Aradan geçen 50 yılın sonunda, 27 Mayıs darbesi ve sonrasında yaşananlar gittikçe netleşiyor. Her geçen gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor, askerî yönetim tarafından hasıraltı edilen, gizlenen gerçekler gün ışığına çıkıyor. Zaman gazetesi tarafından darbenin 50. yıl dönümünde yayınlanan belgeler, fotoğraflar ve binlerce saatlik ses kaydı, Yassıada’da kurulan mahkemenin hukukî açıdan birçok skandala sahne olduğunu ortaya koymuştu. Gazeteci yazar Nevzat Çiçek’in sıkı bir araştırma ile hazırladığı 27 Mayıs’ın Öteki Yüzü: Sivas Kampı adlı kitabı da, darbenin 2007 yılında Nokta dergisinde yayınlanıncaya kadar kamuoyu tarafından pek bilinmeyen farklı bir boyutunu gündeme taşıdı.Nevzat Çiçek

Bu kitapla birlikte, Kürt bölgelerinden 55 ağanın sürülmesi olayı ve mucidinin, Alparslan Türkeş’in başını çektiği kişiler mi yoksa Milli Güvenlik Kurulu mu olduğu henüz tam anlamıyla belli olmayan Sivas Kampı’yla ilgili, yaşanan birebir tanıklıklar, dönemin basın organlarında konuyla ilgili yer almış olan haberler ve çeşitli belgeler aracılığıyla, gizli kalmış/bırakılmış bir çok ayrıntı da görünürlük kazanıyor. Nevzat Çiçek’in çalışması, Ergenekon çetesine yönelik operasyonlar sonucunda daha iyi tanıdığımız darbecilerin zorbalıkta sınır tanımayan karakterlerinin net bir biçimde ortaya çıkmasını sağlıyor.

Kürtçülük ideolojisi sivas kampı’nda ortaya çıktı

Kemalist subaylar tarafından gerçekleştirilen 27 Mayıs darbesinin en önemli icraatlarından birisi olan Sivas Kampı, üçüncü cumhurbaşkanı Celal Bayar’a ve daha sonra konuyla ilgili konuşan o zamanın Yassıada avukatı Hüsamettin Cindoruk’a göre Kürtçülüğün ortaya çıktığı yerdi. Kürtçü düşüncelere sahip aydın kimliği olanlarla devletçi zihniyete sahip Kürtlerin bir arada tutulduğu, yaşları 14 ile 70 arasında değişen 485 kişi için burası ideolojik bir okul olmuştu bu isimlere göre.

Sivas KampıKürtçü düşüncenin yayılmasını sağlayan Doğu Devrimci Kültür Ocakları ve Rizgârî dergisi de 27 Mayıs’tan hemen sonra ortaya çıkmışlardı. Bölgelerinde etkili olan aşiret reisleri ve şeyhlerin Kürt ulusalcılığı suçlamasıyla buraya toplanması, 9 ay gibi uzun bir süre boyunca herhangi somut bir suçlama olmaksızın yüzlerce kişinin zorla alıkonulması, kimilerine bakılırsa bu insanların Kürt olduklarının farkına varmalarını sağlarken kimilerine göre ayrılıkçı Kürt hareketinin ortaya çıkmasının sebebi olmuştu. 12 Eylül darbecileri ise Diyarbakır Askerî Cezaevi’nde Kürtlere insanlık dışı zulümler uygulayarak Sivas Kampı’nı kuran Kemalist zihniyetin Kürtlere yönelik aşağılık tutumunu yineleyecek ve Kürt ulusal hareketinin güçlenmesine neden olacaktı.

Çekmegil de Sivas Kampı’ndaydı

Sivas Kampı’nda Kürt aydınların ve aşiret reislerinin yanı sıra Mehmet Kırkıncı ve Mehmet Kayalar gibi Nurcuların önde gelen isimleri de bulunuyordu. Sivas Kampı’nda tutuklu bulunan bir diğer kişi ise Türkiye’deki tevhidî uyanış çizgisinin önemli isimlerinden, Malatya Ekolü olarak adlandırılan düşünce hareketinin mimarı olan “Bilge Terzi” lakaplı Sait Çekmegil’di. Demokrat Parti ile olan ilişkileri aracılığıyla bankalardan kredi almakla suçlanan Çekmegil, Nevzat Çiçek’in anılarından alıntıladığı bölümde 27 Mayıs darbesinden ve Sivas Kampı sürecinden ayrıntılı bir şekilde bahsediyor: “Kumaş mubayaası için gittiğim İstanbul'dan yeni dönmüştüm. Bayram arasıydı. Kumaşları rafa dizmiş; çalışıyorduk. Gelgör ki imtihanımız bizi değişik bir durumla karşıkarşıya bırakmıştı. İhtilal olmuş, Türkiye allak bul-laktı. Komşumuz polisin efendice davetiyle karakola götürüldük. Gidiş o gidişti. Gözümüzü Sivas'ta açtık. Acaba ne için tutuluyoruz derken, günler sonra sivil bir mahkeme önüne çıkarıldık. Hakim soruyordu:

- Parti nüfuzunu kullanarak bankalardan aşırı kredi çekmişsin?

-Muhterem hakim bey, hayatımda hiçbir partiye girmedim ki nüfuzunu kullanabileyim. Ve yine hayatımda hiçbir bankadan kredi açmadım ki bir kuruş borç alabileyim. Her tüccar için normal görülen kredim yoktu ki aşırısını almış olayım, diye ifade vermiştim. Ancak daktilonunun başındaki bayan inanmamış edasında başını sallayıp durmuştu. Çünkü bu kadar yalan bir mahkeme önüne çıkarılmazdı. Fakat işte bu ithamlar da aslı astan olmayan bir yalandı.”

Sivas Kampı’nda esir edilenlere tutuklu değil, devletin misafiri oldukları söylenmişse de, Çekmegil’den öğrendiğimize göre daha sonra kampta tutulanlardan, yedikleri yemeklerin paraları alınmıştı: “Şu bir gerçekti ki, 1950-1960 Nurcu diye sıkı takibata uğratılan müslümanların sürekli eziyetlerle takibata alındığı bir zamanı gösterir. Zaten ilerden beri, namaz kılan bir mümini gören namazsızlar, onlara ya ticani, ya nurcu, ya da Süleymancı yaftasından başka birşeyler bulamıyorlardı. Gerçi son zamanlarda başka adlar da imal etmekte gecikmediler: Selefi, Vahabi, Humeynici gibi adlar da ürettiler ya...”

Eli silahlı Kemalist güçlerin İslâm’a olan düşmanlıkları tek parti sürecinde ve daha sonra darbe dönemlerinde çeşitli şekillerde açığa çıkmıştır. Sait Çekmegil, 27 Mayıs’çıların İslâm düşmanı zihniyetlerini Sivas Kampı ile ilgili anılarında bütün açıklığıyla anlatıyor.

Sivas Kampı

Habil Sağlam değindi