Öyle bir toprak ki üzerinde yaşadığımız, her karışı için ağlandı, her köşesi için kılıç kuşanıldı. Tarihini yazan mürekkep kırmızı, kağıdı gözyaşıyla ıslanmış idi. Ne badireler atlatıp, ne felaketler gördü. Ne mutlu ki bu karanlık dönemeçleri aydınlatan ışıl ışıl çerağlar vardı. Vatanı kutsal sayan ve cihad arzusuyla yola çıkan bir iman, milliyeti ırkçılıktan ayıran bir mizan bu milletin en önemli aydınlık kaynakları oldu.
Kalem tutan eller de, o aşkla destansı eserler döktürdüler edebiyat sahasında
Şanlı tarihin tüm aralıklarında bu çerağların yanında bir de muhafız alayımız vardı; ellerinde divitleri, kalemleri ile, mehter takımı kıvamında bir alay. Sanat erbabları, edebiyat sahasında öyle mukaddes bir yükü sırtladılar ki, ordu cephede savaşırken ne kadar azimle ve iştiyakla koştuysa hedefe, kalem tutan eller de o aşkla destansı eserler döktürdüler edebiyat sahasında. Bu oluşumun millet üzerindeki küçümsenemez etkisi, milli duyarlılığın oluşmasında belki de siyaset ve muharebenin de üzerindeydi. Özellikle çöken bir imparatorluktan yepyeni bir devlete geçiş esnasında tecrübe edilmiş hareketli dönem, edebiyat sahasında da aynı serencamı doğurdu. Nice kahramanlık beyitleri, nice ümid tohumları tüm vatana saçıldı, filizlenip çiçeğe dursunlar diye ihtimamla gözetildi.
Dönem şairleri, kaleme aldıkları dizeleri tüm vatan sathını korumaya adanmış yürekleriyle yazdılar. Her biri bin umutla marş oldu, türkü oldu, heves oldu. İşte bu noktada aleni görünen bir gerçek, silah tutan el kadar, kalem tutan eli de kutsallaştırdı. Nice ulu şairlerin yanı sıra, belki de ismini pek az duyduğumuz ancak tek derdi zamanının zorlukları içinde memleketi desteklemek, etrafındaki bir avuç bilenine avuntu olmayı başarmak olan şairlerimiz de vardı. Onları anmak ve bilmek de bugün halihazırda bitmemiş olan vatan mücadelesine katkı adına oldukça faideli. Bahsini edeceğimiz antoloji, bu anlamda çok değerlidir.
Dini ve Milli Şiirler Antolojisi adıyla Diyanet Vakfı Yayınları tarafından yayınlanmış bu derleme, merhum Rıza Akdemir tarafından hazırlanıp sunulmuş şiirseverlere. Kitabın önsözündeki bir cümle, vurucu bir gerçeği ve dikkate alınması gereken bir hakikati çok net ifade etmekte: “Bayrak, üzerine sadece kan değil, mürekkep dökünce de azizleşir.” Sanatın, edebiyatın bir memleket için önemini anlatmak adına söylenmiş en manalı, en özet cümleler bunlar aslında. Akdemir, Ankara Siyasal Bilimler'den mezuniyetinin ardından memleketin çeşitli yerlerinde kaymakamlık ve valilik görevlerini yerine getirmiş ancak içinde bulunduğu bürokrasinin çarkları arasında körelmemiş bir ruhun ifadesi. Daima canlı kalmış bir aşkla vatanına düşkün bir münevver. Gayesi, bilinmek, meşhur olmak değil, gençleri bilinçlendirmek, onurlu ve şuurlu bir neslin yetişmesinde katkı sağlamak olmuş bir çerağ.
Seçkin şiirler var antolojide
İlkokul çağlarından itibaren okur-yazarlık ile meşgul olan Rıza Akdemir, on beş bin kitabı barındıran kütüphanesiyle, engin edebiyat ve kültür birikiminin de ipuçlarını vermekte. 2012 Nisan ayında Hakk’ın rahmetine yürüyen Akdemir, çeşitli yayınevlerinden çıkan yirmi beş kitabını miras bırakmış sevenlerine. Burada konu edeceğimiz, merhumun kendi eserlerinden ziyade, Dini ve Milli Şiirler Antolojisi adlı derlemesi. Zira mezkur derleme bugün de dün kadar ihtiyaç duyduğumuz milli şuuru ve dinî birliği ifade etmek adına yazılmış seçkin şairlerin beyitleriyle dolu. Antolojide, iyi bildiğimiz, dönemlerine adları kazımış şairlerin yansıra, az bilindik ve hatta hiç isimleri duyulmamış, kenarda köşede kalmış şairlerin de şiirlerine yer verilmiş. Kitabın sonundaki “Şairlerin kısa hayat hikâyeleri” bölümü de bu anlamda faydalı bir ek olmuş. Kitabın sözlük kısmı da, eski kelimeleri anlamada zorluk çekenler için özenle derlenmiş ve kitaba yerleştirilmiş.
Antoloji, geniş bir şiir-şair yelpazesiyle, kitaplığımızda bulunması gereken eserlerden. Başlı başına kahramanlık, vatan, millet ve din temalı şiirlerden seçmeler olması hasebiyle de, kategorize edilmiş bir dizin olarak elimizin altında bulunmasında faydalı olacak bir derleme.
Vatan coğrafyasının sihirli güzellikleri
Antolojiyi şöyle bir karıştırdığınızda bile; Arif Nihat Asya'nın o günlerin şanlı destanını anlatırken “Bayrak” şiirinde memleketi, bayrağı nasıl yücelttiğini görürsünüz. Faruk Nafiz Çamlıbel'in, “Zafer Türküsü”nde, seslendiği delikanlıyı yüreklendirişine şahit olursunuz. Mehmet Akif'in, “Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber/ Sana ağuşunu açmış duruyor peygamber” derken büyük bir muştuyla müjdelediklerine kayar aklınız. Mithat Cemal Kuntay'ın yücelttiği ecdadı anarsınız. Ömer Bedrettin Uşaklı'nın “Barboros Hayrettin”e hitaben dillendirdiği mersiyesiyle tanışırsınız. Ve daha nicelerinin ululadıklarını yüceltir, selam ettiklerini selamlarsınız.
Menfi rüzgârların tesiri ile ufku karartılan gençliğimize, Allah sevgisinin, Peygamber aşkının, tarih ve millet muhabbetinin heyecanını vermek gayesi ile hazırlandığı ifade edilen bu antoloji, vatan coğrafyasının sihirli güzelliklerini gözler önüne sermeyi ve gençlerimize öz şiirin berrak pınarını göstermeyi hedeflemiş. Kitabın yazılış gayesi, hâlâ o sebepleri bu kadar canlı yaşadığımız bu dönemde içinden geçtiğimiz karanlık devirlere ışık olan, umut olan bu eserlere bugün de aynı derecede ihtiyacımız olduğunun ispatıdır. Karanlıkları mürekkebin ve münevverin aydınlığına sığınarak da aşacağımızı farkettiğimiz bir dönemi karşılamak ümidiyle, duasıyla...
Büşra Tosun Durmuş umutla yazdı