde bulunan Musa Hocamız infakı teşvik eder, israf konusunda da uyarılarda bulunurmuş. Hatta çarşıdan portakal alınsa bile, ''Çarşıdaki bütün fiyatları öğrendiniz mi?'' diye sorar, başkasına verirken cömertçe verir, kendisine harcarken ise kılı kırk yararmış.
Müslüman firasetli olacak
Musa Hocamız bir işte perde arkasına nüfuz edecek hissiyata ve kişinin basiretine önem verirmiş. ''Allah'ını seven her konuda bilgili olacak. Gözünü açacak. Saflık başka, ahmaklık başka.'' sözleriyle de bizlere günümüzde yanlış anlaşılan durumu da açıklıyor.
Musa Hocamızın ''Akıllı insanın endişesi istikbalidir.'' sözü, Efendimiz (s.a.v.)'in ''Akıllı, kendi nefsini hesaba çeken ve öldükten sonrası için hazırlık yapan kimsedir.'' hadisinde ifade buyurduğu akıl tarifiyle de mutabık.
Gerek akıl ve dirayetiyle, gerek ticari hayatı ile, gerek aile hayatı ve irşad yönüyle bizlere büyük bir örnek teşkil eden Musa Hocamızı, ahirete göçünün 15. yılında dualarla anıyoruz. Rabbim bizleri, bu güzel zatlara layık talebe eylesin.
Eslem Nilay Bozdemir yazdı