Edebiyat şahsîdir. Şahsın kişisel duyuş ve hikayesinden neşet eder. “Nefs” yani ego üzerine odaklanmanın en keskin örneklerini edebiyatta görürüz. Odaklanma şayet kapaklanmaya dönüşmüşse durum her zaman marazi bir hal almış olur. Edebiyatın bir ortamla beraber tanımlanması yaratım safhasının dışında daha çok geniş bir etki alanı oluşturma hedefine yöneliktir.

Günümüzde edebiyat bir endüstri halini almıştır. Şahsi yaratım kendini bilinir ve tanınır kılmak, sesini daha geniş kesimlere aktarabilmek için yeni yeni vasıtalara ihtiyaç duymaktadır. Bu vasıtalar olmaksızın kişisel yaratım unsuru olan eserler sadece zamanın dikkati nispetince gündeme gelebilirler. Edebi eserin ve edebiyatçının taşıyıcı unsurları olmadığı zamanlarda bu görev zamana tevdi edilmişti. Bir edebiyatçının geleceğe kalıp kalmayacağı zamanın vereceği hükme bağlıydı. Şimdilerde sık sık seslendirilse de zamanın asli ayıklayıcı olduğu gerçeği ikinci planda kalmaktadır. Öncelikli etki bir eseri vücut bulduğu zaman ve coğrafyada en yukarılara taşıyabilme kudretine sahip olmaktır.