İnsanoğlu hiç değişmiyor. En sevdiği kelime “tamah”. Sahip olma duygusu “olma” duygusunu nisyana gark ediyor adeta. Her şeyin içyüzü menfaat ve para ile kaplı. Sevgi kendine uygun olanı seçiyor. Halbuki aşk imkânsızın peşindedir. Vefa, sadâkat ve samimiyet belirleyici bir unsur değil ilişkilerde. Kadın-erkek ilişkileri rekabet ve pazarlığa indirgenmiş durumda. Dönüp dolaşıp paranın zaferini kutlayıp paranın üstünlüğünü itiraf ayinlerine eş yaşıyoruz. İki insanın izdivacında en baskın unsur: Para! Ne evliliklerin doğru düzgün bir hikayesi var ne de ayrılıkların. Ayrılık öyküleri fındık kabuğunu doldurmuyor. Evlilik mazeretleri de gemi arzusunu karpuz kabukları ile açıklama telaşından farklı değil. Neredeyse 500 yıl öncesinden aynı şikâyeti dillendiriyor şair, baksanıza:
Güzeller mihriban olmaz dimek yanlışdur ey Baki
Olur vallahi billahi heman yalvarı görsünler
Yine de anlamadınızsa şair Bâki’nin söylediklerini, hemen açıklayayım: Diyor ki Bâki: Ey Baki! Güzeller acımaz, şefkat göstermez demek yanlıştır; vallahi billahi gösterirler hele biraz yalvarı görsünler. “Yalvarı görmek” ifadesinden şairin “yalvarma”yı kastettiğini sananlar fena halde yanılmış olurlar. Zira “yalvar” dönemin para birimidir. Yani güzellere paranın ucunu gösterin, bak o zaman şefkat ve merhamete geleceklerdir, diyor şair açıkça.
Şairlerin evlilikle başları hiç de hoş olmamıştır. Ya evlenmeyip bekarlığı tercih etmişlerdir ya da evlenip boşanmayı ya da ömür boyu mutsuzluğu. İstisnaların kaideyi bozmadığı gerçeğinden cesaret alarak bu cümleleri kurduğum ayrıca bilinsin. Evlilik saadet, huzur ve mutluluk rüyasını tek başına görmektense bu rüyayı görmeye hazır biriyle birlikte görmek arzusundan neşet eder. Kadın ve erkek böyle bir rüyaya yatarlar evleninceye kadar. Bir kısmı o rüyadan hiç uyanmazlar, şairler böyledir. Atayî bu cins şairlerdendir: