Başıboş, rastgele bir estetik, yorucu bir senaryo, her şeyin parodisini yapabilme hüneri, güncel politik sos + (sansür mağduriyeti)... Onur Ünlü’nün son filmi İtirazım Var’ı bu ifadelerle tanımlamak haksızlık olur mu bilmem ama filmin toplamda net bir tavrının olmaması, her şeyi kendinden eden ve mizahi bir unsur haline dönüştüren postmodern söyleme biçimlerine yaslanması, haklılığımıza gerekçe olabilir.

Olayın çözümünü vaaz eden karakter

Film bir polisiye macera. Namaz esnasında öldürülen bir kişinin katilinin peşine düşen imamın hikâyesi. Polisiye filmlerin klasik sorusu olan “katil kim?” sorusunun peşinden giden karakterimiz, olayın çözüm noktalarını ise ‘vaaz’ ediyor. Bu durum, özellikle söz konusu tür polisiye olduğu için kolaya kaçılmış algısına yol açıyor.

Filmin bütününe parodi hâkim

Alevi deyişlerini namaz sahneleri ile cem etmek, her ne kadar iyi niyetlice düşünülmüş bir şey olsa da yapılan, filmin genel söylemi içerisinde eriyip gidiyor. Filmin bütününe hakim parodinin bir unsuru haline geliyor. Filmin söyleminden nasibini alıp içi boşalan tek durum bu değil tabi ki. Tefecilik, faiz, rüşvet ve yolsuzluk eleştirisinin durumu da aynı. Filmin içerisinde sos kıvamında yer alan eleştiriler, filmin alt metnini yüzeye çekip anlatı katmanında görünür olmasına neden oluyor ki sanat eseri için bu durum, ciddi bir talihsizlik.

Sansür, filmin konumlandırılması ve bulduğu karşılık

Film çeşitli gerekçelerle önce +18 şartıyla vizyona girdi, ardından yapılan itirazlarla +15 sınırlaması getirildi. Bu kararlardaki haklılık ve haksızlık meselesi, içinden çıkılması zor bir konu. Gönül, eserde sansüre imkân vermeyecek bir dikkat; kurullardan da sansürün tehlikeli bir silah olduğu bilinci ile, ciddi bir tetkik istiyor.

Film ilk hafta sonunda çok da iyi sayılmayan bir izleyici sayısına ulaşmış. Bu sayıda uygulanan sınırlamanın etkisi ne oranda olmuştur, bilinmez. Fakat filmin izleyici açısından konumlandırılması, izlenirliliğe etki ediyor olabilir. Film, türü ve içerdiği mizahi unsurlarla gişe yapabilecek bir film iken filmin İstanbul Film Festivali üzerinden dikkatlere sunulması, izleyici kitlesini en baştan sınırlandırmış olabilir.

Özledik şiiri

Onur Ünlü’nün Cahit Zarifoğlu’nun izinde söylediği şiirlerinin üslubuna yaklaşan filmlerini özlediğimizi son olarak ifade edelim. Öyle ki şiirsellik, varoluş hakikatlerimiz ile bizi muhatap ederken sinemanın varlığının klişesi olan ‘sihirsellik’, insanı dertlerden kaçışa götürüyor.


 

Serdar Arslan yazdı