Urfa'da kış ve özellikle yaz mevsiminin sıcak, uzun süren gecelerinin buluşma geleneği ile kültür alışverişlerinin sıralı birlikteliği bir “Sıra Gecesi” geleneğini ortaya çıkarmıştır.
Sıra Geceleri, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtarılışından beri önem kazanmış, büyük ve derin bir meclistir. İstiklal Savaşı sırasında İngilizler tarafından ele geçirilen Urfa’da 5 Eylül 1919 günü Ali Rıza Bey’in öncülüğünde, kalabalıklardan uzak bir yerde, 12 kişilik bir Sıra Gecesi düzenlenir. Sıradan bir Sıra Gecesi olarak düşünülen o gecede Ali Rıza Bey ve arkadaşları Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Urfa şubesini kurarlar. Böylece Sıra Geceleri artık saz, söz meclisi dışında vatan meselelerinin de görüşüldüğü bir meclis haline gelir.
Sıra geceleri bu kadim topraklarda Türk, Acem, Kafkasya bölgesi, Azerbaycan, Arap, İran, gibi bölgelerin diğer taraftan farklı dinlere mensup toplumlar olan Süryaniler, Keldaniler, Araplar, Kürtler ve birçok etnik farklılıkları ile bir arada yaşayan ve farklı kültürlerin müzikleri bu buluşmaların ortak paydasını oluşturmuştur. Sıra Gecesi ve benzeri gelenekler dayanışma, yardımlaşma, eğlenme, bilgilenme temelli toplumsal kültür unsurlarıdır.
Ne zaman ortaya çıktı?
Sıra Gecesi geleneğinin ilk defa ne zaman ortaya çıktığı hakkındaki yazılı kaynak olarak, daha önce Şanlıurfa’daki müftülük yapmış olan Hasan Açanal’ın aktarımı esas alındığında, bir asırdan çok daha eski bir geçmişe sahip olduğu görülür.
Nitekim o, 19. yüzyıl sonlarında “Urfa’da Sosyal Hayat” adlı makalesinin girişinde; “Sultan Abdulaziz’in saltanatın son günlerinde…” diye başlayan ve 1875 diye belirtilen Urfa’nın sosyal hayatını anlatan yazıda konu hakkında bilgi verir: “Tatil günlerinde yapılan sohbet, toplantılar, müzikle canlandırıldı, sefahat yoktu, işret (içki, içmek) menfur idi. Kış geceleri evlerde ‘sıra’ denilen toplantılar yapılırdı. Ulema Salı ve Cuma geceleri, esnaf çoğunlukla gece aşırı toplanırdı. Bu toplantılar nöbetleşe yapılırdı. Bu gece toplantılarında sohbet edilir, çeşitli oyunlar oynanırdı. Yaşlılar Battal Gazi hikâyeleri okurlar. Sıra gecelerinin ayrılmaz fââliyeti müzik icra etmekti.” (Hasan Açanal, Urfa Tarihi, Şurkav Yay. Ankara, 1997.)
Urfa, eski medeniyetlerin ortasında adeta kültürlerarası geçişlerin ortak paydası olmuştur. Alanı geniş olan bu medeniyetlerin ortak sosyal ve kültürel yaşamları hep iç içe girmiştir. Gelenekler, inançlar ayrılığı olsa bile, bu etki doğal olarak yaşamın ortak noktasını oluşturmuştur. Ortak düşünceler, sözler ve melodilerle bestelere dönüşmüş. Şarkılar, türküler, hoyrat ve maniler, uzun havalar birlikte terennüm edilmiştir.
Sıra gecesi toplulukları arasında yeni bir eser veya gazel icrası, bir başka grubun üyesi tarafından gizlice takip edilmek suretiyle dinlenir, aynen kopya edilerek öncelikli icra edebilmek için bir yarışın içine dahi girilirdi. Gazel, Urfa’da her ne kadar çok eskilere dayanıyor ve kökleri doğu geleneklerine bağlı ise de, saray etkisi ile usta icracıların folklorik estetik ve bölgesel okuma geleneğinin etkisiyle farklı bir okuma tavrı kazandırdığı söylenebilir.
Tek parti döneminin ağır baskıları altında dini kültürü çocuklarına ve sonraki nesillere aktarmada güçlüklerle karşılaşan Urfalılar belki de bir kültür mirasını devam ettirme saikiyle Sıra Gecelerinde diban okumayı öne çıkarıp Fûzuli, Nâbi, Ziya Paşa, Nezihe Hanım ve şair Abdi’nin divan ve gazellerini okumaya başlamışlardır.
Meşhur gazelhânlar
Müzik ortamında usta çırak ilişkisi mevcuttur. Gençler, bu mekânlarda ses ve enstrümanlarını nasıl kullanacaklarını öğrenirler. Kulak alışkanlığı burada kazanılır. Şanlıurfa’da birçok sanatçı Sıra eğitimi ve terbiyeden geçerek müzikte belli bir noktaya ulaşmıştır. Müziğin önemli bir boyutunu oluşturan gazelhânlık Şanlıurfa’da köklü bir gelenektir. Bu geleneğin önemli temsilcilerinden bazıları şunlardır:
Dede Halil, Kirişçi Halil, Curre Mehmet, Saatçi Yusuf, Hacı İbiş, Kekeç Muhittin, Damburacı Derviş, Kuşçu Yusuf, Herli Ahmet Ağa, Hafız Ahmet, Bekçi Bakır, Hacı Mahmut Ağa, Halil Hafız, Kel Hamza (Hamza Şenses), Demir İzzet, Mahmut Güzelgöz (Tenekeci Mahmut), Şükrü Hafız, Hamit Hafız, Mukim Tahir, Dehlan Kadir, Hacı Nuri Hafız, Culha Hafız, Halil Hafız, Bozeyinoğlu Ahmed, Cemil Tankat, Kazancı Bedih.
Ama maalesef son yıllarda müzik faslını öne çıkarıp sırayı salt müzik ve eğlenceden ibaret bir tüketim metaı olarak ortaya koyma anlayışı geleneğin dejenerasyonu hızlandırmış ve yozlaşmaya yol açmıştır. Teknolojik gelişmeler, nüfus artışı, sanayileşme, kentleşme ve modernleşme gibi değişim süreçleri karşısında Şanlıurfa’daki sosyal kültürel hayat da çeşitli biçimlerde dönüşmektedir.
Buna rağmen sıra geleneğini tüm yozlaşma çabaları karşısında halen kendisinden söz ettirecek güçtedir. Tabii olmazsa olmazı çiğköfteyi de unutmamak gerekmektedir.
Hikmet Kızıl
Adıyaman’dan bildirdi…