Köse Kahyâ, Riştuni tarafından yazılıp Dikran Çuhaciyan tarafından bestelenen bir operadır. 9 Rebî‘ul-evvel 1292 / 15 Nisan 1875 Perşembe gecesi Beyoğlu’ndaki Fransız Tiyatrosunda izleyici karşısına çıkan eser aynı yıl Basîret Matbaası’nda basılmıştır. Üç fasıldan oluşan opera yoğun bir şekilde güldürü unsurlarını barındırdığı için “Opera Buffa” türüne dahil edilebilir.

Eser bir aşk hikâyesini konu almaktadır. Gül, üç yıldan beri içten içe köyün âlimi ve sufisi Köse Kahyâ’yı sevmektedir ancak o kadınlardan uzak durmaya yeminlidir. Köylü kadınların topluca çamaşır yıkadıkları sırada teyzesi Selma Gül’ün durumunu anlar ve sırrını ortaya çıkartır. Daha sonra aşkından verem olma derecesine gelen yeğeninin muradına ermesi için bir çözüm yolu düşünür. Nihayet Köse Kahyâ’ya sevgi büyüsü yapmaya karar verir. Köylü kadınların da yardımıyla büyülü bir helva yapıp çayıra bırakır. Bu helvayı o sırada bir ağacın altında uyumakta olan İbiş adlı çoban fark edip yiyince işler Gül’ün ve Selma’nın umduğu gibi gitmez. Neyse ki İbiş büyülü helvayı o sırada yanından geçmekte olan Köse Kahyâ’ya da yedirmiştir. Az da olsa Gül, Köse’nin kendisine âşık olacağını umut eder. Ne var ki Köse Kahyâ Gül ile evlenmeyi reddeder. Oysa İbiş hem yoğun bir sevgi ve sevgili ihtiyacıyla hem de büyülü helvanın etkisiyle Gül’e deliler gibi âşık olmuştur. Bu aşk hikâyesi Leylâ vü Mecnûn mesnevisini bir an olsun yanından ayırmayan İbiş’in tam da aradığı şeydir. Bu sonuç Gül’ü ve Selma’yı memnun etmez. Bu sefer Selma önceki büyüyü bozacak ve Köse Kahyâ’yı Gül’e kesin bir şekilde âşık edecek yeni bir büyü yapar. Kadınların okunmuş toprakları bir testiye atmasıyla testi içerisindeki su, kendisini içeni tesir altına alacak bir güce kavuşur. Gül bu testiyi Köse Kahyâ’nın içmesi için kuyunun başına bırakır. Oradan geçmekte olan Köse suyu içer. Ne yazık ki büyü Köse Kahyâ’nın inadından daha büyük değildir. Sonunda Gül Köse’ye olan aşkını açık açık itiraf eder ve onunla evlenmek istediğini belirtir. Köse Kahyâ onu yine reddedince kendisini kuyuya atıp intihar etmeye kalkışır. Köse Kahyâ’nın Gül’ü kurtarma çabası bir çalı arkasından onları izleyen yaşlı Veli tarafından yanlış anlaşılır. Köse Kahyâ’nın yardımcısı olan Veli köylüleri yardıma çağırır. Köylüler, Köse Kahyâ’yı Gül’ün namusuna el uzatmakla suçlarlar ve onu güzelce döverler. Gül ile evlenmek zorunda kalan Köse Kahyâ tüm masraflarını üstlenerek bir düğün tertip etse de o sabah bilinmeyen bir yere kaçar. Söylentiler onun İstanbul’a gittiği yönündedir. Babasına düğün olup bitene kadar Gül’den umudunu kesmeyeceğini söyleyen İbiş ise biricik aşkı için hazır beklemektedir. Onun kararlı ve büyük sevgisi Gül’ün kalbini yumuşatır. Köse Kahyâ’nın kendisini sevmediğini anlayan Gül, İbiş ile evlenmeye karar verir. Gül’ün bu kararından henüz haberi olmayan köylü erkekler Köse Kahyâ’ya çok benzeyen Tüccar Köse Zakar’ı düğüne getirirler. Köse Zakar yer, içer ve köylülerin misafirperverliklerinden çok memnun olur. Damadın nerede olduğunu sorunca ise iyice dövülür ve neden dayak yediğini anlayamaz. Meğerse düğün onun düğünüymüş! Köse Zakar’ın imdadına Gül yetişir, İbiş’le evleneceğini herkese ilan eder. Böylece Köse Zakar dayaktan ve istemediği bir evlilik yapmaktan kurtulur. Köse Kahyâ ise kendisi için evlilik tehlikesi geçince saklandığı çatı katından aşağı iner. Sonuç olarak iki Köse, Gül yüzünden dayak yese de onunla evlenen garip çoban İbiş olur.

