Kardeşlerim! Rüyalarınıza sahip çıkın. Rüyalarınızı Freud’a ve tilmizlerine kaptırmayın. Yani yataklarınıza dek uzanmasına izin vermeyin nihilist psikanalizin. Çünkü biz rüyaya iman etmiş bir ümmetiz. Bu sahihlik alanına sirayet etmelerine izin verirsek, bizi darmadağın ederler. Delil mi istiyorsunuz? İşte size son seyrettiğim filmlerden biri olan Başlangıç filminden bazı işaretler.
Batılının en güçlü dürtüsü ne?
Batılı insan nerde yaşarsa yaşasın, içine sinmiş ve onu şekillendirmiş olan hakimiyet kurma dürtüsünden kurtulamıyor. Dürtü kelimesini, insiyaki bir hal almasından ötürü, bilhassa kullanıyorum. Modern insan bu dürtüsünün esiri olmuş çünkü. Bilinç-altının, id’inin güçlülüğünü, altedilemezliğini dillendire dillendire ona iman etti. Bu yüzden ondan kurtulamıyor.
Buyrun aşağı inelim!
Kurgusal açıdan güçlü bir film olan Başlangıç’ta, somut alemden bir çeşit soyut evren olan rüyalar alemine iniyoruz. İniyoruz diyorum. Oraya açılıyoruz veya orayı fethediyoruz demiyorum. Oysa biz öyle biliriz ki, Rahmani rüyalar birer bağıştır. Bize gösterilirler. Simgesel değerleri ve farklı bir dilleri vardır. Bu yüzden tabir edilir ehlince. Sadık olmak gerek sadık rüyalarımıza. Onu bozmaya kalkışmak, değiştirip anlatmak veya onunla şımarmak onu bize Gördüren’e ihanettir.
Promete'den beri çalıyor bunlar
İşte bilinç altındaki bu evrene inmede becerikli bazı kişiler var bu filmde. Bunlar diğer bazı insanların gizli, saklı rüyalarını kendi menfaatleri için kullanmak isteyen bir şirket için çalışıyorlar. Bir profesörün yetiştirdiği esas oğlan ve arkadaşları, bu şirket için mahrem sırlara vakıf olmakta ve bu işten para kazanmaktadırlar.
Rüyalar üzerinde egemenlik kurma mücadelesi de diyebiliriz bu filmin hikaye ettiği şeye. İnsanın zihnine, altbenine sızan bu mahir hırsızlar kendi istedikleri şeylere yönlendiriyorlar rüyayı göreni. Götürüp o ‘bilgi’yi satıyorlar. Bilgi güçtür. Biliyorsunuz değil mi bu sloganı? Promete’den beri böyle bu. Tanrı(lar)dan bilgi çalmak… Çünkü güvenilmiyor O’na. İman edilmemiş. Teslim olunmamış.
Rüya mühendisliği, toplum mühendisliği...
Filmin ilerleyen bölümlerinde işler daha da karmaşık hale geliyor. Çünkü bu sefer insana bir fikir aşılanmak isteniyor. Bu yüzden hedefteki kişinin psikolojisi rüyalarda yeniden oluşturuluyor. Ve bu öyle güçlü ve etkileyici bir 'rüya mühendisliği'yle yapılıyor ki. Bir enerji şirketinin patronu olan bu kişiye, fikir aşılama siparişi veren kişinin istediği şekilde bir karar verdiriliyor nihayetinde. İşin içinde maddi kazanç var gene. Rüyayı ve insan bilincini parasal üstünlük için 'çözümleme.'
![]() |
(+) |
Bilinçaltı toplamı olarak rüya
Kandırmaca devam ediyor. Rüyabilimle bu sefer. Tarafsızlık, objektiflik, rasyonalizm, sosyoloji, psikoloji, teknolojinin dini imanı olmaz safsataları falan filan… Bu filmi iyi okuduğumuzda bunların hepsinden işaretler görürüz. Rüyanın tamamen insanın ürettiği bir şey olduğunu ileri sürüyor bu film. Düşünceyi O’ndan bağımsız hale getirmişlerdi zaten çoktan. Şimdi de rüyanın ulaşılamaz ve insanı aşan yönünü yok sayarak, hastalıklı bir ‘gizli kasa’ olarak, aşağılarda bir yerde barınan zaptedilmesi güç bir bilinç altı toplamı olarak betimliyorlar onu.
Hayale aldanma, rüyana sahip çık!
Rüyalarınıza sahip çıkın kardeşlerim. Girift ve yoldan çıkarıcı hayallere kapılmayın. Rüya görüyorsanız şükredin. Bilin ki sahih bir dizgeden beslenmeyen her film sizi bir hayale daldırır. Aşkınızı doğurgan olmayan bir hayale dönüştürür ve sizi o hayalin esiri eder. Uyanın bir an önce. ‘Ölmeden evvvel ölün.’
Rüyalarınıza sahip çıkın kardeşlerim! Sahibi siz değilsiniz onların çünkü. Diğer bütün meziyetleriniz gibi onlar da size bağışlanmış emanetlerdir. Sırat-ı müstakim üzre yaşama azmimize destek için gelirler. Birer uyarıcı, yol gösterici, müjdeleyici olarak okumak gerekiyor onları. Onları hafife alanın meşrebine siner o hafiflik.
Mustafa Nezihi Pesen kendine seslendi önce.