Salih Mirzabeyoğlu’nun, alt başlığı “Necip Fazıl’dan Esseyyid Abdülhâkim Arvasi’ye” olan Kökler ve alt başlığı “Süzgeç ve Şekil” olan Marifetname adlı kitaplarının 3. baskıları yapıldı.
2004’te vefat eden şair Cahit Yeşilyurt’un bu kitaplarla ilgili yazdığı 1987 tarihli değerlendirme yazısını sizlerle paylaşmak ve bu vesileyle de edebiyat ve düşünce tarihimizin bu iki güzel insanını rahmetle anmak istedik.
Vâridat: Gerçek beraberlikler
Abdülhâmid Han Hazretleri… Bir mevzuda kendisine unutkanlığı mazeret gösteren maiyetindeki adamlardan birine, şu hârikûlade cevabı veriyor:
- İnsanlar, nisyanın suçu yok zannederler; bilmezler ki en büyük suç nisyandır!
Nisyan; unutkanlık…
Unutkanlık veya unutmama veya unutamama, sözü geçen yere göre ele alıp mânâlandırılması gereken bir dava… “Gerçek Beraberlikler” … Ne garip; bu bahiste en güzel değerlendirme örneklerinden biri, görmediğim ve duymadığım birinden geldi: Cahit Yeşilyurt… Sene 1987… Zaman Gazetesi’nden… Göründü ve kayboldu… Tanımak isterdim… Aşağıdaki yazı onun.
***
Büyük kâmillerden Seyyid Sıbgat-ullah-il Arvasî Hazretlerinin “Mina” adlı eserde kendisinden nakledilen bir sohbetinde şöyle buyuruyorlar:
“Hususen yeni bir bilgi olursa, yazıya geçmeye değer ise, faidesi umumî olursa, gizlenmesi gereken hususlardan olmazsa, ondan gelen yararın tamamlanması için, onu tesbit etmekte acele davranmak lâzımdır ki elden çıkmasın. Kaydında gevşeklik gösterilmesin ki kaybolmasın. Çok zaman olur ki, onun gelmesi, o vaktin hususiyetlerinden, o mekânın korkularından veya sohbet ettiği kişinin aksettirdiğindendir. O kişi ondan ayrılınca o hâl bir daha ele geçmeyebilir. Onu tekrar hatırlarım diye aldanmasın.”
Bizde nice beraberlikler, verime dönüştürülemediklerinden ölü ilişkilere dönüşür çoğunlukla. Elimiz kaleme oldukça uzaktır; nice birikimlerimi havaya savururuz vaktinde yazıya geçiremeyişimiz yüzünden. Üstad Necip Fazıl, beraberliğinin kıymeti bilinmemiş, derinliğine bir kültür ve kavrayışla gönül iklimine yaklaşılamamış biridir. Kendisiyle yapılmış kaç tane sohbet, önemli konularda kendisiyle yapılmış kaç tane konuşma sayabilirsiniz bana? Yalnızca bir kişiyi istisna olarak ayrı bir seviyede ele almamız gerekiyor: Salih Mirzabeyoğlu’nun İBDA Yayınlarından çıkan iki kitabı, Üstad’la son iki yılında yaşadıkları beraberlik ânlarının kimi nakil, kimi “kendinden zuhur” denebilecek verimlerini kapsıyor.
Kökler’de tasavvuf ağırlıklı hikmetler, ölçüler ve gönül verimleri yer alıyor. Üstad’dan geçilen sözler ve hatıralar, ne alacağını ve nasıl alacağını bilen birinin ustalığıyla, üstelik pırıl pırıl bir üslûp ve kendinden emin bir diyalektik içinde sergileniyor. Atlanabilecek tek kelime, ilgiye takılmayan tek cümle yok gibi. İlerde klâsiklerimizden olabilecek bir eser bu. Elbette, ucuza ve ne kafada ne gönülde yankı uyandırmadan ölüp giden nesne kitaplara düşkün olanlar için değil bu sözümüz. Zihnî tembellik tabiî özellikleri olanlar, farkında bile olamıyorlar seçkin ürünlerin. İlle de birilerinden referans alacaklar ki, elleri böylesi kitaplara değebilsin. Kitaptan bazı seçmeler okuyarak daha iyi tanımaya çalışalım Kökler’i:
“Dedi ki: Alemde görülen her bozukluk, hep halkın birbirini taklit etmek suretiyle inanmasından, yahut taklit ile imân etmesinden doğar.
Dedi ki: küfrün kaynağını bilmeyen, gerçek imânda olamaz.
Dedi ki: Allah Resûlü, yağmur yağdığı zaman damlaları kendisine isabet etsin diye mübarek başını açarak altında dururlardı ve sebebini soranlara, “Yağmurun Allah ile ilgisi yenidir” buyururlardı.
Dedi ki: Her şeyin aslı sözdür… Söz, amel ağacının meyvesidir: Çünkü o, amelden doğar. Allah, âlemi sözle yarattı ve “ol” deyince o da olur.
Dedi ki: Güzel sözler körlerin gönlünde durmaz; nur ise aslına döner.
Dedi ki: İslâm teslimdir. Teslim ise yakîndir. Yakîn, tasdiktir. Tasdik, ikrar; ikrar, edâ; edâ da âmeldir.”
Kökler’in son bölümünde, Necip Fazıl’ın daha önce yayınlamadığı ve Van’a yolculuğunu anlatan bir yazısı var. O nefis Türkçesi ve Seyyidlere karşı aşırı derecedeki saygı ve teslimiyetin mânâsı tüten hatıraları, zevkle okutuyor kitabı.
Marifetnâme de aynı tarzda, daha çok felsefenin, sosyal bilimleri, edebiyatın, ekonominin, politikanın vb. alanına giren mevzularda gezinen yüklü bir eser. Kökler’deki işçilik, mevzuları derinden ve sağlam bir diyalektikle ele alış tavrı bu eserde de görülüyor.
Gördüğüm kadarıyla çok yönlü ürünler veren cins bir kafa Salih Mirzabeyoğlu. Çevresinin kendisine uyumuyla, daha sağlıklı bir fikir ve eylem ortamının oluşturulmasında etkin olabilecek verimler ve durumlar doğabilir. Kaldı ki, kalitenin üstün kumaşından biri olarak gördüğüm Mirzabeyoğlu’nun, bunu becerebilecek olanların başında geleceklerden biri olduğu kanısındayım.
Marifetnâme’den birkaç alıntıyla mevzuyu tatlandıralım:
“Dedi ki: Romancı Allah’ın maymunudur… Camlı mahlûklar ve kaderler icad eder, bu kaderleri vakıalar ve felâketlerde dokur, onları karşılaştırır ve gayelerine götürür.
Dedi ki: Büyük hadiselerin büyük amillerle hazırlanıp meydana geldiği zannedilmesin; en küçük bir hadise büyük bir ihtilâle sebep olur ve hatta bu ihtilâller öyle ânî vukubulur ki, bunu yapanlar da şaşkınlığa düşerler.”
İki başucu kitabı, “Kökler” ve “Marifetnâme”.
Not: Alıntılanan yazı Salih Mirzabeyoğlu’nun Tilki Günlüğü “Ufuk ile Hafiye” 2. Cilt 438. Sayfasında
Alıntılayan: Ali Nacar