Riştuni, bu eserini yazarken gelenekten olabildiğince faydalanmıştır. İbiş, Leylâ vü Mecnûn mesnevisini çok seven ve daima bu eseri okuyan bir çobandır. Bu duruma canı sıkılan babası Mesnevi’yi yaksa da zararı yoktur çünkü İbiş kendi el yazısıyla eseri çoktan çoğaltmıştır bile. Babasını ve akrabalarını hana gönderip kendisi bir ağaç altında uyumayı tercih ederken hanların pis, doğanın ise temiz, sessiz ve huzurlu olduğunu düşünmektedir ama onu bir ağaç altında yalnız başına uyumaya iten bir sebep daha vardır: Gizlice Leylâ vü Mecnûn okuyabilmek. Yakınlarda çamaşır yıkayan kadınları izlemek ise kadından ve aşktan mahrum olan bu zavallı çoban için beklenmedik bir sürprizdir. Yapılan büyülü helvayı Köse Kahyâ’nın yemesi için bir tepsi içerisinde çayıra bırakan Gül’e çobanın seslenmesi ve bu helvayı beraber yemeyi teklif etmesi, onun helvayı yemeden önce de Gül’e ilgi duyduğunu gösterir. Helvayı yedikten ve bunun büyülü olduğunu öğrendikten sonra ise İbiş aşk delisi kesilir. Köse Kahyâ büyülerden etkilenmezken İbiş’in aşk delisi hâline gelmesi, okuyucuda bu büyülerin işe yarayıp yaramadığına dair bir şüphe meydana getirmektedir. Şüphesiz ki İbiş’in aşktan mecnun olmasında, sevgilisine kavuşmak için göz pınarlarını kurutmasında ve kendisine büyük bir acı verse de sevdiği kızın düğününe katılmasında okuduğu mesnevinin ve oradaki gibi bir aşk yaşama isteğinin büyük rolü vardır. İbiş’e başka bir kız teklif ettiklerinde o hiç düşünmeden teklifi geri çevirir çünkü Gül, İbiş için vazgeçilmezdir. Aynı teklif, annesi tarafından Mecnûn’a da yapılmıştır: “Mahbûb hem istesen kem olmaz / Biz kim senünüz sana gam olmaz / Vardur bu haşemde min kabîle / Her tâife içre min cemîle / Bir bir kılalum kamu sana arz / Yetsün yerine bize olan farz / Bir serv-i sehî-kad ü semen-ber / Tezvîcüne edelüm mukarrer” (Fuzûlî, b. 964-967). İbiş’in, Gül ile Köse Kahyâ’nın düğününe gidecek kadar âşık olması ve sevgilisinden hâlâ ümidini kesmemesi Leylâ vü Mecnûn’da da karşılığı olan bir histir. Leylâ, ailesi tarafından İbn Selâm’la evlendirildiğinde dahi Mecnûn, Leylâ’ya âşık kalmaya devam eder.

Köse Kahyâ adlı eserin Leylâ vü Mecnûn dışında Şeyh Galip’in Hüsn ü Aşk’ıyla da ortak bir yanı vardır. Her iki eserde ilk önce âşık olan kadındır. Opera metninde Gül Köse Kahyâ’ya âşık olur. Hüsn ü Aşk’ta ise Hüsn Aşk’a ilgi duyar: “Ber-hükm-i kazâ-yı nâ-muvâfık / Hüsn oldı cemâl-i Aşk’a âşık / Bin cân ile Hüsn-i âlem-ârâ / Çün oldı o Yûsuf’a Züleyhâ” (Şeyh Galip, t.y: b. 375-376). Riştuni’nin, bu eseri yazarken tıpkı Leylâ vü Mecnûn’u göz önünde bulundurduğu gibi Hüsn ü Aşk’tan da bilinçli bir şekilde yararlanıp yararlanmadığını bilmek imkansızdır ama bu benzerliği görmezden gelmek de zordur. 

Opera Buffa tarzında yazılan Köse Kahyâ’da güldürü unsurları iki esasa dayanmaktadır. Bunlardan birincisi Çoban İbiş’in beklenmedik bir zamanda köyün civarında bulunması ve Köse Kahyâ için hazırlanan büyülü helvayı yemesidir. Böylece Gül’ün karşılıksız aşkı başka bir karşılıksız aşka, İbiş’in Gül’e âşık olmasına sebep olur. Böylece âşık ile sevgili ikilisine bir de rakip katılır. Klasik Türk edebiyatında karşımıza oldukça yaygın bir şekilde çıkan üç tip, böylece operadaki yerlerini alır. İbiş için Köse Kahyâ bir rakiptir, Gül için ise İbiş’in aşkı hiçbir şey ifade etmez. Tabii ki bu durum olayların garip bir şekilde ilerlemesi sonucunda değişecektir. İkinci olarak ise Köse Kahyâ ile Köse Zakar arasındaki olağanüstü benzerlik, talihsiz olaylar zincirine bir yenisini daha ekler ve böylece gülünç manzaralar had safhaya çıkar. İki kişinin birbirine benzerliğine dayanan komedi türü, gösteri sanatlarında oldukça yaygındır. William Shakespeare’in Yanlışlıklar Komedyası adlı eseri tiyatro alanında buna güzel bir örnektir (2019). Roberto Benigni’nin başrol oyuncusu olduğu Kürdan Joe (Johnny Stecchino) adlı film ise sinema alanında iki kişinin olağanüstü benzerliğine dayanan komedilere örnek olarak gösterilebilir. Türk sinemasında buna benzer filmler bulmak kolaydır. Yeşilçam sinemasının yakından ilgilendiği bu tarz senaryoların klasik bir örneği Kemal Sunal’ın başrol oyuncusu olduğu Gerzek Şaban’dır.

