Hayatımın 23 yılı Kütahya’da geçti. Bu şehri çok sevdim. Bazı mecburiyetler olmasa idi aslında hiç ayrılmazdım. Ama bana bu şehri sevdirenler, toprağının üstündekilerden çok altındakilerdi. Kimler mi? En başta Gaybi Sultan, Mevlevi büyüklerinden Celaleddin Ergun Çelebi, Sakıp Dede, halk şairi Pesendi ve Arifi ve daha niceleri…
Kütahya’nın bir de şair Şeyhi’si (?-1431) var. Asıl adı Yusuf Sinanüddin veya Yusuf Sinan'dır. Germiyanlı Şeyhi ya da Hekim Sinan olarak da bilinir. Doğrudur gerçekten de hekimdir Şair Şeyhi. Tedavi ettiği hastalar içinde Sultan Mehmed Çelebi de vardır. Başarılı tedavi üzerine Sultan Çelebi Mehmed, Şeyhi'ye Kütahya yakınlarındaki Tokuzlu(Duplupınar) köyünü hediye eder. Türbesi de buradadır.
Kütahya’da kaldığım yıllarda bir dönem üniversitede de çalıştım. Üniversiteye gelip giderken yolumuz işte bu ulu şairin medfun olduğu köyün yanından geçiyordu. İstedim ki, üniversite Şair Şeyhi’den hareketle Kütahya’nın –ki gerçekten bir şiir ve şairler şehridir- şairleri inceleme konusu olsun, haklarında ilmi çalışmalar yapılsın, etkinlikler düzenlesin. Üniversitede çalıştığım süre içinde bu arzum gerçekleşmedi. Onca öğretim üyesi, onca edebiyat bölümü öğrencisi her gün Şeyhi’nin mezarının yanından geçtiler ama bir selam dahi veren sanırım olmadı. Tanık olduğum ve içinde bulunduğum tek etkinlik, merhum Cevdet Dadaş Hocanın bölüm başkanı olduğu yıllarda yapıldı. 1998 yılında yapılan “Kütahyalı şairler Sempozyumu 1” bu anlamda ilk ve tek örnek olarak kaldı ve 2.si gerçekleşmedi.
Şair Şeyhi Şiir Şöleni
Bu sempozyumdan iki yıl önce ikincisi gerçekleşmeyen bir etkinlik daha yapıldı Kütahya’da. Aslında asıl söz etmek istediğim de bu. Belediyeyi ikna ederek “1. Şair Şeyhi Şiir Şöleni”ni gerçekleştirdik.
Bugüne kadar pek çok şiir şölenine katılmış biri olarak tecrübelerimin ışığında farklı bir program düzenlemiştik. Konuk şairlerle önce Şair Şeyhi’nin kabrine gittik. Rahmetli Akif İnan ağabeyin bir Urfalı olmanın da etkisiyle Divan şiirine ne kadar önem verdiğini hepimiz biliriz. Onu, bu özelliğini de dikkate alarak aramızda görmek istemiştik. Kırmayıp geldiler. İşte Şair Şeyhi’nin kabrinde onun riyasetinde kabri ziyaret ettik. Bir şairin başka bir şairin kabrinde nasıl bir edep üzere hareket ettiğini işte o zaman gördüm. Okunan Fatiha ve dualardan sonra üniversiteden o zamanlar asistan olan Atilla Batur, Şeyhi’nin kısaca biyografisini okudu. Ardından rahmetli Akif abi o davudi sesiyle bize irticali olarak Şeyhi’den gazeller inşad etti. Ardından da şerhlerini yapıp Şeyhi’nin Divan şiirindeki önemi üzerinde durdu.
Akşam ise Maltepe parkında şöleni gerçekleştirdik. Şölen, bir kandile rastlamıştı. Buna hürmeten hepimiz münacat ve naat örnekleri okuduk. Ardından da Tekin Uğurel Ağabey ve ekibinden nefis bir tasavvuf musikisi örnekleri dinledik.
Kimler vardı?
Şair Şeyhi adına düzenlenen bu özel şölenin onur konuğu elbette Akif Abi idi. Onun dışında hatırlayabildiklerim şunlar: Nurettin Durman, Mürsel Sönmez, Süleyman Çelik, Recep Garip, Mesut Doğan, Hüseyin Akın... Bu sayfada bir fotoğraf göreceksiniz. Şairler, Şeyhi’nin mezarı başında dua ediyorlar. İşte geçen gün bu fotoğrafı görünce bu müstesna günü hatırladım. Gönül ister ki, muhtelif şehirlerde yapılan şiir şölenleri bu format içinde icra edilsin. Yani program hangi şehirde oluyorsa önce teberrüken o şehrin bir şairinin kabri ziyaret edilsin. Mezarı başında dualar edilsin ve şiirleri okunsun.
Bir not
Şeyhi’nin kimi özelliklerini bu vesile ile hatırlatmak uygun olacaktır. Şeyhi, her ne kadar Harnamesi ile daha çok meşhur olmuşsa da Divan’ı ile Osmanlı şiirinin temel taşlarından biri. Dahası mutasavvıf. Hacı Bayram Veli'den fazlasıyla etkilenmiş ve onun dervişi olmuştur. Şeyhi adını alması da zaten bu yüzdendir. Bu iki eserinden başka bir de Hüsrev ü Şirin mesnevisi, ayrıca tıpla ilgili eserleri bulunmaktadır. Bunlardan biri Kütahyalı yerel araştırmacı Ali Günhan tarafından günümüz Türkçesiyle 2011 yılında yayımlanmıştır.
Mustafa Özçelik hatıraları araladı
Şeyhi'den bir gazel okumak için buyurunuz..