Özellikle zamanımızda öz kültürümüzün diriltilmesi, temizlenmesi ve dairesinin genişletilmesi en büyük zaruretlerden biridir. Kültür emperyalizmi, dilimizi, şiarlarımızı ve prensiplerimizi küçümseyip bozmaya yeltendiği gibi akaid, adet ve âhlakımızı da tahribe çalışıyor. İşte büyük yıkım budur.
Çocuk yaşta Kur'an'ı hıfzetmiş ve dinî ilimlere gönül vermiş Muhammed Gazali bu her eserinde ele aldığı konuları Kur'an ve Sünnet ölçüsünden geçirmiştir. Eserini “İslâmî alanda çalışanlara küçük bir ışık bile tutarsa kendimi mutlu addeceğim” diyerek okurlarına sunan Muhammed el-Gazali, İslâmî Hayat ve Sorunları kitabında öz kültürümüzü diriltmeye yönelik ihtiyacımızı gözler önüne seriyor. Risale Yayınları’ndan çıkmış olan kitap, tertemiz bir fıtratı esas alan dinimiz, yani öz kültürümüz ile nasıl yaşanması ve yaşanmaması gerektiği konusunda bilgiler veriyor.
“Bizim insanımız tıp, hukuk vs. dallarında ihtisaslaşıyor, sonra bizi terk ederek Avrupa'ya, Amerka'ya gidiyor. Bu insanın din ile ilişkisi ise sıfırdır. Hemcinsleri ile olan ilişkileri de bomboştur ama Yahudilere, Siyonistlere gelince onlar onun candan arkadaşlarıdır. Öyle ki bazen arkadaşları Hıristiyan olur ve bu tip kişiler emperyalizme hizmet etmede yıldırımdan da hızlı olurlar. Böyle bir Müslümanın şuuru donuklaşmış mı, yoksa mürted bir kalbe sahip olup kendi ümmetine sırtını mı dönmüştür?” diyor Gazali kitabında.
Ruhu güçlendirmenin 3 yolu
Ona göre ruhî ve fikrî yapımızın sağlam oluşunu şu temellere dayandırmak mümkündür:
1. Akaid, kemiyet ve keyfiyet bakımından en az anlatılan bir ilimdir. Oysa kitap ve sünnetten yararlanarak akaid anlatılmalı ve kalben akaide sarılmalıdır. Bu durum bizi kuvvetli bir savunmaya hazırlayacak ve yolumuzu aydınlatacaktır.
2. İbadet ve ibadetlerle ilgili ilimler, sahilleri olmayan uçsuz-bucaksız bir deniz gibi değildir. Bizim dinimizde ibadetlerin anlaşılması ve eda edilmesi kolaydır. Birçok insanlar vardır, taharet bahsini uzun uzun anlatmayı severler. Yine asırlarca kelâm ilmiye uğraşıldı. Öyle bir atmosfer meydana geldi ki sanki kelâm ilmiyle uğraşmak ilk ve son iştir. Selef-i salihin ise böyle yapmadılar. Onlar dinlerini öğreniyorlar ve geri kalan zamanlarında hayat sahasına atılıyor, sıdk ve cehd içerisinde hedeflerine ulaşmak için çalışıyorlardı.
3. Fert ve cemiyeti ahlâkı değerlerle donatmak Allah Teâlâ'nın dininin rükünlerindendir. Bununla beraber fertleri, ziraat, sanat vs. dallarda yetiştirmek de gerekmektedir. Bu sadece söz ve sloganlarla gerçekleşmez.
Ruhları hırs, kin, kibir ve riyadan nasıl kurtarırız?
Takvayı seven, güzellik ve keşfe tutkun, karşılık ve anarşiden uzak bir topluluğu nasıl oluşturabiliriz?
Zulmü kötü gören bir dine sahip olan bir ümmetin içinde başıboşluk, zülüm nasıl yaygınlık kazanabilir? Fıkhını temizlik esası üzerine bina eden bir ümmetin içinde süprüntü ve kirlilik nasıl neşvünema bulur?
Gösteriş ve taklit; yeme, içme, giyme, evlenme ve bütün hallerde erkek ve kadını öldürüyor. Peki, kolaylık, ihlas ve genişlik nerede kaldı? Hâlbuki bizim dinimizin esası tertemiz bir fıtrat üzere bulunmak değil midir?
Rabbimizi kendimizden buğz ettirecek, nefsimize gereksiz meşakkat çektirecek şeylerden uzaklaşmamız ve Rabbimizin yarattığı tertemiz fıtrat üzere bulunmamız gerekmektedir. İçi boş olduğu halde dışını süsleyerek Allah Teâlâ'nın indirdiklerini yaşadığını zanneden ne kadar yanılmıştır!
Muhammed Gazali, İslamî Hayat ve Sorunları