Riştuni’nin Köse Kahyâ adlı operası XIX. yüzyılın İstanbul’unda ne kadar beğenildi bilinmez ancak bu eser, günümüz Türkçesine çevrilip modern tiyatroya uyarlansa seyircisinin hiç de az olmayacağı öngörülebilir. Okuması bile oldukça keyifli olan bu eserin temsili de şüphesiz ki harika olmalıdır. Her ne kadar bu metin, günümüze dek göz ardı edilse ve hakkında akademik ya da sanatsal çalışma yapılmaya değer görülmese de Türk dili, Türk edebiyatı ve sanat tarihi açısından önemli bir eserdir. Bir dönemin espri anlayışı, zamanı değerlendirme biçimi, sanat düşüncesi ve günlük konuşma tarzı Köse Kahyâ gibi metinlerin dikkatli bir şekilde incelenmesi sayesinde gün yüzüne çıkarılabilir. Sonuç olarak Köse Kahyâ operasının aradan geçen zamana ve kültürel değişime rağmen hâlâ okunmaya ve incelenmeye değer bir eser olduğu söylenebilir.

Metinden örnekler:

‘Umûm

Hamd olsun gördük şü mübârek günü

Tebrîk idelim Kahyâ ile Gül’ü

Birbirlerinin hayrını görsünler

Hayırlı evlâd sâhibi olsunlar

Bayram

Oğlum sen de du‘â itsen a. Daha Gül’ü alırım ümîdinde mi bulunursun? Baksan a iş işden geçdi. Kahyâ’yı zorla evlendiriyorlar. Artık bundan ötesi kaldı mı ya?

İbiş

Âh baba! Öyle sermestim ki idrâk itmezim dünyâ nedir, nasıl du‘â ideyim. Ben içimden beddu‘â idiyorum. Sağlıkla bu köye gelmiye idim. Ayağım kırılaydı da bu dağdan geçmiye idim. Gözüm kör olaydı da bu günleri görmiye idim. Ağzım kuruyaydı da o helvayı yemiye idim. Daha hangi bir derdimi anladayım. Vâkı‘â vücûdumda bir ağrı duymuyorum. Hamd olsun turp gibiyim ama gâlibâ Mecnûn gibi mezara gireceğim.

Bayram

Oğlum ben sana artık burada durmayalım didim de sen yok mutlaka düğünü görmeyince şuradan şuraya gitmem didin.

İbiş

Yine gitmem zâhir! Nikâhı gözümle görmeyince yerimden kımıldamam. Ben anlıyorum bunun sonunda mutlaka bir pürüz çıkacak. Hiç zorla adam karı alır mı? Kahyâ bana yemîn itdi. Gül’ü almayacağına söz virdi.

Bayram

Söz virmiş de niye alıyor ya? Oğlum dünyanın işine ‘akıl sır irmez. Karı bahsi bulgur gibi hem çok su kaldırır hem karışdırdıkça … ‘Aklını başına topla İbiş! Erkek kısmı çabuk tuzağa düşer. Ne bilirsin belki herifin ‘aklını çaldılar. Zâten Köse didiğin âdem bir dalda durmaz herifin birisidir. Sıkıyı görünce yumuşamışdır.

İbrâhim

Bari şu sevdiğin kız da güzel olsa yüreğim yanmaz be! Tenbel tenbel evde otura otura güneş yüzü görmediğinden yüzü elleri kar gibi beyaz kalmış. Senin kız dediğin yanık pişkin kayış gibi olmalı.

İbiş

Öyle de şehir kibârları esmer kızlara niçün i‘tibâr etmiyorlar?

İbrâhim

Anlar karıyı bizim gibi çalışdırmak içün almaz ‘âdetâ ev eşyâsı gibi ziynet olsun diye alırlar. Hamd olsun bizim eşyâmız bir kandil ile bir pösteki iki çanakdan ‘ibâretdir  (Riştuni, : 76-79).

Kaynakça

Fuzûlî. (t.y.). Leylâ ve Mecnûn. haz. Muhammet Nur Doğan. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı e-kitap. https://ekitap.ktb.gov.tr/Eklenti/10680,metinpdf.pdf?0 (Erişim Tarihi: 10.12.2021).

Riştuni. (1292). Köse Kahyâ. İstanbul: Basîret Matba‘ası.

Şeyh Galip. (t.y.). Hüsn ü Aşk. haz. Muhammet Nur Doğan. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı e-kitap. https://ekitap.ktb.gov.tr/Eklenti/10711,seyhgalibhusnuaskmuhammetnurdoganpdf.pdf?0 (Erişim Tarihi: 10.12.2021).

William Shakespeare. (2019). Yanlışlıklar Komedyası. çev. Özdemir Nutku. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Murat Aslan